T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Yalım Erez de, bir nevi "Yeni Oluşum"du!.

Güldürü sanatçısı Metin Akpınar'ın bir "Havlucu" tiplemesi vardır..

Mesela Havlucu, berberde traş olurken, göklerden düşman jetlerinin gürültüsü gelir..

Havlucu, boynundaki örtüyü çekip fırlatır.. Yüzündeki köpükle sokağa fırlar.. Yerden bir taş alır..

Tam elindeki taşı düşman jetine atacakken, pilot savaş uçağını gökte durdurur.. Başını dışarı uzatır. Aşağıda, elindeki taşla, jet uçağına nişan alan Havlucu'ya seslenir..

- Havlucu.. Lütfen sen bu işe karışma..

Bir kısım gazeteci arkadaşlar da Havlucu gibidir..

Hükûmetleri kurarlar, isimleri cilalarlar, yeni oluşumlara yol açarlar..

Daha doğrusu öyle yapabildiklerini sanırlar..

Hatırlamaz mısınız?

"28 Şubat"ın inişe geçtiği günlerde de, Yalım Erez'i "yeni isim" diye sunup, Başbakan yapmayı denemişti bazıları..

Ben "Havlucu" rolünü sevmeyen bir gazeteciyim..

Bu yüzden, bir haftalık tatil yapmaya karar verdiğim zaman, içimde, "Bensiz memleketin ve siyasetin hali ne olacak" diye bir endişe hiç uyanmadı..

Bodrum yapısı bir gulete Göcek'ten bindim.. Kıyı kıyı dolaşarak ve her koyda demir atarak, bir hafta Mavi Yolculuk yaptım.. Teknedeki dostlarla, tabiî siyaset de konuştuk.. Bu arada, cep telefonları sayesinde, Ankara'yı da dakika dakika izledik..

Deniz üzerindeki bu siyasete dönük ilgi, bizim kıyılara yakın bir Yunan adasında, bir gün demir atıncaya kadar sürdü açıkçası..

Küçücük bu turistik adaya ayak bastık.. Sokaklar, lokantalar, dükkanlar, Avrupalı turistlerle doluydu.. Adadaki Yunanlılar'ın, kişi başına düşen ulusal gelir payı 14-15 bin dolar olan bir AB ülkesinin vatandaşları oldukları, her hallerinden belliydi..

Adanın sokakları mermer kaplıydı.. Evler bakımlıydı.. Adanın taksileri Mercedes markaydı..

Ve bu adanın para birimi Euro'ydu..

Bu Yunan adasında 12-13 saat geçirdikten sonra, bende, "Ankara Politikası"na dönük ilgi birden azalıverdi..

Yunanistan'a 1960'lardan beri kimbilir kaç kez gittim.. Askeri darbelerini, seçimlerini gazeteci olarak izledim.. Sayısız dostum, arkadaş olduğum meslektaşlarım var Yunanistan'da..

Hep onlar bize imrenirdi.. Hele 1980-90 arasında Türkiye'deki "Özal Reformları" döneminde, "Ah bizde de böyle birşey olsa" dediklerini, defalarca duymuştum..

Şimdi Ankara, kötü yönetimi ile hepimizi aşağıya çekti..

Ve Atina, Yunanistan'ı havalandırdı..

Bizim Türkiye'deki "Havlucu Modeli" gazeteciler, kendi kendilerine gelin-güvey olup, eski oluşumları "yeni" diye sunmaya çalışırken, hep o Yunan adasını düşünüyorum..

Galiba bizim de, en az 2-3 seçim yapmamız gerekecek bir yıl içinde gerçekten "yeni bir oluşum" bulmamız için..

Yunanistan böyle yaptı ve Simitis'i buldu..

O zamana kadar, biz de DSP'nin eskilerini ters-yüz edip, yeni giysiler dikmeye çalışacağız galiba..

Ve "Derviş yine kimle ne görüştü" üzerinde, aydınlatıcı yorumlar yapacağız..

ŞAKA

Hayatta en hakiki mürşit...

İki Prof. Dr. toplumsal yaşamımızı derinine etkiledi son dönemde..
Prof. Dr. Işıkara, "Mutlaka deprem olacak" dedi..
Emlak fiyatları oynadı.. Yerleşim merkezleri değişti..
Prof. Dr. Haberal "Ecevit hasta" dedi..
Siyasette olup bitenleri hepimiz hayret ve dehşet içinde izliyoruz..
Bu müspet ilim, gerçekten aydınlatıcıymış..

ÖLENE KADAR GAZETECİ

Metin Toker bir maratoncuydu..

Metin Toker'in ölümü ile, benim için de hayatımın bir dönemi geride kaldı sanki..

1950'li yılların başında, Özden Toker (İnönü) ile evlendiği ilk yılları hatırladım.. Baba evimin dost çemberindendi..

CHP-DP kavgasının tırmandığı dönemde, mücadelenin ön safında duran, yürekli bir gazeteciydi..

"Akis"le, Türkiye'nin siyasi dergiciliğinde, fırtınalar yaratmıştı..

Sonra, 27 Mayıs 1960 askeri darbesi geldi ve hem gazeteciliğin, hem siyasetin büyüsü bozuldu..

Örneğin 12 Mart 1971 askeri müdahalesinde, Metin Toker, demokrasinin yanında değildi..

12 Eylül 1980'den sonra, galiba Erdal İnönü'nün siyasetteki yeri üzerinde, "Pembe Köşk"ü yeniden Türkiye'nin merkezi yapmayı hayal ediyordu..

Neticede, usta bir gazeteci, eski bir dosttu.. Çok çalışkandı, çok okurdu.. Bir ömür boyu süren gazetecilik maratonunu, sonuna kadar aynı tempoyla koştu..

Ona rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum..


22 Temmuz 2002
Pazartesi
 
MEHMET BARLAS


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED