AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
İran-Amerika ilişkileri, 'Sünni İslam'la savaş ve Şii kuşak...

Irak'ın geleceğini ve Ortadoğu'nun yeni yüzünün nasıl olacağını Amerika ile İran arasındaki ilişkilerin seyri belirleyecek. Nükleer programı, Irak'taki Şii çoğunluk üzerindeki etkisi, İsrail için caydırıcı güç olması, Hizbullah'la ilişkileri, Afganistan üzerindeki nüfuzu ve petrol savaşındaki stratejik konumu nedeniyle Ortadoğu'yu yeniden dizayn etmeye girişen Amerika ile ciddi kriz yaşayan İran, Washington'daki şahinler tarafından açık hedef ilan edilmişti. Ancak bugün Tahran ABD'nin Halkın Mücahitleri Örgütü'nü yasaklamasını alkışlıyor. Irak ve Ortadoğu'nun geleceği için son derece belirleyici olan ABD-İran ilişkileri yeni bir döneme mi giriyor?

Amerika'nın askeri kuşatması altında bulunan İran'ın, Rusya ile Orta Asya'dan Ortadoğu'ya uzanan stratejik işbirliği, Afganistan ve Irak'ta ABD'nin kontrolünü tehdit eden varlığı, Irak işgalinden sonra Amerika-İngiltere ile Şiiler üzerinden yürüttüğü etkinlik mücadelesi Washington'u son derece rahatsız ediyor. ABD'nin, rejim değişikliği ve nükleer silahlanma gerekçesiyle gündemde tuttuğu İran politikasından ne kadar geri adım attığını zaman gösterecek ancak son gelişmeler, iki ülke ilişkilerinin niteliğinde bazı değişikliklerin olduğuna işaret ediyor.

Halkın Mücahitleri neden yasaklandı?

İki ülke arasında yürütülen gizli görüşmeler iyi yolda olmalı ki ABD, İran'ın yıllardır en büyük sorunlarından biri olan Halkın Mücahitleri Örgütü'nü yasakladı ve mal varlıklarını dondurma kararı aldı. 1960'larda kurulan, önce Şah rejimine karşı, devrimden sonra da yeni yönetime karşı savaşan, Saddam Hüseyin ve Amerika tarafından desteklenip güçlendirilen Halkın Mücahitleri, ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından 1990'da terörist örgüt ilan edildi. 11 Eylül sonrası yenilenen "terör listesi"nde yer verilmeyen, İsrail Halkla İlişkiler Komitesi AIPC tarafından desteklenen ve ABD Kongresi'nde yandaşları bulunan örgüt, Bush yönetimi tarafından "özgürlük savaşçısı" olarak görüldü. Irak'ta işgal tamamlandıktan sonra ABD ile örgüt arasında 22 Nisan'da resmen anlaşma imzalandı. Bu anlaşma ile örgüt İran'daki rejim değişikliği için ABD'nin müttefiki haline geldi.

İran ile ABD arasındaki Halkın Mücahitleri yetkilileriyle İran'daki El Kaide üyelerinin değiştirilmesi pazarlığı, resmi beyanlara göre sonuçsuz kaldı. İran bu kişileri teslim etmeyeceğini açıkladı. Buna rağmen ABD, örgütü yasaklama kararı aldı. ABD yönetimindeki şahinlerin karşı çıkmasına rağmen örgütün yasaklanması ABD-İran arasında henüz bilinmeyen gelişmelerin yaşandığına işaret ediyor. İran, Arap ülkelerinin kesin tavrına rağmen ABD'nin Bağdat'ta oluşturduğu geçici yönetimi hemen tanıdı. Bağdat'a heyet gönderdi ve işbirliği yolları aradı. İran'la yeni yönetim arasında ortak ticaret konseyi kuruldu.

Afganistan'da ABD'nin Taliban'la pazarlık yollarını aramasına karşı Taliban'ın yeniden güçleneceği endişesiyle Kuzey İttifakı'nın ana gövdesini oluşturan Burhaneddin Rabbani ve diğer liderleri yakınlaştırmaya çalıştığı iddiaları, Irak işgali öncesi başta Suudi Arabistan olmak üzere Araplar'la ilişkilerini düzeltmesi, Suriye-Lübnan-Filistin hattında İsrail'e karşı etkin güç olması, Türkiye ve Suriye ile birlikte bölgesel inisiyatif geliştirme konusundaki ısrarlı çabası ve en önemlisi Şiiler'le ilişkileriyle Irak'taki ABD otoritesini tehdit etmesi İran'a ABD karşısında ciddi avantajlar sağlıyor. Ancak bütün yönlerden kuşatma altında bulunan, içeride ciddi sıkıntıları bulunan İran, İsrail ve ABD'li şahinlerin yayılmacı emellerinden ciddi endişe duyuyor. ABD de, İran da ellerindeki kartların ne kadar hayati olduğunun ve bölgede nelere yol açacağını farkında.

İran'ın ABD'ye açık cephe alması şahinlerin arzularını kamçılayacak ve gerek rejim gerekse kitle imha silahları gerekçesiyle İran'a yönelik tecrit şiddetlenecek. ABD ile ilişkileri yumuşatması ise, İran'ın bölgesel etkinliğini büyük oranda sınırlayacak, Tahran'daki rejimi daha da zayıflatacak. ABD ve İngiltere, bu ihtimale karşı İran'ın Şiiler'i temsil rolünü sorgulayacak hatta Irak merkezli bir Şii varlığını destekleyip İran'ın en büyük stratejik gücünü elinden alma yoluna gidecek. Zaten bu yönde çabaları da var.

"Şii kuşak" ve 'Sünni İslam'la savaş

İran-ABD ilişkilerinin yumuşaması, rejimin zayıflaması hatta değişmesi ise Ortadoğu'da bambaşka bir haritanın ortaya çıkmasına neden olabilir. ABD'nin Şii dünyasıyla yakın ilişkilere girmesi İran'dan, hatta Afganistan'dan Körfez ülkelerine ve Suudi Arabistan'ın doğu eyaletlerine ve Lübnan'a uzanan bir Şii kuşağının ortaya çıkmasına, ABD'nin Sünni İslam'la ilişkilerinin daha da gerginleşmesine yol açabilir. Endonezya ve Filipinler'den Irak'taki "Sünni Üçgen"e, Orta Asya'dan Orta Afrika'ya kadar ABD'ye karşı duran güçlerin Sünni karakterli geliştiğine dikkat çekmek gerekiyor. Lübnan'daki Hizbullah'ın dışında ABD'nin tehdit olarak algıladığı ciddi bir Şii örgüt yok. Oysa tehdit ilan edilenler Sünni örgütler. Sanki ABD, Şii Müslümanlar'la işbirliği yollarını arayıp savaşını özellikle Sünni örgütler üzerine kaydırıyor görüntüsü hakim. ABD'nin İran'la ilişkilerinin yumuşaması Şii örgütler üzerinde ne kadar etkili olabilir? Özellikle de Irak'ta ABD ile işbirliğine giren İran'ın Şiiler'i de peşinden sürükleyip sürükleyemeyeceğini zaman gösterecek.

Şiiler'in işgal güçleriyle ilişkileri şimdilik ABD ile İran arasındaki bu karmaşık ve riskli ilişkilerin seyrini izliyor. İran-ABD ilişkilerinin geleceğini bu verilerle tanımlamak elbette mümkün değil. Ancak Irak'ta Şii nüfusun ve grupların işgal güçlerine açık cephe almamaları dikkat çekici. Orta Irak'ta işgale karşı çok şiddetli bir direniş yaşanırken, üstelik bu direniş işgal yönetimini tehdit eder bir güce ulaşmışken onlar sadece protesto gösterileri yapıyorlar. "İşgali istemiyoruz" diyorlar, kendi örgütlenmelerini, bölgesel siyasi ve sosyal yapılarını güçlendiriyorlar ancak işgal güçlerine yönelik direnişte şu ana kadar yer almadılar. Üstelik ABD-İngiliz güçlerine saldırı yapmamaları için halkı uyarıyorlar.

Bir kişi bundan hariç tutulabilir: O da 23 yaşındaki Muktada Sadr... Ayetullah Sistani ve Muhammed Bakır el Hakim'i İran'ı temsil etmekle suçluyor ve yok sayıyor. İşgale karşı sert tutumuyla ve Bağdat'taki kukla yönetime katılmayı reddetmekle tanınıyor. Önümüzdeki dönemde Irak'ta sesini en fazla duyacağımız isim.


19 Ağustos 2003
Salı
 
İBRAHİM KARAGÜL


Künye
Temsilcilikler
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED