T ü r k i y e ' n i n   B i r i k i m i

Y A Z A R L A R
Kolay değildir nabız tutmak..

Genel müdürümüz Mehmet Atalay 'erken seçim' lâfı dolaşıma girdiğinden beri "Halkın nabzını tutsanız" teklifinde bulunuyor. İlk uyardığında harekete geçseydik, "Hangi ilde hangi parti önde?" türü yazıları, ilk bizlerin kaleminden, Yeni Şafak'ta okuyor olacaktınız... Yazarlarımız nabız yoklamak için aranıza katılmadıysa, üzülerek itiraf ediyorum, sebebi benim...

Yıllar önce kaybettiğimiz Muammer Yaşar (Bostancı) anlatmıştı. Herhalde 1957 seçimi olacak. CHP yanlısı bir gazetede çalışıyormuş. Gazete yönetimi yazar ve kıdemli muhabirlerini 'nabız tutmak' üzere Anadolu'ya göndermiş. Dağılıp değişik il merkezlerine gitmişler. Trakya'ya giden de, Konya, Mersin, Diyarbakır, Çorum gibi illerden izlenim gönderen de, sanki aynı metinden kopyalanmış gibi, "Bu ilde CHP ileride" diyormuş; DP'nin seçimleri yeniden kazanacağına, hiçbiri, ihtimal vermemiş... Sandıklar açılıp seçimi DP'nin önde götürdüğü anlaşıldığında, gazete yönetmeni, hepsini toplayıp şu sözleri söylemiş: "Ulan, ben sizleri nabız tutmaya göndermiştim, siz galiba başka bir şey tutmuşsunuz..."

Bu çıkışma aklımda olduğu için, bana ne zaman, "Seçim yaklaştı, gidip bir nabız tutsana" deseler, uyar gibi görünsem de bir türlü yollara düşmem. Hem sonra benim uzaklara gitmeye ihtiyacım yok ki; tanıyıp yanıma gelenlerle uzakların nabzını her yerde tutmuş oluyorum ben.

Nabız tutmak her zaman tehlikelidir. Bu yazıya oturmadan önce, "1999 seçimleri öncesinde, ünlü meslektaşlar sonuçları nasıl tahmin etmişler?" sorusuna cevap bulmak üzere arşiv taraması yaptım. Karşıma ilginç bir tablo çıktı. Bu işin ne kadar tehlikeli olduğunu açıkça gösteren bir tablo...

Milletin sandığa gitmesinden sadece üç gün önce, Ertuğrul Özkök, seçim sonucunu iki öbekte toplamış. Birinci öbeğe DSP, FP ve ANAP'ı yerleştirmiş, ikinciye de DYP, CHP ve MHP'yi... "CHP de MHP de barajı geçer" demiş... Emin Çölaşan da benzer bir sıralama yapmış: DSP, FP, ANAP, CHP, DYP, MHP... "DYP ve MHP barajı aşmak için çalışacaklar" demiş Çölaşan... Serdar Turgut, Enis Berberoğlu, Pakize Suda, Yalçın Bayer, Murat Bardakçı, Cüneyt Ülsever, "Birinci parti FP olacak" demişler...

Bizim meslekte deneyim çok önemli. Bu sebeple, 50 yıldır kalem oynatan Oktay Ekşi, kendisinden 'tahmin' isteyenlere, red gerekçesi olarak, "Seçim tahminlerinden ağzı çok yanmış biriyim" demiş ve eklemiş: "Sonuçta sevgili milletimin sandık başında ne karar vereceğini tahmin etmekten kaçınır oldum."

O seçimin sonucunu biliyoruz: Bazılarının baraja takılacağını tahmin ettiği MHP sürpriz yapıp ikinci parti sırasına oturdu, hemen herkesin "Banko barajı aşar" gördüğü CHP ise Meclis dışında kaldı...

Nabız tutmak için yola düşmenin yanıltıcılığı yöntemin yanlışlığından kaynaklanıyor. Hiç kimse, otobüs garajından sonra karşısına tesadüfen çıkan 50-100 kişiyle görüşerek kanaat oluşturmuyor. Her gazetenin gidilen yerde bir temas noktası var; o yoksa yola düşen gazeteci bir yerlerden isim bulup onunla dirsek teması halinde yürütüyor nabız tutmayı. Mihmandar, ya da temas noktası ise, İstanbul'dan gelen gazeteciyi kendi tanıdıklarına veya tercih ettiği yerlere götürüyor... Ya da, kentin merkezindeki kafelerde yapılıyor nabız tutma...

Doğal olarak yanıltıcı bir izlenim çıkıyor karşımıza....

Hangi seçimdi hatırlamıyorum, ama anlı-şanlı kamuoyu firmalarının hepsinin müthiş yanıldığı bir seçim olduğunu çok iyi biliyorum. Öyle bir seçimin il il en sağlıklı sonuçlarını Zaman gazetesinin kendi muhabirleri eliyle düzenlediği yoklama tahmin edebilmişti. 'Bilimsel' denilemeyecek bir çalışmaydı yapılan, ancak doğru sonuç vermişti. Bir dostum, geçen gün, kendi ilinde o yoklamayı yapan gazete mensubuna "Nasıl yaptınız?" diye sorunca şu cevabı aldığını aktardı bana: "Bir sokağa girip, hiç ayırım yapmadan, sağlı-sollu herkese sordum; bulguyu ilin bütününe yansıttım, sonuç yüzde 100 doğru çıktı..."

Seçim tahminleri konusunda en az on yıldır çalışan bir dostumla görüşürken gündeme geldi; TÜSİAD'ın bir nüshasını Genelkurmay başkanlığına da sunduğu "Bir seçim yapılsa..." senaryolarını hazırlayan araştırmacı, 1994 yerel seçimlerinde bayağı gürültü koparan bir çalışmaya imza atmıştı. İstanbul'da CHP adayı Zülfü Livaneli'yi gâlip, ANAP'tan katılan İlhan Kesici'yi ikinci sırada göstermiş, Tayyip Erdoğan'a ise 'açık farkla geride' bitirtmişti yarışı... Sonuçta belediye başkanlığı koltuğuna Tayyip Erdoğan oturdu.

Biraz belleklerimizi yoklarsak 1995 genel seçimleri öncesinde gazete manşetlerine tırmanan araştırma sonuçlarını gözümüzün önüne getirebiliriz. Araştırmaların çoğunda ilk sırayı ANAP alıyordu. O seçimde Tansu Çiller bir firmaya araştırma yaptırmış, DYP'yi birinci gösteren o yoklamanın sonucunu canlı yayında ilân etmişti. Hiçbir araştırma, 1995 seçimlerinde, RP'nin oyların yüzde 22'sini alacağını gösterememişti.

Bu kadar lâfı, "Halkın nabzını en iyi ben tutarım, bugüne kadar seçim tahminlerimde hiç yanılmadım" iddiasını dile getirmek için sarf etmiş değilim. Tersine, ben de Oktay Ekşi gibi, bu konuda ağzı epey yanıklardan biriyim. Gönlümün istediğiyle aklımın söylediği arasında bir denge kurmayı kolay kolay beceremiyorum. Zaten, Mehmet Atalay'ın, her "Haydi sahaya" deyişinde, "Hay hay" çekip ortalıktan kaybolmam da bu yüzden...


30 Temmuz 2002
Salı
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Aktüel | Dizi | Röportaj | Karikatür
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED