|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sözlüğe bakarsanız bir addır "ece". Beş anlamı vardır orada ecenin. Sırasıyla 1. Baş, reis. 2. Koca, ihtiyar. 3. Kraliçe. 4. Ana. 5. Yaşlı kadın. Bulmacalarda neden hep bu sıralamadaki üçüncü anlamın, "kraliçe"nin öne çıkarıldığını bileniniz var mı? Sıralamayı kimin yaptığını söylemeden bu soruyu karşılamak doğru olmaz. Evet, bu sıralama D. Mehmet Doğan'ın sözlüğünden alındı. Başkalarına da bakmalı olup biteni anlamak için. Axis 2000'in sıralaması da, anlamlandırması da epey ayrı: 1. Kraliçe. 2. yörs. Güzel kadın. 3. esk. Reis, ulu, ileri gelen. 4. (1930'larda) Bir öğrencinin velisi olan kadın. Demek ki, ecenin reisliği, ululuğu eskidenmiş. Bir de Temel Türkçe Sözlük'e bakalım: 1. İhtiyar, koca adam, ak sakallı. 2. *Kraliçe. 3. Ana. 4. Kadın adı. Kraliçe'nin önündeki bu yıldız da ne ola? Taç olmasa gerek. Yıldızın ne demeye geldiğini, kitabın başında Doç. Dr. Mertol Tulum'un Temel Türkçe Sözlük'ün Niteliği ve Hazırlanışı Üzerine adlı yazısı içinde arayıp bulabilirsiniz ve öğrenirsiniz ki, önü yıldızlı tanımlar, Şemseddin Sami'nin Kamus-ı Türkî'sinde bulunmayan, sözlüğe yeni eklenen anlamları göstermektedir. Demek ki, Ş. Sami ecenin kraliçe olduğundan habersiz imiş! Sözlüklerimiz çelişiyor, çatışıyor işte. Bulmaca hazırlayanlar, reise başa değil, kraliçeye iltifat ediyorlar demek ve onların bu iltifatları, sözcüğün anlam sıralamasını değiştiriyor. Ayrıca "yaşlı kadın" ile "güzel kadın" arasındaki uzaklık –yoksa yakınlık mı?- üzerinde de durulabilir. Eceyi kraliçe ve özel ad dışındaki anlamlarından biriyle kullanan kalmış mıdır bu ülkede? Pek sanmıyorum. Ve ben kuvvetle tahmin ediyorum ki, bu ülkenin erkekleri arasında sevgililerine, eşlerine "ecem" ya da "kraliçem" diyenlerin sayısı, bugün bile "sultanım" diyenlere oranla devede kulak kalır. Sultanın dilimizde âdeta cinsler üstü bir vasıf taşıması da ilginç ve güzel bir durum, değil mi? Axis'te ece'den hemen sonra Ece (Keriman Halis) bkz. Keriman Halis. İbaresini görürsünüz. 1932 yılında Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği güzellik yarışmasında birinci seçilen Keriman Halis, aynı yıl Belçika'nın Spa kentinde "dünya güzeli" seçilmiş ve kendisine cumhurbaşkanınca Ece soyadı verilmiştir. Kraliçe ile öğrenci velisi hanımın aynı "ece" sözcüğüyle adlandırılması ilginç doğrusu. Sonra Eceabat, sonra Ece Ayhan, sonra –ecek, sonra ecel, sonra Ecevit (Bülent). Bu ansiklopedik sözlükte bir iş var! Ece Ayhan'ın soyadı Çağlar imiş. Belki de hiç çağlamadığı, çağlayamadığı, çağlayacak bir coşku kaynağı bulamadığı için kullanmadı soyadını. Yort Savul! bir çığlık, belki bir nara olabilir ama bir çağlama değildir. Fuhuş ecesi Çanakkaleli Melahat'e bakmak, onun hakkında düşünmek, heykelinin dikilmesini düşlemek, kendisini bir yerde "sokak kedisi" olarak tanımlayan Ece Ayhan'a yakışıyor yakışmasına; bu durumdan bir dürüstlük, bir ahlâk esintisi de yayılıyor az çok, ama yine de bütün bunlardan bir burukluk, bir burkuluş, bir buruntu, bir acı, bir iğdiş edilme sarsıntısı geliyor benim burnuma, genzimi yakan bir kötü koku. Sağlıksızlığımızın, çürütülmemizin kötü kokusu. Burnumuz var ve koklayabiliyoruz, şükür! Ya burnumuz olmasaydı, ya koku almaz olsaydı burnumuz? Ya kansaydık sahtekârların kamuflaj parfümlerine? Belki de böyle erilecektir serin, temiz, sağlıklı, gürbüz bir iklime.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |