T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Wolfowitz'i dinlerken...

Mark Grossman, Ankara'da ABD'yi temsil ederken, ikili ilişkilerin gelişmesi için yaptığı samimi çalışmaları yakından gözlediğim bir diplomattı; epeydir merkezde ve dışişlerinin en önemli koltuğunda oturuyor... Karşılaşmalarımdan ve makamında yaptığım görüşmelerden Türkiye ilgisinin sürdüğünü biliyorum.

Pentagon'un 2 numarası Paul Wolfowitz'in TESEV'in düzenlediği bir toplantıda konuşacağını duyunca, "Belki beraber geldiği Grossman'ı da görürüm" umuduyla İstanbul Conrad Otel'e gittim. 'Pentagon şahinleri' diye bilinen grubun lideri Wolfowitz'i büründüğü 'kuzu' postunda dinledim. Grossman ise toplantıya gelmedi.

Dışarıya çıktığımızda görüş alma ihtiyacı duyan yerli-yabancı meslektaşlara, "Konuşmanın bütününde herhangi bir olağanüstülük yoktu; söylemek istediklerini satır aralarına terketmişti" dedim. Gerçekten de, Amerikan savunma bakan yardımcısı Wolfowitz, herkesin, "Irak'a operasyon olacak mı?", "Kıbrıs konusunda ne diyecek?", hatta "Hükümetin düştüğü durumla ilgili görüşleri ne?" merakıyla geldiği konferansta, 'hamaset' dolu cümleler kurdu, ama o kadar...

Oysa, konuşmasının satır araları, mesajla doluydu Wolfowitz'in...

Paul Wolfowitz, Mark Grossman ile birlikte, son bir ay içerisinde ülkemize gelen bir düzineye yakın Amerikalı arasında en fazla özelliği olan biri. Richard Holbrook'tan Fred Haynes'e, Henri Barkey'den Marc Parris'e diğerleri daha çok 'nabız tutan' şahsiyetlerdi, Wolfowitz ise, Pentagon'da işgal ettiği koltuğun sınırlarını zorlayan özelliklere sahip, politika belirleyicisi... ABD Irak'a saldıracaksa, Türkiye Kıbrıs konusunda zorlanacaksa, Ecevit hükümetine nazar değecekse, bu konularda ona sorularak karara varılacak...

O halde, konuşmasının satır aralarını okumaya çalışalım...

Önce Kıbrıs... Konuşmasının ilgili bölümünde fazla bir ipucu yok. Söylediği şu: "Türkiye, (tarihinden aldığı) cesaretle Kıbrıs'ta bir çözüm peşinde. Biz de BM genel sekreterinin çabalarını destekliyoruz. Müzakereler sonucunda bir çözüme ulaşılabileceğine, ulaşılması gerektiğine inanıyoruz. Çözüm, Türkiye ve Yunanistan kadar Kıbrıslı Rum ve Türklerin de yararınadır."

Oysa, hepsi yirmibeş dakika süren konuşmasında belki elli kez Atatürk'ün adını geçiren Wolfowitz, "Atatürk'ün ruh cömertliği ve vizyonu" diye belirlediği niteliklerine örnek olarak Selanik'i verdi. "Türkiye'nin bağımsızlık savaşından sonra Yunanistan'la uzlaştı. Türkiye'nin askeri başarılarının istese elde edebilecek hale getirdiği hedeflerden fedakârlık etti. Kendi doğum yeri olan Selanik'in bir Yunan kenti olduğunu ve öyle kalması gerektiğini kabul etti. Yunanistan'a teklif ettiği barış o kadar cömertçeydi ki, Yunan başbakanı Venizelos, Atatürk'ü Nobel barış ödülüne aday gösterdi..."

Bilmem bu cümleleri siz de benim okuduğum gibi Kıbrıs'la ilintiliyerek mi okuyorsunuz?

Irak konusu çok daha karmaşık; bu yüzden Wolfowitz'in konuşmasını deşifre etmek Kıbrıs kadar kolay değil... Irak'ı "Kendi insanlarını öldürmekten çekinmeyen, komşularını en tehlikeli silâhlarla tehdit eden bir diktatör tarafından yönetilen ülke" diye tanımlayan Wolfowitz, "Demokratik Türkiye Irak için bir model teşkil edebilir" demeyi uygun gördü.

Esas ilginç cümleler hemen aşağıda: "Irak halkının kendini demokratik biçimde idare etmesi, Türkmenler dahil azınlıkların haklarına saygı duyulması ve ülke topraklarının bütünlüğünün korunması Türkiye için de hayati önemdedir. Kuzey'de ayrı bir Kürt devleti Türkiye'yi destabilize eder, ABD için de kabul edilemez. Zaten Iraklı Kürtler de giderek bunu idrak ediyorlar."

Bu satırlardan, ABD'nin Irak'a her halükârda saldıracağını çıkartıyorum ben. Kuzey Irak'ın statüsünün orada yaşayan Kürtler'in idrakine bırakılacağını da. Amerikalı diplomat, "Türkiye Irak için model" dese de, anlattıkları, saldırı sonrası Irak'ta kurulacak düzenin, 'azınlıklar' konusunda Türkiye için 'model' haline gelebileceğine işaret ediyor.

Ya Türkiye'nin bugün karşı karşıya bulunduğu 'kriz'? Afganistan'a giderke'a uğrayıp bizler önünde bir konuşma yapma zahmetine katlanan, Kabil dönüşü Ankara'yı da ziyaret edecek olan Wolfowitz, "Bizi ilgilendirmez" havası içerisinde önemli ipuçları sundu o konuda da...

Mesaj açık: "Türkiye ekonomik ve politik krizlerinden, yaratıcılık, dayanıklılık ve herkesin yararı için fedakârlığı göze almak gibi hassalarıyla kurtulabilir. Türk ekonomisinin karşı karşıya bulunduğu olağanüstü zorlukların farkındayız. Ancak, Türkiye, gerekli reformları yaparak bu krizden daha güçlü çıkabilir. (..) Türkiye'nin şimdiki politik belirsizlikleri ekonomi için yeni soru işaretleri doğurdu, ama politik durum istikrara kavuştuğunda ekonomik gelişme devam edecektir..."

Belki de ben çok fazla öküz altında buzağı arıyorum, ama Wolfowitz'in bu cümlelerin de yer aldığı konuşmasının bütününü gözden geçirdiğimde, Washington'un MHP'li hükümetin ipini çekmeye hazırlandığına kanaat getiriyorum. Özellikle, Wolfowitz ekibinin Türkiye'nin AB'ye girmesini istemeyenlerden oluştuğunu bildiğim için... AB eksenli bir hükümet krizi yaşanan ülkede, AB'yi önemsemeyen bir Amerikalı, "Sizin için AB vazgeçilmez bir hedeftir" diyorsa...

Mark Grossman bu işlere ne diyor acaba?


16 Temmuz 2002
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED