T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
En zayıf halka

Başbakan Ecevit, bir süredir AKP ve HADEP'in seçimlerde alabilecekleri sonuçlardan yola çıkarak "rejimin de ötesinde devletin yapısı ve temelleri açısından endişeler ortaya çıkabilir" yollu açıklamalar yapıyor.

Bunu ısrarla söylüyor. Üstelik, başka partileri bu konuya duyarlı olmamakla suçluyor.

Ecevit'in tavrı nereden kaynaklanıyor? İki ihtimal söz konusu:

-DSP olarak içine sürüklenen seçim endişesinden...

-Gerçekten sözünü ettiği alanlarda sıkıntı ortaya çıkacağına dair bir bilgiye dayanıyor olabilir.

Konu önemli. Çünkü isminin önünde "Başbakan" sıfatı bulunan bir kişi, seçimlerden çıkacak sonuca göre rejim krizinden de öte devlet yapısında sakıncalar oluşacağına ilişkin alarm veriyor.

Konu üzerinde biraz düşündüğümüzde her iki durumda da , alarma konu olan tehlikenin Ecevit tarafından seslendirilmesinin, bizzat o tehlikeyi karikatürize etmek anlamına geldiği sonucuna varılabilir kanaatindeyim.

Düşünelim:

Eğer Ecevit'in sözleri, DSP'nin yüzde 2-3 arasında seyreden oyları sebebiyle seçime gitmeyi göze alamaması, bunun için de seçimin önlenmesi amacıyla böyle "öcü masalı" uydurma ihtiyacından kaynaklanıyorsa, "başbakan" sıfatına yazık, böyle kısır bir amaç için malzeme olarak kullanılan, bozuk para gibi harcanan "devlet ve rejim" konusundaki duyarlılığa yazık. Şunu mu demeliyiz? Devlet ve rejim duyarlılığı bizde, çok küçük parti hesapları için kullanılabilecek hale gelmiş sıradan bir tehdit malzemesidir.

Ve eğer Ecevit'in seslendirdiği "sakıncalar", mesela "devlet"in bilgi ve değerlendirmesine dayanan bir mahiyet taşıyorsa, orada da uyarının ciddiyetini sorgulamamızı gerektiren bir durum söz konusudur. Mesele şu: Bu uyarıyı kim yapıyor? Halk nezdinde oy oranı yüzde 2-3'te olan bir partinin lideri yapıyor. Yani toplumda neredeyse sıfırlanmış bir etkiye sahip kişi yapıyor... Kime karşı? Oy oranları en azından yüzde 30 - 40'ı bulacak iki partiye karşı yapıyor. Yani toplumda sıfırlanmış bir siyasi hareket, toplumsal zemini çok daha yükseklerde olan hareketleri "tehdit" olarak niteliyor. Doğru değerlendirmek gerekirse, aslında toplum eğilimini tehdit kapsamına sokan Ecevit'in zihniyeti demokrasi açısından tehdit niteliği taşıyor.

İkincisi, sağlık sorunları sebebiyle ortaya çıkan yönetim zaafı yüzünden partisi göbekten parçalanmış bir parti lideri yapıyor. Bizzat senelerdir birlikte olduğu kişiler tarafından terkedilmiş bir siyasi lider yapıyor.

Yani hem toplum tabanı, hem de partisinde tükeniş seyrine girmiş bir insan "rejim ve devlet krizi"ne karşı savunma seddi oluşturmak için meydana çıkıyor.

İşte bu yüzden Ecevit'in söylemine emanet edilmiş bir "devlet ve rejim krizi", bunun arkasında kim veya kimler varsa, bizzat onlar tarafından karikatürize edilmiş olmaktadır.

Çünkü şu anda Ecevit, böyle bir misyon için "en zayıf halka" durumundadır.

Yüzde 2-3 devlet ve rejimden yana, yüzde 30-40 rejim için, hatta devlet yapısı için tehlike!!!

Akılla bağdaşır mı bu?

Toplumun neredeyse yarısını tehdit kapsamı içine atabilen bir mantık demokratik açıdan tutarlı mıdır?

Evet "en zayıf halka", devlet ve rejim adına konuşuyor ve toplumun seçeceği insanları tehdit olarak niteliyor...

Belki de rejim ve devlet için asıl tehlike, kimsenin böyle bir endişe belirtmediği bir zamanda bu "en zayıf halka"nın ona sahip çıkıyor olmasıdır. Bu, ister istemez "devlet ve rejime yönelik tehdid söylemini" "yalancı çoban"ın "sürüye kurt geldi" feryadına dönüştürmektedir.

İşin gerçekten dramatik bir başka yanı, "rejime ve devlete yönelik tehdit" konusunu adeta bir misyon gerekçesi olarak sürekli gündemde tutan oluşumların, hemen tümünün toplumsal zeminlerinin son derece dar olmasıdır.

Bundan şu sonuç da çıkıyor:

-Demek ki, büyük toplum kesimleri, rejime ve devlet yapısına yönelik bir tehdit bulunduğu iddiasını ciddiye almamaktadır.

Nitekim kamuoyu yoklamalarında da böyle bir "tehdit" algılamasının toplum gündemine yansımadığı ortaya çıkmaktadır. Türkiye, terörün bile toplum gündeminde alt sıralara düştüğü bir noktaya gelmişken, tükeniş halindeki bir siyasi hareketin lideri, aksine, toplumsal zemini çok daha güçlü siyasi hareketleri rejim ve devlet için tehdit olarak niteleyecek! bu toplum gündemi ile kopmak demek aynı zamanda...

Şu söylenebilir: Bundan böyle "rejim ve devlete yönelik tehdit" söylemi, toplumdan çok daha sınırlı karşılık görecektir. Çünkü bu tema çok kullanılmış ve tüketilmiştir. Bunun da varsa günahı, onu olur olmaz zamanlarda çok kullananlara ve tüketenlere aittir.

Gözleyin seçim atmosferini: 28 Şubata sahip çıkan bir siyasi hareket olacak mı ve şayet olursa yüzde kaçlarda kalacak?

Ecevit gerçekte çok dramatik bir sembol teşkil ediyor bu konuda...

Ben, devlet ve rejim duyarlılığını önemseyen çevrelerin de, bu halktan kopuş gerçeği karşısında bir özeleştiri yapmaları gerektiğini vurgulamak istiyorum yazımın sonunda...


30 Temmuz 2002
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED