T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

K Ü L T Ü R

Romantik devrimci
kitap oldu

Ağlama Bebeğim'le yola çıkıp, Şafak Türküsü ile şöhreti yakalayan, Başkaldırıyorum'la DGM'lik olan ve gözlerini hayata bir anlamda sürgünde yaşadığı Paris'te yuman Ahmet Kaya'nın hayatı kitap oldu.

Hayatı sürekli çalkantılarla geçen Ahmet Kaya'nın yaşamı, gazeteci Ferzende Kaya tarafından kitaplaştırıldı. "Başım Belada" ismiyle Anka Yayıncılık tarafından yayınlanan kitap, Ahmet Kaya hakkında bilinmeyenleri ortaya çıkarıyor. Kaya'nın 1957 yılında doğduğu Malatya'dan, 2000 Kasım'ında öldüğü Paris'e uzanan fırtınalı yaşamına ve ardından yazılanlara varıncaya kadar birçok konuyu içeren ve hayatından karelere yer veren 365 sayfalık kitap, sanatçı hakkında birçok önyargıyı da yıkacak gibi gözüküyor..

1.5 yıllık bir çalışma

Ferzende Kaya'ya göre, Türkiye'de her kesimden insanın hayranlıkla dinlediği Ahmet Kaya'yı konu alan kitap bir şarkıcıdan çok bir dönemin öyküsü. Ahmet Kaya'nın özellikle 80 kuşağı denilen neslin önünde siyasi bir model olduğunu belirten yazar şunları söylüyor: "Birçokları gibi benim de hayatımda önemli etkiler bırakmıştı. Kaya ile ölümünden önce biri Paris sürgününde olmak üzere iki kez söyleşi yapmıştım. Aynı ortak çevreye sahiptik. Paris söyleşisinden yola çıkıp, bir araştırmaya koyuldum. Çocukluk arkadaşları, ailesi, gençlik arkadaşları ve sanatçı dostları ile görüşüp, 1.5 yıllık bir çalışmanın sonucunda böyle bir kitabı ortaya çıkardım."

Ferzende Kaya, sanatçının hayatını araştırırken bir dönemin sosyal yapısını, yazılmayan, görülmeyen tarihini gördüğünü, isyanlarla dolu bir tarihin ön plana çıkan başlıklarını sanatçının hayatında bulduğunu söylüyor. "İsyanlar, sürgünler, göç, acı ve aile dramları.. Bütün bunlar Ahmet Kaya ile birlikte Türkiye'nin 80 sonrası gerçekleriydi. Ahmet Kaya, Anadolu'nun fakir bir kasabasıdan çıkıp gelmiş, şöhreti yakalamış ve milyonlara müziğini beğendiren bir sanatçının ötesinde, bir siyasi tarihi ve sosyal bir vakayı barındırıyordu" diye devam ettiği cümlelerin, aslında onun kitlesinin büyüklüğünün sebebi olduğunu kaydediyor.

Gittiği yere rüzgarını götürdü

Ahmet Kaya'nın günümüzde adına öteki denilen, Türkiye'nin bir köşesine itilmiş büyük bir kitleyi temsil ettiğini savunan gazeteci Ferzende Kaya, sanatçının Türkiye'nin birçok değerini bünyesinde barındırdığını kaydediyor.

"Ahmet Kaya klasik bir solcu değildi. Ailesine ve akrabalık ilişkilerine son derece önem veriyordu. O dönemin geçerli tabusu 'solcu biri eğlenceye önem vermez' düşüncesini delen biriydi. Sonra inançlı biriydi ve herzaman delikanlı bir tarafı vardı. Bunun yanında renkli bir kişiliğe sahipti" diyerek sanatçının herkes tarafından dinlenilmesine açıklama getiriyor.

Ferzende Kaya, herkesin bir Ahmet Kaya'sının olduğu bir ortamda, sanatçının hayatına olduğu gibi bakmaya çalıştığını belirtiyor. "Ahmet Kaya Türk'tü, Kürt'tü, Alevi'ydi, Sünni'ydi, islamcıydı, solcuydu ve demokrattı" diyen yazar kitabında tüm bakışları biraraya toparladığını kaydediyor. Ahmet Kaya'nın tüm bu değerleri içinde barındırmasının kurbanı olduğunu savunan gazeteci Kaya, "Bu ülkede herkes Ahmet Kaya kadar solcu, onun kadar islamcı, onun kadar Kürt ve onun kadar demokrat olsaydı, bu ülkedeki bütün çelişkiler, bütün sosyal ayrışmalar bitecekti. Ahmet Kaya kasetlerinin tamamı 20 milyon satmış, kitlesi üzerinde etkisi olan biriydi. Ahmet Kaya, deminki saydığım ayrışmaları isteyenler için o yüzden çok tehlikeli bir isimdi. Nitekim öyle bir ayrışmanın kurbanı oldu" diyor.

Ardından söylenenlerden

İlyas Salman (Sinema Sanatçısı)

"Ahmet Kaya ile birbirimize çok benzeriz. Ahmet düşüncelerini ensesinin arkasına değil, masanın ortasına koyardı. Birçok konuda aynı şekilde düşünüyoruz. Deliler ve insanlar ayakta, suçlular ise iktidarda ölürler. Ahmet ayakta öldü. Ahmet en çok kendisini ait gördüğü kitleden eleştiri aldı. Bir keresinde Tuncelililer Gecesi'nde Harbiye Açık Hava Tiyatrosu'nda birlikte sahne almıştık. Ahmet, o zamanki olaylardan yola çıkarak, şiddeti eleştirdi ve şiddetin Kürtler'e zarar verdiğini söyledi. Bu düşünceleri büyük tepki gördü. Çok üzüldü orada. Ben de çıktım dedim ki; Türkiye'de eğer birbuçuk ilerici, demokrat insan ve sanatçı kaldıysa, bunun buçuğunu Ahmet Kaya oluşturur."

Kamuran Kayra (Taç Plak'tan)

"Ahmet Abi'yi çok özlüyorum. Kendisi bizi çok severdi, espriliydi. Bizden ayrılıp Raks'a geçmişti. Beni Bul albümünü yapmıştı. Telefon açtım ve evine gittik. Bana dedi ki, 'Sen beni bu piyasaya girdiğimden beri tanıyorsun. Şu ana kadar hiç değiştim mi ben?' Hayır dedim. Hakikaten de hiç değişmemişti. Ben onu gördüğümde çocuktum, büyüdüm, geliştim. Ama Ahmet Abi hep aynı kaldı. Onu özlüyorum ve birgün Unkapanı'na gelip, 'Kamuran, bana bir kavurmalı sandviç ve çay söyle' demesini bekliyorum."

H. Hüseyin Demirel (Müzisyen)

"Biz özgürlük şarkıları söylemek için bir araya gelmiştik. Yaşamları çok iyi geçmiş insanlar değildik. ikimizin de çok yamuk halleri vardı. Yağmurda ıslanmış, kedi köpeğin yavrularının dayanışması vardı. Biz bir süre sonra ayrıldıktan sonra, biraraya getirmek isteyenler oldu. Ahmet, bu sonu hiç haketmeyen bir insandı."

Ferzende Kaya kimdir?

Ahmet Kaya'yla soyadı benzerliğinin dışında bir yakınlığı olmayan Ferzende Kaya Van-Başkale doğumlu. Gazeteciliğe küçük yaşta başlayan Kaya AA, Politika, Selam, Nokta, Radikal, Yeni Gündem ve Türkish Daily News'de çalıştı. Kürt sorunu, insan hakları ve Ortadoğu üzerine yaptığı araştırmalar gazetelerde yayınlanan Ferzende Kaya, USA Newport Universtiy'de iletişim psikolojisi üzerine master yapıyor.

Kitapta Gülten Kaya yok

Ahmet Kaya'nın hayatıyla birlikte bir dönemin sosyal yapısını, yazılmayan, görülmeyen tarihini de içeren 'Başım Belada'da kendisi böyle istediği için sanatçının eşi Gülten Kaya yok. Yusuf Hayaloğlu, Sebahattin Ali, Attila İlhan, Mehmet Akif Ersoy, Ahmet Arif, Nevzat Çelik, Ahmet Erhan, Gülten Kaya, Yılmaz Odabaşı, Karacaoğlan, Ülkü Tamer'in şiirlerini besteleyen Ahmet Kaya, şarkılarının tamamının müziğini kendisi yapmıştı.

  • ÖMER ÇAKKAL

  •  
    Fotoğraf Günleri'nde 'Öteki' ele alınıyor
    Bu yıl 18.'si düzenlenecek olan ve ana teması "Öteki" olarak belirlenen Fotoğraf Günleri, 1-30 Kasım tarihleri arasında gerçekleşecek. Etkinlik kapsamında Magnus Naideman sayısal görüntü işleme atölyesi, Halil Koyutürk ise karanlık oda baskı tekniklerini öğreteceği bir çalışma gerçekleştirecekleri söyleniyor. Anısına bölümünde ise Baha Gelenbevi sergisi sanatseverlerle buluşacak. Yurtiçi ve yurtdışından birçok fotoğraf sanatçısını buluşturacak olan Fotoğraf Günleri'nin konukları arasında Joachin Ladefoged, Magnus Naideman, Antoine D'Agata, Stefan Lindberg, Nordens Fotoskola ve Kutup Dalgakıran gibi isimler yeralıyor. Ayrıca panel, söyleşi ve sempozyumların yanısıra geleneksel olarak gerçekleştirilen Fotoğrafınla Gel ve Fotomaraton bölümleri de etkinlikte yeralacak.
    Hamamda bizden önce Romalılar yıkanmış!
    Niğde'nin Bor İlçesi'ne bağlı Kemerhisar Beldesi'nde, Antik Tyana Kenti'nin ortaya çıkarılması için başlatılan kazıların başkanlığını yapan İtalya'nın Padova Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Guido Rosado, Türkler'in, hamam kültürünü Romalılar'dan alarak geliştirmiş olabileceğini öne sürdü. Roma hamamının, Türk hamamıyla benzer özellikler taşıdığını kaydeden Guido Rasado, şunları söyledi: "Roma hamamının yapısını çıkardık. Hamam soğuk su, ılık su ve sıcak su odalarından oluşuyor. Kazılarımızda 3. yüzyıla ait Roma hamamının girişini ve odaları ısıtmak için ateş yakılan bölümünü bulduk. Roma hamamlarının çalışma şekilleri Türk hamamlarına çok benziyor. Sanıyorum Türkler, hamamı Romalılar'dan almışlar ve geliştirmişler. Kazılarımızda bundan sonra elde edeceğimiz bulguların bu konuya ışık tutmasını bekliyoruz.''
    Çıkarıyoruz ama sergileyemiyoruz
    Kayseri'de, yer sıkıntısı nedeniyle Arkeoloji Müzesi deposunda bekletilen 31 bine yakın tarihi eser, gün ışığına çıkmayı bekliyor. Arkeologlar, bu önemli tarihi eserlerin, kazılarda yer üstüne çıkarılmış olsalar da, sergilenmeyip depolarda bekletildikleri sürece fazla bir önem arzetmediğine dikkati çekiyorlar. Depodaki eserlerin sergilenmesini için 1973 yılında temeli atılan ek binanın halen tamamlanamaması ise sorunu bugünlere getiren etken olarak görülüyor.
    Yeni bir Karun Hazinesi mi?
    Uşak Müze Müdürü Kazım Akbıyıkoğlu, Güre Beldesi yakınlarında bulunan Kelen Kalesi'nde yapılan kazılarda "Karun'un Hazinesi'nin" eşinin olabileceği yönünde çok önemli buluntular elde ettiklerini söyledi. İlk buluntuların, Lidya dönemine ait mezarlar olduğuna işaret ettiğini söyleyen Akbıyıkoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: "Karun Hazineleri'nin kaçak kazıyla çıkartıldığı İkiztepe ile Velişintepe, Aktepe ve Basmacı tümülüsleri yan yana duruyor. Bu durumda burada Karun'un yani Lidya Kralı'nın mezarı olma olasılığı güçleniyor."
    Grup Düş'ten 'Güller'
    Romantik şarkılarıyla yaşıtları arasında belli bir dinleyici kitlesi oluşturan "Grup Düş" ilk albümle gerçekleştirdiği düşlerini ikinci albümleri "Güller" ile de devam ettiriyor. Grubun hayranları albümle bazen hüzünlenecek, bazen de coşacaklar. Albümlerinde dijital müziğe hiç yer vermeyen Grup Düş, ilk albümlerindeki tarzlarını "Güller"de de devam ettiriyorlar. Hayatta her şeyin aşkla varolduğuna inanan grup üyeleri, şarkılarının da aşkın bayrağı olduğunu söylüyorlar.
    30 Temmuz 2002
    Salı
     
    Künye
    Temsilcilikler
    ReklamTarifesi
    AboneFormu
    MesajFormu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED