|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bakanlar Kurulu, 17 Ağustos depreminin dördüncü yıldönümü dolayısıyle toplantısını Sakarya'da yapınca, biz de boş durmayıp deprem bölgesinin kalan kısmını turlayalım dedik. İzmit, Gölcük, Karamürsel ve Yalova'yı dolaştık. Depremin izleri silinmiş gitmiş demek çok zor. Oysa böyle söyleyebilmeyi ne çok isterdik. Yine de en iyi durumda olan Yalova gözüküyor. Caddelerinde bisiklet yolu bulunan kaç şehrimiz var ki? - Burada Yüceller'in apartman vardı... Genç yaşta gitti çocuk... - Şurası Osman Dayı'nın dükkanıydı... - Az ileride Emine Yengeler... - Şu gördüğün arsa bir zamanlar siteydi... Şimdi hiçbiri yok. Kiminin yerinde karpuz tezgahı, kimininkinde işportacılar, seyyar köfteciler, hediyelik eşya satıcıları. Hasarlı olduğu için onarım gören binaların bir kısmı, deprem yaşadığını bariz şekilde belli ediyor. Boş duran binalar da var. Dört yıl öncesi hafızalarda canlı duruyor. Kimse unutmamış. Unutulmaması niyetiyle Yalova'da yapılan Deprem Anıtı etrafındaki çay bahçeleri sahil boyunca uzanıyor. Düğünler genellikle Pazar günleri yapılır malum. Bu sene 17 Ağustos, Pazar'a denk geldiği halde hiç düğüne rastlamadık. Tekrar aynı gün ve aynı saatte deprem olacak deseler pek kimse inanmaz ama, gariptir o vakitte çoğu ayaktaydı. Ya da ışıklar açık unutulmuştu. Gece yarısı Çiftlikköy'de bir gürültüyle uyandım. "Ahanda yakalandık!.." nidasıyla yataktan fırlarken, başımı kapıya çarptım. Birkaç köpek çöp bidonunu devirmiş. Belki başka bir gün olsa umursamayacak ve onların dalaşmaları ninni gibi gelecekti. Fakat tarih 17 Ağustos olunca, durum çok farklılaşıyor. Bakalım, başımdaki şişlik ne zaman geçecek...
KÖTÜLÜK İÇİMİZDE Önümüz sıra giden otomobilden bir, iki, üç defa meyve suyu kutusu atıldı.
Nafile. Anlamıyor. Yol istediğimizi sanıyor.
Hem salak, hem saygısız!
Sonra şeytan sözüyle iş yapmak doğru değil diye vazgeçiyoruz. Onlardan birinin kaza yaptığını görsem, üzülmeyeceğimi düşündüğümü farkedince, kendi halime üzülüyorum bu sefer. Kötüsün oğlum, kötü! YAĞMUR DUASI Avrupa aşırı sıcaktan kavruluyor. İnsanlar pişti pişecek. Aman birader, yok mudur bunun bir çaresi diyen Fransızlar, çareyi yağmur duasına çıkmakta bulmuş. Haberi gazetede görünce inanamadım. Gazete dediğim, Hürriyet. "Balığa çıktılar" der gibi vermişler haberi. İçinde irtica mirtica lafları geçmiyor. Özellikle aradım, bulamadım. Ee, naparsın, yağmur duasına çıkan Fransızlar olunca... Yakında o sıcaklar ülkemize gelecek.
KARIŞIKLIK Amerikan askerleri, kamerayı roketatarla karıştırıp kameramanı öldürdü. Fotoğraf makinesini havan topuyla, cep telefonunu da uçaksavarla karıştırabilirler. Tabii ki ister adamlar Türk askerini!
PERSPEKTİF DEĞİL, TERSPEKTİF CNN'de geçen akşam Aaron Brawn'ın sunduğu "Perspektif" programı vardı. El Kaide'yi anlatıyordu. Örgütlenme yapısını, işleyişini, ideolojisini vs. Ama herhangi bir kural-kaide tanımadan. O programdan çıkan sonuç nedir derseniz, şudur: İslam = Terör. Hassas bir ânıma rastlamış ve ters anlamış olabilirim. Belki de programda söylenmek istenen "Terör = İslam" şeklindeydi.
HİKMETLİ SÖZ Hikmetli bir söz söylemesini bekliyorduk... Adam tuttu "Nazım Hikmet" dedi.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |