AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Demirel – Sezer

Bugün gelinen noktada, Demirel ile Sezer'in her ikisine de Cumhurbaşkanlığını tedvirde sergiledikleri tutum için bir muhasebe görevi düşüyor.

Şöyle ki:

TBMM Demirel'in ikinci defa Cumhurbaşkanı seçilmesinin yolunu açamaz mıydı?

Açardı. Demirel, siyasi birikim itibariyle belki de Cumhurbaşkanlığını en iyi yürütecek insanlardan biriydi ve belki de o gün, en şanslı aday olabilirdi.

Olmadı. Çünkü Demirel, 28 Şubat'ı meşru görmüş, bu sürecin uygulamalarıyla bütünleşmiş, halkın süreçle ilgili yakınmalarını dikkate almamış ve bu hüviyetiyle, siyasi hayatı boyunca kendisini desteklemiş bulunan toplum tabanından kopmuştu. Meclis'teki oylama bunun yansıması oldu ve Demirel'in ikinci defa seçilmesinin önü kapandı.

Buna karşılık Sezer, halk tarafından tanınan birisi değildi. Anayasa Mahkemesi Başkanı iken yaptığı ve "hukuk devleti" hassasiyetini dile getirirken birkaç paragraflık konuşma dışında onunla ilgili bir referans yoktu.

Sezer'in ismi konuşulmaya başlandığı günlerde 28 Şubat sürecinde hukukun üstünlüğünü esas alan tavırlarıyla yıldızlaşan bir hukukçu bana "Sezer'in okuduğu kitap sayısının azlığı" ve "gösterilen ilginin fazlalığı" konusunda ilginç değerlendirmeler yapmıştı.

Buna rağmen Sezer ilgi gördü, desteklendi, Meclis'te ilginç bir mutabakatın merkezi oldu ve sonunda Cumhurbaşkanlığına seçildi.

Demirel'in 28 Şubat süreci ile ilgili "demokratik misyon"u onu önemseyenler tarafından çok vurgulandı. "Zamanla her şey daha iyi anlaşılır vs." dendi. Ancak şu ana kadar, böyle bir misyonun ipuçları inandırıcı biçimde ortaya çıkmadı, ama Demirel – 28 Şubat birlikteliği somut bir gerçeklik olarak ortada duruyor ve bu olgu, Cumhurbaşkanlığı seçiminin kaderini belirleyen bir dönüm noktası niteliği arzediyor.

Bence burada Demirel'e tarihi bir muhasebe görevi düşüyor. 28 Şubat'la bütünleşmek onu halktan koparmış, kendisine oy veren toplum kesimleriyle bile arasına mesafeler girmiştir.

Bir soru:

-Acaba Sezer, kendisini cumhurbaşkanlığına taşıyan sürecin tahlilini yapma fırsatı bulmuş mudur? Mesela, Demirel'in yolunun neden kapandığını, 28 Şubat'la ilginin neden bir bedele dönüştüğünü, kendisinin piyango vurmuş gibi Cumhurbaşkanlığı ile buluşabilmesinin arkasındaki sırrı anlama çabası göstermiş midir?

Mesela, şu andaki Sezer imajı ile 28 Şubat sürecindeki Demirel imajı arasındaki benzerlik ve farklar nelerdir?

Eminim ki böyle bir soru Demirel'i çok kızdıracaktır. Ama soruyu ona değgil Sayın Sezer'e sormaktayız.

Şu tesbit sanırım bir gerçeği ifade etmektedir:

-Şu anki görüntüsü ile Sezer, 28 Şubat sürecindeki Demirel'den daha soğuk, daha bürokratik bir görüntü çizmektedir. 28 Şubat, 1930'lar - 40'lar Türkiyesinin arayışı üzerine şekillenmişti, süreç Demirel'i aldı, Doğru Yol defterini, Adalet Partisi defterini, Demokrat Parti defterini düre düre gerilere taşıdı, Demirel'in üzerine iğreti bir tek parti politikacısı kisvesi giydirdi.

Sezer nasıl duruyor?

O, 1930'lar – 40'lar Türkiyesinin bürokratik yansıması gibi duruyor. Soğuk, mesafeli ve kuralcı...

Sonuç itibariyle Demirel ile Sezer'in yolları 28 Şubat şablonunda buluşmuş oluyor.

Şayet kendisi de bu değerlendirmeye katılıyorsa, o zaman sayın Sezer'e şu sorulabilir:

-Sizi seçenlerin sizde bulmayı ümid ettikleri "Demirel'den farklı yan" gerçekte mevcut değil miydi? Şu anda yüzde kaç itibariyle "28 Şubat'ın Demireli"nin çizgisi ile bütünleşmiş durumdasınız?

Bu sorunun devamında şu vardır:

-Sezer bir "yağmurdan kaçış" psikolojisinin sonucu olarak mı seçilmiş oldu?

Geçenlerde bir grup gençle sohbet ederken şu soru soruldu:

-Gelen gideni aratıyor mu?

Duyarlı bir insan bu sorunun sorulmasını önemsemeli. Mesela Sezer'in yerinde olsam Türkiye'de ne kadar insanın bu soruyu sorduğunu bilmek isterdim.

O gence verdiğim cevap şu oldu:

-Türkiye'nin "giden"i aradığını sanmıyorum. Çünkü o 28 Şubat'la bütünleşmişti. "Gelen" konusundaki duygularınızı ise anlıyorum. Keşke "gelen" de anlasa...

Bizin insanımız siyasi alanda seçme hatalarını, hayal kırıklıklarını tanır. Ama, zaman içinde seçtiklerine de öğretir. Demirel bunun canlı tanığıdır. Sezer de, görme gücü varsa halkın kalbine bakabilir.

-Acaba oradaki yeriniz ne?


19 Ağustos 2003
Salı
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED