|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hürriyet ve Milliyet, Türkiye ile KKTC arasında imzalanan "Gümrük Birliği Çerçeve Anlaşması"ndan sonra Rum tarafının "ilhak yaygarası kopardığını" yazdı. Sonradan ortaya çıktı ki yok böyle bir şey. İki gazete, "nasıl olsa koparırlar" diye düşünmüş olmalılar… Rum gazeteler bir de "anlaşma sakıncalı değil" yayını yapınca, Hürriyet ve Milliyet tam anlamıyla ofsayta düşmüş oldu…
Hürriyet, Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) arasında imzalanan "Gümrük Birliği Çerçeve Anlaşması"nı birinci sayfada "KKTC İÇİN AB'YE REST", devamında da "KKTC İLE GÜMRÜK BİRLİĞİ KURDUK, AB'YE 'GÜÇ' GÖSTERDİK" başlıklarıyla duyurdu. Milliyet ise "KIBRIS'TA TARİHİ ADIM RUMLARI KIZDIRDI" başlığını kullanmıştı… Hürriyet'in birinci sayfa anonsunu da aktaralım: "AKP hükümeti, Avrupa Birliği'ne Kıbrıs için ilk restini çekti. Ankara AB'nin 'imzalamayın' telkinlerine aldırmadı ve KKTC ile gümrük birliği anlaşmasını yaptı. Rumlar 'ilhak' yaygarası kopardı…" Hürriyet, Türkiye'nin uygulanamayan güzel yasalarının kaderini paylaşan "yayın ilkeleri"nin sonuncusunda da (üzerinden bir ay ancak geçti) "habere yorum katmayacağını" ilan etmişti ama görüyorsunuz, işin içine "milli mesele"ler girince gazete kendini tutamıyor. Ama biz bunun üstünde durmayalım artık ve "yaygara"ya rağmen bu okuduğumuza "haber" deyip başka bir meseleye geçelim… Haberin anonsunda "yaygara"dan söz ediliyor ama içinde bunu kimin, hangi Rum yetkili ya da yetkililerin kopardığına dair tek bir cümle bile yok. (Aynı şey Milliyet'in haberi için de geçerli.) Bu haberlerden bir gün sonra, 10 Ağustos tarihli Radikal'de Atina muhabiri Yorgo Kırbaki'nin "Suyun öte yanından"daki değerlendirmesini okuduğumuzda mesele anlaşılıyor. Kırbaki, imzanın ardından Rum yönetiminin gösterdiği sert tepkiyle Rum gazetelerin tavrı arasında çok büyük bir mesafe bulunduğunu yazıyor. Diyor ki: "(…) Yunan Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Panos Beglitis'in de Rum Yönetimi Sözcüsü Kipros Hrisostomidis'in de açıklamaları zehir zemberek cinsten olduğundan, yazılacak haberin ilk paragrafı pekâlâ 'Atina ve Rum kesimi büyük yaygara kopardı' diye noktalanabilirdi. (…) Sıra Yunan ve Rum gazetelerinin başlıklarına, değerlendirmelerine geldiğinde gerçekten sürprizle karşılaştım. Gazeteler, Yunan hükümeti ile Rum Yönetimi'nin olumsuz tepkisini hemen hemen hiç yansıtmıyordu. Tam aksine, Türkiye'nin de, KKTC'nin de geri adım attığını yazıyordu. Hani neredeyse bu çerçeve anlaşmasının içeriğinden memnun kalmış bir halleri vardı…" Rum gazetelerinin anlaşmayı neden böyle yorumladığını tam anlayabilmeniz için, Türk basınında Kıbrıs'ta olan biteni en iyi takip eden gazeteci olduğunu rahatlıkla söyleyebileceğimiz Erdal Sağlam'ın (Radikal) aynı gün yazdığı yazıda verdiği bilgilerden de haberdar olmalısınız: Sağlam'a gore, bu, Türk basının yazdığı gibi "gümrük birliği" değildi. Böyle bir şey ekonomik açıdan da hukuki açıdan da imkânsız bir şeydi ve hükümet son anda Denktaş'ın oyununu bozarak "içi boş" bir çerçeve anlaşması imzalamıştı: "Türkiye-KKTC gümrük birliği Denktaş'ın rüyalarından biridir. Yıllardır gündemdeydi. Gelinen noktada 15 gün önce yeniden ısıtıldı. Denktaş ve iktidardaki UBP-DP koalisyonunun bizim Dışişleri'nin de etkisiyle AKP'nin kanına girdiği, ancak gerek Rumların/Yunanlıların tepkisi gerek AB'den gelen uyarılar doğrultusunda AKP'nin geri adım attığı anlaşılıyor. İyi ki de attı." Hürriyet ve Milliyet'in haberlerinde dile getirilen ve gerçek bir gümrük birliğinde doğacak sonuçlardan hiçbirinin doğmayacağı böylece çıkıyor ortaya… Bizim anladığımız kadarıyla iki gazete, Denktaş cenahından anlaşmanın hemen öncesinde pompalanan "rüya dezenformasyonu" doğrultusunda iki taraf arasında hakiki bir gümrük birliği kurulduğunu duyurdular okurlarına… Eh, böyle bir anlaşma nasıl olsa "yaygara"ya yol açar diye, onu da peşinen koydular haberleirne… Oysa, son saatlerde Türk hükümetinin gösterdiği yeni iradeyle anlaşmanın "içi boşaltılmış"tı ve gazeteler derslerini o kadar iyi çalışmadığı için bundan haberdar olamadılar. (Aslında Milliyet'in ana haberine iliştirilen Ahmet Erhan Çelik imzalı "AB'DEN SON DAKİKA UYARISI" başlıklı haberde son saatlerde anlaşmanın nasıl "çerçeve anlaşması"na döndürüldüğünün hikâyesi yer alıyor ama, anlaşılan gazete "tarihi adım"a odaklandığı için bu ayrıntıya pek fazla itibar etmemiş.) Yorgo Kırbaki, Radikal'daki yazısını şöyle bitiriyor: "Yıllar bir şeyi öğretti: İster Ege, ister Kıbrıs konularında yaşanan her gelişmenin ardından en iyisi biraz beklemek. Dumanın dağılmasını beklemek." Ne kadar doğru bir tespit olduğu, bu son "musibet"ten de anlaşılmıyor mu? (A.G.)
Taha Akyol haklı ama...
Hikaye uzun... Hürriyet'ten Emin Çölaşan, Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüştüğü için kalemine önce Mehmet Ali Birand'ı doladı. Sonra yine aynı nedenden dolayı sıra Milliyet'ten Taha Akyol'a geldi. Çölaşan, "Eski ülkücü bir köşe yazarı" diye sözettiği Akyol'un "DEHAP'ın üst düzey yöneticileriyle" görüşüp, "Öcalan'a saygılarını" ilettiğini yazıyordu. Taha Akyol "Türkiye ve Kürtler" (11 Ağustos) başlıklı yazısında işte bu suçlamalara cevap veriyordu. Akyol, bu çerçevede, Öcalan'ın iki avukatıyla yaptığı görüşmeye ilişkin şunları yazıyor: "Konuşmamızın başında, gerekli bir unsur görürsem, konuşmamızı telefonla MİT Başkanı Şenkal Atasagun'a ve hükümete anlatacağımı, köşemde yazacağımı söyledim. Çölaşan bunu 'AKP'ye anlatırım dedi' yazmış! Kayda şayan birşey göremediğim için, anlatmadım ve yazmadım. Çünkü söyledikleri basına yansıyan Apo'nun talepleri idi." Biz (Kronik Medya) Akyol'un bu sözleri üzerine şöyle düşündük: Milliyet yazarının, cazibesi ve etkisi (çok şükür!) giderek hızla düşen Çölaşan'ın yazısında çizilen portresinin gerçeği hiç mi hiç yansıtmadığı ayrı bir olay... Ancak doğrusu, Akyol'un Öcalan'ın avukatlarına "kayda şayan" şeyleri MİT Başkanı'na ve hükümete "anlatacağını" peşinen söylemesi de gazetecilik açısından çok şaşırtcı bir davranış değil mi? Bir gazetecinin dinlediği bilgileri "ülke menfaatleri"ne ne kadar yararlı olursa olsun, ülkenin istihbarat kuruluşlarına aktarması, kendisini bu yönde "sorumlu" hissetmesi olacak iş midir? Oysa bakın tam da bu konuda önümüzde ne güzel bir örnek var: Gazetemiz yazarlarından Ahmet Taşgetiren de Öcalan'ın avukatlarıyla (ve bu arada Mihri Belli ile) görüşmüş ve bu görüşmeyi işin içine MİT Başkanı'nı (filan) katmadan okurlarına apaçık bir biçimde ne güzel aktarmıştı... Demek istediğimiz, sadece okurlarıyla bir şeyler yapmak isteyen gazetecinin işlerinin her zaman yolunda gittiğidir... (K.B.)
Cumhuriyet'in çizerleri 'paket'lere bakıyor…
Cumhuriyet gazetesi "uyum paketleri" meselesine nasıl baktığını, aşağıda yer alan "çizgiler"in ifade ettiğinden daha güzel açıklayamazdı doğrusu! Ancak bize göre Turhan Selçuk çizmeyi yarıda kesmiş; "9. Paket"ten ne çıkacak acaba?! (K.B.)
Kara bir yılan "sessiz sedasız" bir "uyum paketi" getiriyor… Deniz Som'un hazırladığı "Vaziyet" köşesinin tahammül fersâ çizeri Nuri Kurtcebe'ye göre vaziyet böyle… Bir gün önceki Turhan Selçuk karikatürüyle birlikte düşünüldüğünde, imamlı-cemaatli ata sözünü hatırlamak ve "mazurdur" deyip geçmek mümkün… Öyle yapıyoruz ve "teknik" bir eleştiriyle yetiniyoruz: Standart bir Nuri Kurtcebe karikatüründe o yılan kara çarşaflı olmak gerekirdi… Yoksa öyle mi? (A.G.)
Mahrum kalmayın
Radikal'den Yiğit Bulut, Türkiye'nin Irak'a asker göndermesi meselesini gözden geçirdiği "ilk tabut geldiğinde..." başlıklı yazısını şu "dostça" sözlerle bitiriyor: "Sonuç: Sevgili dostlar, umarım bunların hiçbiri olmaz ve Türkiye sağlam bir zeminde Atatürk ilke ve devrimlerine bağlı bir şekilde rejim bunalımlarından uzak, yoluna devam eder..." Radikal'de bu tür dileklerle karşılaşmak ne enteresan... "Devam etsin" bakalım! Cumhuriyet'ten Emre Kongar'ın "Ölçüt Sivil Asker Ayrımı Değil, Demokrasidir" başlıklı yazısından: "Yani önemli olan, bir işi askerlerin mi sivillerin mi yaptığı değil, yapılan işin demokrasiyi geliştirip geliştiremediğidir." Bayağı düşündürücü bir cümle doğrusu... Bu şaşırtıcı sözlerin yazarının "sosyal bilimler" alanında bir akademisyen olduğunu hatırlamak, işi daha da problemli bir hale getiriyor. Kongar, "demokrasiyi geliştirme işi"ni başka bir "iş" ile karıştırıyor olmasın. (K.B.)
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |