AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Yiyin birbirinizi... Heyecanlı oluyor...

Kürşat Bumin (Medine Bircan cinayetini yok sayıp "genelge fetişistleri"nin savunmalarına yer veren gazeteleri eleştirirken) "Ben bu medyaya şerefli diyemem" demişti de, kıyamet kopmuştu.

Medyanın hakkını savunan kalemler (aralarında "arsa savunucusu" ağabeyimiz de var) şimdi birbirlerini yiyorlar.

Hoş ve şenlikli bir kavga...

Çayını, kolanı, mısır gevreğini al, televizyonun karşına kurul, ya da gazeteni aç, istikbalde "nitelikli dolandırıcılık" suçuna "sanık" yazılacak arkadaşların karşılıklı suçlamalarını izle.

Her gün çarşaf çarşaf birbirlerinin ayıbını yazıyorlar; belgeler havada uçuşup duruyor.

Kara para aklamışlar.
Devleti dolandırmışlar.
İhale yolsuzluğu yapmışlar.
Sahte fatura düzenlemişler.
İşadamlarına kazık atmışlar.
Hayali devlet bonosuyla mevduat toplamışlar.

Neler neler...

Pornoculuktan hüküm giyeni güdümlü manşetlerle arsa spekülatörlüğü yapıyormuş. Diğeri, devlete olan katrilyonluk borçlarını ödememek için kağıt üzerinde "numaralar" çekip şirketlerini "zararda" gösteriyormuş.

Geçmişte kaldı ama, bir de şöyle bir olay vardı yanlış hatırlamıyorsam:

Medyanın en büyüğü, günün birinde, elindeki tapon gazetelerden birini satışa çıkarıyor. Bir inşaat büyüğü talip oluyor gazeteye. Anlaşıyorlar. Medya büyüğü, inşaat büyüğünden 6 milyon dolar kaparo alıyor. Sonra iş bozuluyor. Medya büyüğü kaparoyu iade etmeye yanaşmıyor. En azından 1 milyon doların üstüne yatmak istiyor. Damadını görevlendiriyor. Damat adamlarını telefonla arıyor, "İnşaat büyüğüne reklam almış gibi 1 milyon dolarlık sahte fatura yazın, para bizde kalsın. Çamur yapcaz yani, tamam mı?" diyor.

Şimdi de çamur yapıp birbirlerini şantajcılıkla, çetecilikle, tetikçilikle suçluyorlar; ama yok birinin diğerinden farkı.

Bir ara, "çok başarılı" buldukları Ecevit hükümetini yıkmaya uğraşıyorlardı; kimi istikbalini Bülent-Hüsamettin kapışmasından, kimi de Derviş-Cem "örtük" rekabetinden çıkacak sonuca bağlamıştı; fütursuzca bir Rahşan Ecevit'e vuruyorlardı, dönüp bir Hüsamettin Özkan'a...

AK Parti iktidarından sonra hepsi "değişimci" ve "demokrat" kesildi.

Bir basın düşünün ki, tamamen güç dengelerine endekslenmiş durumda; ne mesleğin evrensel standartlarına uyuyor, ne de "halkın haber alma özgürlüğü"ne saygı gösteriyor.

Kalemini icara vermiş küçük çıkarların küçük insanları..

Aynı zamanda bankacı, aynı zamanda "işadamı", aynı zamanda gazeteci...

Aynı zamanda "insan" mı?

Orası tartışılır işte.

Aralarında "gizli servis" müntesipleri de var...

Kimi borsada manipülasyon yapmaktan sabık...
Kimi ihaleye fesat karıştırmaktan...
Kimi "yalan haber" yazmaktan...
Kimi sahibi olduğu bankayı soymaktan...

Ne diyordu, mesleğinin zirvesindeyken "banka soymak" suçundan cezaevine girmekten kıl payı kurtulan ama trilyonluk icra davasıyla başı belaya giren "şişman" ama "mutlu" genel yayın yönetmeni?

"Ne gazeteciliği kardeşim, biz burada dükkan açtık, para kazanıyoruz..."

Artık haber yok, manipülasyon var.
Gazeteci yok, tetikçi var.
Yönetici yok, hokkabaz var.
Patron yok, üçkağıtçı var.

Kürşat Bumin haksız mıdır?

Siz bu medyaya "şerefli" diyebiliyor musunuz?


21 Ağustos 2003
Perşembe
 
AHMET KEKEÇ


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED