T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Pasaport verilmeyen milletvekili

Herkeste bir sevinç, bir sevinç... Seçim erkene alınacağı için milletvekili olma şansı yakalayacakların sevincini anlıyorum da, "Galiba Avrupa Birliği trenini kaçıyoruz" diye bir ara karalar bağlayanların, "Aman ne iyi, uyum yasaları çıkacak" diye sevinmelerini anladığım pek söylenemez... Erken seçimi en çok isteyen hangi parti? O halde, "Meclis erken seçim kararıyla birlikte uyum yasalarını da çıkarır" beklentisi biraz havada kalmıyor mu?

'Ermeni sorunu' söz konusu olsa neyse, ancak kolaylık olsun diye 'Kürt sorunu' da denilen konuyla ilgili olumlu gelişmeler yaşanacağını beklemek ham hayal...

Benim böyle konularda basit testlerim vardır; 'Ermeni sorunu' ile 'Kürt sorunu' arasında ilişki kurmam da öyle basit bir test yüzünden...

İki yıl kadar önce, 'Empati Grubu'nun Trabzon'da düzenlediği panelde, 'Agos' gazetesi yayın yönetmeni Hırant Dink'in hiç yurtdışına çıkmadığını işittiğimde çok şaşırmıştım. İçinde Ermenice sayfalar da bulunan bir gazeteyi yönettiği için midir nedir, Emniyet, Hırant Dink'e pasaport vermezmiş meğer... O şaşkınlığımı buraya taşımış ve böylesine vahim bir yanlışlığın düzeltilmesini talep etmiştim...

Hırant Dink bir yıl içerisinde birkaç kez Hürriyet'e manşet oldu. Bunların biri yurtdışında katıldığı bir toplantıyla ilgiliydi. O toplantıda Dink'in söyledikleri Ertuğrul Özkök'ün çok hoşuna gitmiş, sadece kendi sütununda "Aferin" demekle yetinmeyip gazetesine manşet de yapmıştı olayı... O haber sonrası karşılaştığımızda, yıllardır esirgenen pasaportunun, Agos yönetmenine nihayet verildiğini öğrendim...

Buradan çıkardığım basit sonuç şu: Demek, devlet, artık 'Ermeni sorunu' konusunda eskisi kadar endişeli değil. Bu konuda, bizlerin henüz fark etmediğimiz önemli bazı gelişmeler yaşandığını bile düşünürseniz size hak verebilirim. Bizim devlet endişe ve korkularını kolay kolay geride bırakmaz çünkü...

Buna karşılık, 'anadilde öğretim ve yayın' konusunda ileri adımların atılmasının beklediği şu sırada, devlet, olağanüstü endişeli görünüyor. Bu endişesini sezmek için gizli belgelere, ya da üzerinde çift hilâl bulunan raporlara bakmak gerekmiyor. Benim o küçük ve basit testim bile o endişelere ışık tutucu...

Bu konuda da 'test' malzemem bir pasaport. Geçenlerde karşılaştığım eski bir dost bu teste imkân verdi. Biri 1960 öncesi, diğeri 1991 sonrası olmak üzere iki dönem TBMM'de görev yapmış Melik Fırat'tı karşılaştığım dost. Rahatsızlığı yüzüne vurmuştu. Hal-hatır sorarken, yurtdışında tedavi olması gerektiği halde, Emniyet pasaport vermediği için, sağlık sorunlarını çözemediğini öğrendim...

Milletvekili olarak ülkeye hizmet etmiş birinin yurtdışına çıkmasına neden izin verilmez? Konuştukları veya yazdıkları yüzünden hakkında açılmış herhangi bir soruşturma yok; tersine, bir çok dil bilen, sürekli araştıran A. Melik Fırat, yıllar içerisinde 'bilge' bir kişilik kazandığı için, çözümün birlik ve beraberlikten geçtiğini en iyi bilenlerden. Sebebi kestirmeden kaydedeyim: Tedavi için yurtdışına gitmesi gereken eski milletvekiline, pasaportu, taşıdığı soyadı yüzünden verilmiyor... Olacak şey değil, ama doğru...

Melik Fırat'ın hastalığının adı, benim ilk kez duyduğum 'miyoloma'... İstanbul Cerrahpaşa Hastanesi'nde radyoterapi ve kemoterapi seanslarına devam ediyor. Cerrahpaşa'dan doktoru Prof. Yıldız Aydın, "Miyoloma tedavisi ancak Amerika'da yapılabiliyor" diyormuş...

Kendisiyle görüşürken, Melik Fırat, "Bundan önce de, iki kez, uzun sürelerle pasaport verilmediği olmuştu" dedi bana ve ekledi: "Ancak, 1960 darbesini yapanlar da, 1980 darbesini yapanlar da, beş yıl direndikten sonra pasaport vermişlerdi. Bu defa altıncı yıla girildi, 1960 ve 1980 darbelerinin beş yıllık yumuşama süresi aşıldı..." Türkiye'de bazı şeylerin hiç değişmediğinin, hatta kötüye gittiğinin en çarpıcı örneklerinden biri A. Melik Fırat'ın pasaport serüveni...

Öyle sanıyorum ki, bir pasaporttan hareketle AB'ye uyum yasalarının sizlere ömür olduğu kanaatine varmam arasında nasıl bir ilişki kurduğumu merak ediyorsunuzdur. Söyleyeyim...

Pasaportlar, bildiğiniz gibi, içişleri bakanlığı tarafından veriliyor... Zaten Melik Bey de, en son 26 Haziran 2002 tarihinde, pasaportunun kendisine iadesini içişleri bakanlığından talep etti. Bakanlık, eski milletvekiline, cevap verme ihtiyacı bile duymadı...

Oysa, içişleri bakanlığı, AB konusunun sahibi olduğunu dünya âleme ilân etmiş olan Mesut Yılmaz'ın partisinin kontenjanı. Bakanlık koltuğunda oturan Rüştü Kazım Yücelen, Melik Fırat'la aynı Meclis'te bulunmuş deneyimli bir politikacı; sorulduğunda, o da, "AB ile uyum" konusunda teminat veriyor... Teminat veriyor, ama bir arkadaşına pasaport vermiyor...

Siz ben olun da, "İki dönem milletvekilliği yapmış hasta Melik Fırat'a pasaport vermeyenler AB ile uyum yasaları çıkartma konusunda samimi olamazlar" sonucuna varmayın bakalım? Korkularını geride bırakmayan bir ülke AB üyesi olamaz; bunu en iyi bilecek durumdaki kişi Melik Fırat'a pasaport vermeyen içişleri bakanı ile partisinin lideridir...

Neyse... Ermeni sorununu geride bıraktık ya, bir gün sıra diğer korkularımıza da gelir... Umarım, Melik Fırat'ın pasaportu, Yücelen ve Yılmaz'ı pişman edecek, hepimizi üzecek kadar gecikmez...


22 Temmuz 2002
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED