|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Seçimden kaçan Başbakan Ecevit'in "hükümet ettiği" Türkiye'de, şimdiye kadar görülmemiş bir "rezillik" gerçekleşmiş durumda. Bu "beceriksizler" sayesinde, ilk kez Türk insanının kişi başına borcu, kişi başına gelirinin üzerine çıkarak "dünyada bir ilki" gerçekleştirmiş oldu. Her Türk vatandaşının üzerine düşen borç miktarı 700 dolar, yani yaklaşık 1 milyar 200 milyon lira. Bu hükümetin başını tebrik etmek lazım. Nasıl da aslanlar gibi seçime gitmemek üzere direniyor. "Erken seçim sürecine girilmemiş olsaydı Türk ekonomisi 1- 1.5 yıl içersinde sağlıklı bir duruma varacaktı" diyen Ecevit'e hayret etmemek mümkün değil. Ecevit'e bakarsan her şey "güllük gülistanlık." Sayın Başbakan dün şöyle diyor: "Ekonomi olumlu bir sürece girmişti, enflasyon ve faizler düşmeye başlamıştı, üretim ve tüketim artmaya başlamıştı. Bu sürecin devamı durumunda, Türk ekonomisi önümüzdeki 1- 1.5 yıl içerisinde sağlıklı bir düzeye varacaktı. Halkın çektiği sıkıntılar sona ermiş olacaktı." Ecevit, bu söylediklerine gerçekten inanıyor mu? Yoksa seçimden kaçışın bir gerekçesi olarak mı, bu "uyduruk" ve "aslı olmayan" cümleleri kullanıyor. Aslı yok çünkü Ecevit'in 28 Şubat'tan sonra hükümet olduğu 1997 yılında Türkiye'nin iç borcu 30.6 milyar dolardı. Ecevit'in iktidarı bırakacağı bu yılın Mayıs ayına göre bu miktar 83.3 milyar dolar oldu. Yaklaşık üç katı bir artış. 1997'de 84.9 milyar dolar olan dış borç, bu yılın Mayıs ayına göre 115.1 milyar dolar oldu. Ecevit'in yeniden hükümette olduğu 1997 yılında 3 bin 79 dolar olan Kişi Başına Gelir, bu yılın Mayıs ayına göre 2 bin 219 dolara düştü. 1997'de 1.849 dolar olan Kişi Başına Borç ise maalesef artarak 2 bin 918 dolara çıktı. Görüyorsunuz Ecevit ve onun ortaklarının iktidarda kaldığı yıllarda, "borçlar artmış, gelir ise azalmıştır." Bu manzaraya bakıp Ecevit'in söylediklerine inanabilir misiniz? Bir ülkede "sadece borç alarak" ne kalkınma olur ne de sağlıklı bir ekonomiye ulaşılır. Başbakan Ecevit kendi sağlığını da "gayet iyi" görüyor. Bütün temennimiz gerçekten "tam sağlıklı" olması ve ileri yaşlarda rahat etmesidir. Ama ne kendisine bakıp rahat ediyor, ne de halka rahat veriyor. Türkiye ekonomisi "kayıtsız şartsız IMF'ye teslim" edildikten sonra kendine gelmesinin mümkün olmadığını defalarca yazdık. Eğer bir ekonomi üretemiyorsa, büyüyemiyorsa o ülkenin düze çıkması, Sayın Ecevit'in dediği gibi "sağlıklı bir düzeye varması" mümkün değil. IMF sadece ve sadece, ağır koşullarda borç verdiği ülkenin "borcunu ödeyip ödeyemeyeceğine" bakar. Gerisi onu pek ilgilendirmez. Bizde de aynen öyle oldu. Piyasalar daraltıldı, tüketim kısıldı, talep ortadan kalktı ve ekonomi tarihin en büyük küçülmelerden birini yaşayarak 2001 yılında yüzde 9.4 küçüldü. İşadamları, esnaf, çiftçi, ev kadını, sanayici, tüccar herkes ağlarken Ecevit, "Halkın çektiği sıkıntılar sona ermiş olacaktı" diyerek topu "erken seçim" isteyenlerin üzerine atıyor. Ecevit'in bu sözleri ettiği gün, Güneydoğu Anadolu'dan, Gaziantep'ten gelen ses, hiç de Ecevit'in söylediklerini doğrulamıyor. Gaziantep Sanayi Odası Başkanı Nejat Koçer, "İlk kez işçisi, işvereni, beyaz ve mavi yakalısı üretim realitesi noktasında birleşti" diyor. Koçer, bu gerçeği bir tek hükümetin anlamadığını vurgulayarak, "Uygulanan son iki ekonomik programın üretim ayağının olmadığını, vasıtalı vergilerle önce cep telefonundan normal telefona, ardından elektrikten suya, akla gelen her şeye gizli vergi konulup, halkın satın alma gücünün bitirildiğini" söylüyor. Sanayicinin derdi büyük ama hükümet farkında değil. Yeter ki dolaylı vergilerle çarkı çevirecek parayı sağlamak için halkın cebine el atılsın. Sanayicide bıçak kemiğe dayanmış durumda. Gaziantep Sanayi Odası Başkanı da "artık yeter" noktasına gelmiş durumda. "Türkiye'de siyasetin tıkandığını ve ekonominin önünü tıkadığını " savunun Nejat Koçer, şu anlamlı açıklamayı yapıyor: "Önce mali sektör, sonra reel sektör söylemi ile yola çıkan ekonomi yönetimi, kriz sürecince üretimle ve istihdama olumlu yansıyacak hiçbir karar almamıştır. Bugün geldiğimiz nokta açıktır. Ülkenin iyi yönetilmesi şarttır. Güçlü bir hükümet ortaya çıkarılmadığı takdirde, ülkenin önü açık değildir" Gaziantep Sanayi Odası Başkanı bu sözlerinde haksız mı? Ama ne çare ki, Ecevit, bu sözleri duymuyor, duysa bile ne anlama geldiğini kavrayamıyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |