AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Karısı zengin ne kadar çok bürokrat var!

Ben hiç devlet hizmetinde çalışmadım. Özel sektörde ise deneyimliyim. Gazetecilik dışında da değişik görevlerde bulundum.

Çok sayıda insan tanıdım.

İnanır mısınız bilmiyorum.

Özel sektörde ve basında tanıdıklarım arasında hiç karısı zengin olan yoktu.

Daha doğrusu karısının ailesi sayesinde zengin olana hiç rastlamadım.

Ama buna karşılık, karısının ailesi zengin çok sayıda devlet memuruna, üst düzey bürokrata, valiye, emniyet müdürüne, gümrük müdürüne rastladım.

Belki hepsiyle tek tek tanışmadım ama, beyanlarını gazetelerden okudum. TV'lerden izledim.

Bu tür haberler önümüze gelince de gazetedeki mesai arkadaşlarımla hep birbirimize takılıp durduk:

-Yahu ne beceriksiz insanlarız. İçimizde eşi zengin bir kişi bile yok.

Artık beceriksiz miyiz, yoksa şanssız mıyız orası meçhul.

Bir vali, bir gümrük ya da emniyet müdürü kaç lira maaş alır Allah aşkına.

Ben diyeyim 2, siz diyeyin 3..

Daha fazla olsa ne yazar.

Peki vali ya da müdür her yıl ailesi ile birlikte Uludağ'da nasıl tatil yapabiliyor.

Yazın Bodrum'da, Marmaris'te lüks tatil köylerinde hangi para ile kalabiliyor.

Çocuğunun altında nasıl oluyor da Mercedes var.

El cevap:

-Efendim karısının ailesi zengin. Onlar yardım ediyor.

Bir değil, iki değil, üç değil.

Memurlarımız, bürokratlarımız kız alacak bu kadar zengin aileyi nereden buluyorlar?

İşin sırrını söyleseler de biz de öğrensek!!

Hani bizden geçti ama, hiç değilse çevremizdeki gençlere taktik verirdik.

Hem özel sektörde o kadar dolgun maaşlı müdür, uzman ve yönetici varken, bu zengin kızları niçin "illa da memur" diye tutturuyorlar.

Hani memurluk cazip bir meslek değildi. Hani memurlar ekonomik açıdan zor durumdaydı.

Bana öyle geliyor ki, bu manzarayı herkes görüyor. Herkes biliyor. Rüşvet ve yolsuzluğun adresi de apaçık ortada.

Gönderin bir Gümrük Müdürlüğü'nün parkına fotoğrafçı ya da kameramanı.

Çeksinler personelin özel otomobillerini.

Bir de örneğin Arçelik'in parkındaki otomobiller çekilsin.

Hangi otomobiller daha lüks?

Bakalım, gümrükçülerin kaçının Mercedes'i ya da ona benzer lüks arabası var.

Şimdi gümrükçülerin tümüne de haksızlık etmeyelim. Amacım sadece örnek vermek.

Ben ne trafik müdürleri gördüm ki, lüks içinde yaşıyordu.

Belediyedeki küçücük bir memurun birkaç yıl içinde palazlandığına tanıklık ettim..

Kısa sürede zengin olan savcılar, hakimler gördüm.

Hepimiz gördük.

Ama devlet bir türlü onları göremedi. Göremiyor.

Gözüne perde inmiş bir kere.

Gerçi bunların sayısı o kadar fazla değil. Memurların da üst düzey bürokratların da yüzde 80'i masum.

Sorun etkin makam ve mevkilerin önemli bölümünün masum olmayanların eline geçmesi.

İstediğiniz kadar kanun çıkarın. Sonuçta onları uygulayacak olan insanlar.

"Zengin kızı!" alanlar köşe başlarını tuttukça siz bu düzeni değiştiremezsiniz.

Yolsuzluk ve rüşvet çarkını kıramazsınız.

Zaten hep öyle oluyor.

Findukçular niçin sustu?

Fındık fiyatlarının arz ve talebe göre belirlenmesi gerektiğini savundum diye kıyamet koptu.

Yüksek fiyat lobisi adeta bana savaş açtı.

Şimdi buyurun bakalım. Aynı savaşı Başbakan Tayyip Erdoğan'a da açın da görelim.

Çünkü Başbakan, geçen hafta Uluslararası Kabuklu Meyveler Konseyi Kongresi'nde, "Fındık fiyatlarına karışmayacağız. Fiyatlar arz-talep dengesine göre belirlenecektir" dedi.

Karadenizli milletvekilleri şimdi niçin sesiniz çıkmıyor?

Haçan, boğazınıza finduk mu kaçtı!

Digitürk'ün uyanıklığı

Birinci lig maçlarının yayını alanında biliyorsunuz tekel var. Maçları Digitürk dışında ekrandan canlı izlemenin alternatifi yok

Hizmetin bedeli de hayli pahalı. Her keseye uygun değil.

Öyle parayı ödeyip abone olmakla da iş bitmiyor. Arada sırada gelen ekstra taleplere de katlanacaksınız. Maçlar gibi hizmet de sürprizlere gebe.

Kendisine sürpriz yapılanlardan biri de Orhan Günaydın olmuş.

Anlattıkları şöyle:

"Digitürk üyesiyim. Maçlar yüzünden geçenlerde fatura geldi. Baktım Digitürk Dergisi diye bir kesinti yapılmış.

Kesilen para 9 milyon lira.

Telefonla bilgi istedim. Çünkü böyle bir dergi talebim olmamıştı.

Bana, eğer bir yanlışlık olduysa sene sonu yayın sözleşmeme ekleyerek mahsup edileceğini söylediler.

Bu arada Digitürk'ün 450 bin abonesi olduğunu kendilerinden öğrendim.

Şimdi birlikte hesaplayalım.

450 bin aboneden 9'ar milyon lira dergi parası kesildiğini düşünelim. Bu tam 4 trilyon 50 milyar lira ediyor.

Bir yıl geri ödemesiz faizsiz kredi. Güzel iş. Tatlı kâr."

Burası Türkiye.

Koskoca şirketler bile böyle uyanıklıklar yapabiliyor.

Karadeniz'i ancak petrol kurtarır

10 yıl önce de 20 yıl önce de aynı şeyler konuşulurdu. 50 yıl önce de konu yine aynıymış.

Karadenizli hep iki umut arasında yaşadı durdu.

Birincisi denizden çıkacak petrol.

İkincisi sahil yolu.

Yıllar geçti, değişen bir şey olmadı.

Ama umutlar hep yerinde kaldı.

Doğu Karadeniz'de sahil yolu çalışmaları kör topal devam ediyor.

Batı Karadeniz'de hiç dozer sesi duyulmuyor.

Bu gidişle duyulacağı da yok.

Şimdi başrolde petrol umudu var.

Sinop açıklarında yapılan araştırmalardan olumlu sonuç alınmış. Zengin petrol yatakları varmış.

Herkesin dilinde bu.

Aslında haber doğru da, daha ortada fol yok yumurta yok.

Sismik araştırma gerekiyor.

TPAO bu amaçla, Ramform Challenger adlı bir gemi getirdi. Gemi Sinop açıklarında yıl sonuna kadar sismik araştırmalar yapacak.

Olumlu sonuç alınırsa, 2004'ün yaz aylarında denizde sondaj çalışmaları başlayacak.

Umarım bu kez Karadeniz makus talihini yener.


13 Ağustos 2003
Çarşamba
 
ŞEMSİ YÜCEL


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED