AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İsim koymak, cisim koymaktan mühimdir

Baştan beri, yabancı isimli radyo ve televizyonlara karşı, ofsayta düşmüş futbolcu muamelesi yaparım.

İster huyun kurusun deyin, ister ne âlâ!..

Bu böyle!
Elimde değil.
Huy kapıyorum.
Gıcık ediyorlar.
Kıl oluyorum abi!

Şu günlerde bir ay kapatma cezası alan bu ülkenin ilk özel kanalı Star, sonra Show ve diğerleri, bu ülkenin diliyle bir isim bulamazlar mıydı?

Star'ın sahibi Cem Uzan, günün birinde parti kurup siyasete soyunacağını, milliyetçi bir söylemle halktan oy isteyeceğini bilseydi, belki başka bir isim seçerdi kanalına.

Radyoları hiç saymayalım, başa çıkamayız.

Bir de yerli ya da yersiz, "anlamlı" bir kelime seçmek yerine, isim olarak kısaltmaları kullanan kanallar var.

TGRT, HBB, STV, NTV, CNBC-E gibi.

Lütfedip şu isimleri bir daha okur musunuz?

Tegerete, Eyçbibi, Seteve, Entivi, Sienbisi-e... Öyle mi?

Biz böyle okumasak bile, o kanallar kendilerini bu şekilde tanıtıyor.

TGRT Türkçe, HBB İngilizce, STV Türkçe, NTV İngilizce...

Ya sonuncusu?

Bir kısmı İngilizce, bir kısmı Türkçe.

Yani, karmançormanca.

Sondaki E, niye "e" oluyor kardeşim?

Başladığı gibi bitse ya!

Araya bir "tire" girdikten sonra mı aklınız başınıza geliyor?

"Vay anasını!.. Kanalın ismini gavurca okuyoruz!.. Olmaz böyle şey!.. Ayıp yahu!.. Harfleri kendi dilimizle telaffuz etmeliyiz!.." diye bir anda uyanıp, tireden sonraki son harfi "i" biçiminde değil de "e" olarak okumak mı geliyor içinizden?

Komik oluyor ki hem de nasıl!

Bu saatten sonra, isteseniz bile düzeltemezsiniz artık!

Bütün bunları lüzumsuz gören ve milletin karnı aç, sen kalkmış kanal isimlerindeki harflerin nasıl okunacağını söylüyorsun diyenler varsa, onlara hiç sözümüz yok.

Diline sahip çıkmayı lüks görenlere ne denebilir ki?!..

Allah bilir, o düşüncedekiler, "Diline, eline, beline sahip ol" öğüdünü de bir tekerlemeden ibaret sanıyordur.

ELİ ÖPÜLESİ ÖĞRETMENLER

Öğretmenlerle ilgili yazıyı okuyunca, ilkokul öğretmeni olan babasını hatırladığını bildiriyor Amerika'dan Zeynep Aydın. Çalışkanlığıyla dikkat çektiği için zorla müdür yapmışlar... Okulun boyanması gerektiği vakit badanacılar epeyce yüksek ücret istemiş. Sonrasını Zeynep Hanım'ın mektubundan aktaralım.

- Babam daha ucuz yapacak birilerini bulamayınca, annemi ikna etti, ikisi bütün okulu bedavaya boyadılar. Ben de yanlarında... Hafta sonlarını hep okul için birşeyler yapmaya harcardı. Öğretmenler odası çok ufaktı ve hademeler için yer yoktu. Babam malzemeleri alıp okula ek bir oda yaptı. Sıvadı, boyadı, temizleyip işte burası öğretmenler odası dedi. Önceki odayı da hademelere ayırdı.

Okulun bahçesine, erken gelen öğrencilerin yağmurda sığınabilecekleri otobüs duraklarına benzer bir baraka da yapmıştı. Bahçeye ağaçlar, çiçekler dikti, güzelleştirdi. Aradan onsekiz sene geçmiş. Şimdi o ağaçlar ne kadar büyümüştür... Ayrıca okula tv ve videolar alıp eğitim kasetleriyle öğrencilere eğitim vermişti. Okulun laboratuvarı yoktu.

Bu anlattıklarım bazılarına yanlış gelebilir. Bense tebessümle hatırlıyorum ve babamla gurur duyuyorum.

BOMBA DİYE BAĞIRMAYIN!

İstanbul Emniyet Müdürlüğü, şüpheli çanta, paket ve poşetle karşılaştıklarında nasıl davranmaları gerektiği konusunda vatandaşlara çeşitli önerilerde bulunuyor.

En önemli husus şu: Böyle bir durumda asla paniğe kapılmayın, "Bomba" diye bağırmayın!

Şüpheli paketi gördünüz...

Üzerinde "şüpheli paket" yazısı da bariz bir şekilde okunuyor ve siz etrafta bulunanları uyarmak istiyorsunuz.

İlle yüksek sesle bağırarak herkesi haberdar edeceksiniz fakat gördüğünüz gibi "Bomba" diye bağırmanız uygun değil.

Sakın ha!

Bombayı bırakan terörist, etraftan durumu kontrol ediyor ve milletin paniğe kapılmasını bekliyordur uzaktan kumandayla patlatmak için.

O halde, ne yapacak nasıl bağıracaksınız?

Bir elinizle paketi işaret ederken, bağırmak için şunlardan birini seçebilirsiniz:

"Domates, biber, patlıcan..."
"Eskiler alırım, eskici..."
"Süütçü geldi hanım, süütçüü..."
"Taze balık..."
"Badadessuğan, badadessuğan..."

KOÇ IRAK'TA

Gazetede kısa bir haber: "Koç, Irak'a midibüsle giriyor".
Ve küçük bir tepki: "Zor olmaz mı? Hiç değilse otobüs olsaydı!.."


13 Ağustos 2003
Çarşamba
 
MEHMET ŞEKER


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED