|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bütün dünyanın ayağa kalmasını gerektiren İsrail uygulamalarını umursayan pek yok. 11 Eylül terör eylemlerini bahane eden Ariel Sharon yönetimi, 'barışı' berhava etmesi yetmezmiş gibi, bölgeyi sürekli ateş hattında tutacak tedbirleri birbiri ardına alıyor. 'Terörü durdurma' amaçlı akıl almaz uygulamalar terörü besleyip azdırmaktan başka bir işe yaramıyor. Kendi halinde, barıştan yana Filistinliler bile, İsrail'in yanlış tutumu yüzünden, çatışmanın içine çekiliyorlar... İsrail'in başının ağrısı intihar saldırıları... İsrail, 'terörist' sızmaları engellemek için, Filistin'le sınırına 16 km. uzunluğunda bir tel örgü çekme çalışmalarını hızlandırdı. Yaşadıkları topraklardan İsrail içine gelmek için Filistinliler'in geçmeleri gereken yollar boyunca çok sayıda kontrol noktası var. Geçen gün, bu yüzden, on dakikalık bir yolda dura kalka iki saat gecikmeyle hastaneye ulaştırılan bir Filistinli hasta hayatını kaybetti. Hastane ihtimamından uzak gerçekleştirilen doğumlarda hem bebeğin hem annenin sağlığı tehlikeye giriyor. Geçişler kapatıldığı için İsrail'deki işyerlerinde, fabrikalarda çalışan Filistinliler aylardan beri işsiz. Filistinlilerden toplanan vergileri Arafat yönetimine teslim etmeyen İsrail, dünyanın değişik yerlerindeki akrabalarından Filistinlilere gönderilen havalelere de el koyuyor. İsrail ekonomisini batırarak Filistin'i dize getireceği umudunda. Aldığı bütün tedbirlere rağmen intihar saldırılarını önlemekte zorlanan Ariel Sharon yönetimi akıl durduran bir uygulama başlattı: 'Terör' eylemlerine katıldığına veya 'teröristleri' desteklediğine inandığı Filistinlilerin ailelerini cezalandırıyor. Aynı gün meydana gelen iki intihar saldırısının ardındaki beyin olarak gördüğü bir Filistinli militanın ailesi fertlerinin 21'ini tutukladı İsrail. Aileye ait üç katlı bir evi dinamitle çökertti. Şimdi de, tutuklu 21 kişiyi Gazze'ye sürgüne hazırlanıyor... Hemen bütün hukuk sistemlerinde 'suçun şahsiliği' temel kuralı tanınmıştır. Bir kişinin işlediği suç yüzünden, o kişinin aile fertleri veya yakınlarının cezalandırılması gibi garip uygulamalar yüzyıllarca öncede kaldı. Ancak, İsrail, dünyayı ayaklandırması gereken bu yanlışlığı yaygınlaştırma eğiliminde. 'Barış yanlısı' bilinen eski başbakan şimdinin dışişleri bakanı Şimon Peres bile, "Yasal bir tutamak bulunursa sürgün cezası uygulanabilir" diyebiliyor... İktidara yükselişini tahriklere borçlu olan Sharon, dünyayı utanca gark etmesi gereken saldırılarla da tatmin olmuş görünmüyor. Unuttuğu, terörün terörle durdurulamayacağı... "Teröristlerin kökünü kurutacağım" iddiasıyla giriştiği operasyon, çok sayıda Filistinli'nin canını aldığı gibi Filistin Yönetimi'nin altyapısını da bütünüyle yoketti. Cenin kampı operasyonunun boyutları dünya kamuoyu tarafından bilinmesin diye sarf ettiği çaba dikkatlerden kaçmadı; BM denetçilerini ülkesine kabul etmedi Sharon... Şimdi de, Cenevre Konvansiyonu'na, BM insan hakları sözleşmesine taban taban zıt 'sürgün' cezasını dünyanın gözleri içine bakarak uygulayabiliyor. ABD'de dışişleri bakanı Colin Powell'in temsil ettiği görüş, 'suçun şahsiliği' ilkesini ve 'sürgün' cezasının uluslararası antlaşmalara aykırılığını vurgulayarak, İsrail'in insanlık-dışı uygulamalarını kınadı. Ancak, George W. Bush ve Pentagon'dan güçlü bir kınama sesi duyulmadı. Dahası, dışişleri bakanlığının memuru olan ABD'nin İsrail'deki büyükelçisi Daniel Kurtzer, bakanı Powell'ın aksine, "Bush yönetimi, İsrail ordusunun Batı Şeria'daki operasyonlarını anlayışla karşılıyor; İsrail'in kendini savunma hakkına saygılıyız" bile diyebildi. Sharon yönetimi bu tür açıklamaları 'beyaz çek' olarak değerlendirme eğiliminde. Sharon'un esas niyeti "Filistin devletini Ürdün'de kurdurmak"; bu amaca Bush yönetiminin göz yummasıyla varacağı hesabında... İlişkileri sebebiyle, İsrail'in Filistin'de sürdürdüğü insanlık-dışı uygulamalara tepki vermesi beklenebilecek bir ülke de Türkiye; ancak Ankara susmayı tercih ediyor. Oysa, İsrail'le yakınlaşmanın "Filistin'in de lehine" olduğu görüşüne sarılmış bir hükümet işbaşında. Erken seçimle ilgili gelişmeler bile, Filistin'de olup-bitenlere sessiz kalınmasını meşru göstermeye yetmiyor. Vicdanları sızlatması gereken gelişmelere dünya duyarsız, Türkiye dünyanın bir çok ülkesinden daha duyarsız. Ülkenin ihtiyacı olan, 'global vicdanı' harekete geçirmeyi görevi bilecek bir hükümet... Erken seçim bu yüzden de gerekli.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |