AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İsrail'e dikkat!

ABD-İsrail'in Irak'ı işgalinden bu yana Ortadoğu'da tarihin akışını değiştirecek olaylar yaşanıyor; ama Türkiye'deki elitler de, medya da yaşanan ve gelecekte daha da şiddetle yaşanacağı her bakımdan belli olan bu tarihî olayların uzun vadede Türkiye'yi ve bölgeyi sarsabileceğini görebilecek bir basîretten ve entelektüel donanımdan yoksun görünüyorlar, ne yazık ki.

Eğer Türkiye, bütün bu olup bitenleri tüm boyutlarıyla, neden-sonuç ilişkileriyle derinlikli ve sağlıklı bir şekilde analiz edemez ve ona göre gerekli hazırlıkları yapamazsa, ilerde hiç tahmin edemediği büyük sorunlarla karşı karşıya kalacağını ve bu sorunların ülkedeki zaten kör kütük işleyen istikrarı, huzuru alt üst edecek gelişmelere yol açmasını önleyebilmekte zorlanacağını aslâ unutmamalıdır.

Burada sorulması gereken en hayâtî soru şu: Irak kimler tarafından ve neden işgal edildi?

Irak'ın ABD tarafından işgal edildiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Evet, Irak'ı fiilen ABD işgal etti. Ama Irak'ın işgal edilmesine yol açan aktör İsrail'dir. İsrail, şu şartlarda ve konjonktürde Irak'ı işgal edemeyeceği için bu işi Amerikalılara yaptırttı.

Şimdi, bu söylediklerime birilerinin hemen itiraz edeceğini biliyorum. Ancak en azından İsrail'in kuruluşundan bu yana bölgede yaşananları siyasî, ekonomik ve kültürel bir bağlama oturtarak analiz etmediğimiz ve anlamlandırma kaygısı gütmediğimiz sürece, biz Irak'ın ABD tarafından işgal edildiğine ve İsrail'in Irak'ın işgalinde belirleyici bir rolü olmadığına inanmaya devam edeceğiz. Ve dolayısıyla bundan sonra neler olup bitebileceğini aslâ kavrayamayacağız. Yarın, hiç tahmin edemediğimiz büyük sürprizlerle, şoklarla karşılaştığımız zaman "şaşkın ördek" gibi sipsivri ortada kalacağız.

O yüzden Irak'ın işgal edilme nedenleri veya gerekçeleri üzerinde etraflıca kafa yormak zorundayız. O halde, Irak'ın işgal edilme gerekçelerini kısaca gözden geçirelim ve buunların gerçek gerekçeler olup olmadığına o zaman karar verelim.

Bu gerekçelerden hemen ilk telâffuz edilenlerinden biri, ABD'nin Irak petrolünü kontrol etmek istemesi. İkincisi, ABD'nin Ortadoğu'daki otoriter ve totaliter rejimlere son vermek ve Ortadoğu'nun diğer ülkelerine model olabilecek "demokratik bir rejim" kurmak istemesi. Üçüncüsü, terörle savaş ve dolayısıyla kitle imha silahlarına sahip olan ülkeleri dize getirme ve bu ülkelerin bu silahları ABD'ye veya İsrail'e karşı kullanma ya da bu ülkelerin kitle imha silahlarını teröristlere sızdırma girişimlerine nihâî ilk darbeyi vurma kaygısı. Dördüncü bir gerekçe de, İsrail'in güvenliğini tehdit eden ve edecek olan "unsurlar"ın birer birer "temizlenmesi".

Birinci gerekçe, inandırıcı olmaktan uzaktır. ABD, istediği zaman ve istediği şekillerde Saddam rejimini kontrol altına alarak Irak'ın petrollerine sahip olabilirdi; nitekim İran-Irak savaşına kadar da Irak petrollerini ve Irak'ı bir şekilde kontrol edebiliyordu.

İkinci gerekçe, tam bir "numara"dır ve kesinlikle bir aldatmacadan ibarettir. Çünkü ABD, bölgede kontrolünden kolaylıkla çıkacak demokratik rejimlerin varolmasını istemez. O yüzden bugüne kadar hep otoriter, totaliter rejimlerle "çalışmıştır"; bugünden sonra da aynı şeyi "kılıfına uydurarak" sürdürecektir.

Üçüncü ve dördüncü gerekçeler, kısmen ABD'yi, ama esas itibariyle İsrail'in geleceğini ve güvenliğini ilgilendiren gerekçelerdir. Ve Irak'ın işgal edilmesinin asıl nedenleri burada gizlidir. Çünkü tüm diğer gerekçelerin hepsi aslî değil, arızîdir; hedef saptırma amacını gütmektedir.

Irak'ın işgal edilmesine neden olan temel gerekçe, İsrail'in hâkimiyet ve faaliyet alanını genişletmek ve pekiştirmektir. İsrail'in Filistin topraklarını kanla, gözyaşıyla, İngilizlerin ve Amerikalıların "oyunlarıyla" işgal etmesinden bu yana yapıp ettiklerine ve bugün ulaştığı konuma bakınca Irak'ın işgalinin temel gerekçesinin bu olduğu rahatlıkla görülecektir.

Bugün, İsrail, hem nükleer ve kitlesel imhâ silah kapasitesi, hem de siyasî ve ekonomik manevra alanlarını genişletmiş olması bakımından, bölgenin gerçek hâkim gücü olmuştur.

İsrail, bu duruma kendi çabası ve gücüyle gelmemiştir. ABD ekonomisinde, akademisinde, medyasında ve siyasetinde Yahudilerin belirleyici güce sahip olmaları, İsrail'in bu gücü kullanarak kısa, orta ve uzun vadeli hedeflerine ulaşabilmesini mümkün kılmıştır.

İsrail, artık bölgenin geleceğinin belirlenmesinde kilit rol oynayacak stratejik, siyasî ve ekonomik bir güce ulaşmak üzeredir. Burada kalın harflerle yazıyorum: Eğer İsrail'in yürüyüşü engellenemezse, önümüzdeki 10-15 yıl içinde, bölgenin geleceği yalnızca İsrail'den sorulacaktır!

İsrail'in bu sessiz ve sinsi ilerleyişi, ilerde -ABD yönetiminin de desteğiyle- bölgeyi karıştıracak bir konuma ve güce ulaşmasıyla sonuçlanacaktır. Böylelikle bölgede zamanla işgal edilecek ülkeler, tam birer Filistin'e dönüştürülecek ve İslâm dünyasının bir daha belini doğrultabilmesi imkânsızlaşacaktır.

Bugün Irak'ın tam bir Filistin'e dönüştürülmek üzere olduğu gerçeği herhalde kimsenin gözünden kaçmıyordur. Yarın başka ülkeler de aynı kadere mahkûm edilecektir. Aynı kadere mahkûm edilmeye direnecek Türkiye gibi ülkeler ise, artık İsrail'in şerrinden kendilerini koruyabilmek için İsrail'in ağzına bakmak zorunda kalmaktan başka bir şey yapamaz duruma düşeceklerdir!

Şu an, ABD, Irak'ta tam anlamıyla "batağa saplanmış" durumda ve ABD'nin bu bataktan kurtarılması, ABD'den çok İsrail'in ekmeğine yağ sürecek ve İsrail'in önü inanılmaz bir şekilde açılmış olacaktır. Ondan sonra İsrail'in paranoyak yürüyüşünün, bölgenin dinamiklerini, dengelerini hallaç pamuğu gibi savurmasının önünü almak ve İslâm dünyasının toparlanabilmesini sağlayabilmek son derece zor olacaktır.

O yüzden "İsrail'e dikkat!" diyorum.


13 Ağustos 2003
Çarşamba
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED