|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
BDDK diyor ki, "Araştırdıkça her gün yeni bir dolandırıcılık türüyle karşılaşıyoruz." Bakın ne yapmışlar? Halktan toplanan paraları "kara kaplı deftere" (ne demekse) kaydederek vergi kaçırmışlar. Denetleme organının işini zorlaştırmak için uyduruk isimlere hesaplar açmışlar. Olmayan hazine bonolarını halka satmışlar. Sigorta kapsamında olmayan off-shore hesaplarını bankaya kaydırarak Hazine'yi yeni bir külfetin altına sokmuşlar. Neler neler... Biz söylemiyoruz, BDDK'nın iddiası. Bir iddia var ki, tüyler ürpertici: Eski Bankalar Kanunu'na göre, mali durumu bozuk olduğu gerekçesiyle "gözetim altına" alınan banka (hangi banka olduğunu biliyorsunuz, isim vermeye gerek yok), durumunu düzeltmediği halde ANAP iktidarı döneminde gözetimden çıkarılmış. Üstelik, bankanın vergi kaçırdığı ve hayali hesaplar açtığı kanıtlandığı halde... CHP'lilerin girişimiyle bir de soruşturma açılmış. Sonuç? Sonuç yok... "Dolandırıcılık"la ilgili başka ayrıntılar da var ama, sözü "yolsuzlukla savaş"ın simge ismi haline gelmiş ve her fırsatta ahlaktan, namustan, dürüstlükten dem vuran gazeteci arkadaşımıza getireceğim için şimdilik kesiyorum. Bu arkadaşımız, gazetelerde çarşaf çarşaf yayımlanan yolsuzluk haberleriyle nedense hiç ilgilenmiyor. Neden acaba? Aynı konuya dün Fatih Altaylı da dikkat çekmişti: "TÜRKİYE'de hırsızlık, yolsuzluk ve saçı bitmedik yetim hakkı konusunda 'uzman' olan gazetecilerin büyük bölümü, her nedense 'banka hortumcuları' konusunda yazı yazmayı sevmiyor. Beş liralık belediye yolsuzluğunu, on liralık vakıf hırsızlığını yıllarca yazıyorlar ama Türkiye'ye 40 milyar dolara mal olmuş bir banka rezaletini görmezden geliyor, dünyada hukuk düşmanı olarak tanınmış ve sadece bir bankadan milyarlarca dolar uçurmuş aile hakkında tek kelime yazmıyorlar. Bunun nedenini açıkçası merak ediyorum. Düşünüp düşünüp bulamıyorum. Acaba (banka soyanların) adlarının önünde bir 'İ' harfi olsaydı, o zaman yazarlar mıydı?" Yazmazdı... Yazmadı nitekim. Örneğin, Egebank yolsuzluğu konusunda tek satır yazmadı; "mütereddit" bir iki değini ve Rauf Tamer'i harcamaya yönelik birkaç "derleştiri" dışında, olaya fazla girmedi. Arkadaşımızın atladığı, daha doğrusu hiç oralı olmadığı konulardan biri de Interbank yolsuzluğuydu. Interbank yolsuzluğunda adı geçen "yetkililer" ağır ceza mehkemesinde yargılandılar. İçlerinde mütekait askerler de vardı. Ama değerli gazeteci arkadaşımız, bu konuda da susma hakkını kullandı. Hele, "susma" karşılığında ünlü "aile üyesi"nden her ay tıkır tıkır 10 bin dolar maaşı cebine indiren ünlü "köşe yazarı"nı açıklamaya hiç yanaşmadı. Adı mahfuz işadamı, sahibi olduğu bankanın içini boşaltıp Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük vurgunlarından birine imza attığında, o sivri kalemini nereye gizleyeceğini bilemedi. Kim mi bu değerli gazeteci? Hani, 12 Eylül darbesinin sıcak günlerinde Millî Güvenlik Konseyi'nden aldığı "özel izinle" tek tek cezaevlerini dolaşmış, gittiği yerlerde "işkence ve kötü muameleye rastlamadığını", bilakis mahkumların lüks ve konfor içinde yaşadıklarını yazmıştı ya... İşte o!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |