|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Irak'a asker gönderme bağlamında, Galiçya'dan Yemen'e uzanan bir çoğrafya uzerinden başlatılan talihsiz bir tarih tartışması toplum olarak ortak bir yanımızı ortaya çıkardı. Değişik kesimlerde mürekkep yalamışlardan siyasetçilere, askerlere kadar pekçok farklı katmanlardan ve zıt dünya görüşüne mensup insanın tarihi derinlik yoksunluğunda buluşuyor olması ürküntü verici. Irak'a asker göndermeyi meşrulaştırmak için birbirini çürüten argümanlara yaslanılıyor olması bu ülkede yaşanan kafa karışıklığının vahametini gösteriyor. Asker göndermek konusu vesilesiyle sergilenen derinliksiz tarih yorumları aslında (en azından) aydınlar/seçkinler düzeyinde yaşanan derin kimlik bunalımını ele veriyor. Birinci Körfez Savaşı sırasında da Özal siyasetini benimseyenler, ABD'nin yanında Irak'ı işgal etmemiz gerektiğini savunuyorlardı. Amerika gibi dünya gücünün yanında durarak kazanan tarafta olmanın kışkırtıcı avantajlarını saymakla bitiremiyorlardı. Tipik bir hafızasızlık ve dünyaya miyop bakış örneği olarak bu beleşçi seçkinciler, Türkiye'nin soğuk savaş sırasında NATO üyesi olarak galip gelen tarafta saf tuttuğu halde pastadan pay verilmediği gerçeği ortadayken bu şekilde davranarak nasıl ve neden kazançlı çıkacağımız sorusunu es geçtiler. Bırakın pastadan pay almayı, soğuk savaş sonrası Türkiye'nin köşeye sıkıştırılarak her bakımdan cezalandırılan tek galip blok üyesi olması bile beleşçi stratejilerini savunmalarına engel olmadı. Amerika'nın yanında işgale katılmayı ideolojik olarak savunanlar bir yana, dünya görüşü olarak ABD'ye karşı olduğu varsayılan kesimlerden de tamamen farklı gibi görünen argümanlara yaslanarak Özal zihniyetini benimseyenler daha tuhaf duruyordu yelpazede. Onlara göre Lozan'la Türkiye'yi sınırlayan statüko Amerika'yla beraber savaşa girerek yıkılabilirdi. Bu, Türkiye'yi misak-ı mill sınırlarına hapseden statükonun aşılması için iyi bir fırsattı. Aradan bunca zaman geçtikten sonra benzer görüşlerin tekrarlanması tuhafıma gitmedi değil. Tarih bilincine sahip bir duruş sergiler gibi yaparak ülkenin geleceğine projeksiyon tutan bir edanın, kafası karışık aydın tipinin başka bir coğrafyada benzerinin olduğundan emin değilim. "küreselleşme çağında Türkiye, Batı dünyası ile ve eski Osmanlı coğrafyası ile ekonomi ve güvenlik ilişkilerini stratejik düzeyde geliştirmek gibi bir vizyona sahip olmaya mecburdur. Anadolu coğrafyasında içe kapanmak tehlikeler doğurur." Türkiye'nin Amerika ile stratejik ortaklığını pekiştirmekten bahsetmenin bu saatten sonra ne anlamı olabilir? Üstelik ABD Başkanı'nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Condolezza Rice'in "Fas'tan Basra Körfezi'ne kadar Ortadoğu'da 22 devletin değiştirileceği"nden bahseden yazısını yayınladığı Washington Post'un mürekkebi bile kurumamışken. Türkiye'nin ABD ile geliştireceği stratejik ortaklığının hangi tarihi ve de stratejik gerekçe ile Osmanlı coğrafyasıyla ilişkilerini stratejik düzeye getireceği sonucu çıkarılabiliyor? Türkiye'ye, Osmanlı mirasını reddetmeye, değil stratejik ilişkiyi kültürel olarak bile ortak geçmişini hatırlatacak her türlü diplomatik ilişkileri bile kesmesini dayatan hegemon sistem nasıl oluyor da aynı anda Türkiye'nin Anadolu'ya kapanmışlığına son verecek bir stratejik açılım sunuyor? Tarihi, kültürel ve stratejik olarak birbirini çürüten iki farklı stratejik duruş nasıl oluyor da söz konusu Amerikan işgaline destek söz konusu olduğunda meczedilebiliyor? Osmanlı'ya sahip çıkma adına Osmanlı misyonunu yok eden sistemin bugünkü karşılığı olan güçle stratejik işbirliğinin önerilmesinin tarih bilinci ile alakası olamaz. Türkiye'nin Kore savaşına katılması dolayısıyla NATO'ya ve Batı dünyasına dahil olması gibi bir "stratejik çıkar" ile Osmanlı coğrafyasıyla stratejik ilişki kurulması arasında ne mantıksal ilişki kurulabilir ne de tarihi gerçeklikle örtüşebilir. Söz konusu Osmanlı coğrafyası olunca, özellikle soğuk savaş sonrası Türkiye'nin girdiği ittifaklar nedeniyle hem Ortadoğu'da hem Balkanlar'da "sömürgeci Batı'nın ileri karakolu" gibi algılandığını konuyla ilgilenen herkes bilir. Batı ile girilen dengesiz ilişkiler bilakis Türkiye'yi bölgeden uzaklaştırmış, psikolojik olarak sömürgecilerle aynı safta görünmesine neden olmuştur. ABD'nin Afganistan'ı, Irak'ı fiilen işgal ettiği; kolonyalist bir tavırla 22 ülkenin "adam edilmesi"nden bahsedildiği bir dönemde işgale destek vermekle Osmanlı stratejisinin bir arada zikredilmesi ancak bilinç kayması ile açıklanabilir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |