|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Hükümet YÖK'le ilgili düzenlemeyi yeterince ciddiye alıyor mu? Bu sorunun cevabını vermek gerçekten kolay değil. YÖK'le ilgili düzenlemeyi önemsediği muhakkak. Ama bunun gerektirdiği bir stratejik çalışmayı yaptığını söylemek zor. Bir kere, daha başlangıçta, YÖK'le ilgili düzenlemenin hükümet ve YÖK'e hakim kadro tarafından nasıl algılandığı noktasında farklılık var. Denebilir ki hükümet, YÖK Yasası ile kangren olmuş, üniversite camiasında yoğun tepki toplayan bir yapılaşmayı yeniden düzenlemeyi amaçlıyor. Buna karşılık YÖK, bu alanda geliştirdiği dirençle, siyasi iktidarla hesaplaşma peşinde koşuyor. Belli ki bir kesim AK Parti iktidarından memnun değil. Ama ortada 368 milletvekilinden oluşan tartışılmaz bir Meclis gücü var. Artı, hem belirgin bir alternatifsizlik, hem belirgin bir muhalefetsizlik hem de içerde ve dışarda sağladığı nisbi kabulle, AKP, kalıcı bir iktidar gibi gözüküyor. Bu durum, o gayrı memnun odağın bir çıkış yolu aramasına yol açıyor. İşte YÖK alanındaki direniş böyle bir huruç hareketi niteliğine bürünüyor. -İktidar geriletilecek, başarısız kılınacak, rejim tartışmaları içine çekilecek ve yıpratılacak... Sonuçta, bir muhalefet odağı inşasına çalışılacak. Böyle bir faaliyet genelde Türkiye'de sonunda "zinde güçler"le buluşur ve bir biçimde anti demokratik müdahalenin kapısını aralamaya çalışır. YÖK etrafındaki odaklaşmanın amacı bugün de aynı mıdır, birileri hâlâ Türkiye'de zinde güç müdahalesinin olabileceğine inanmakta mıdır, yoksa Güven Erkaya "Şimdi silahsız kuvvetler harekete geçmeli" dediğinden ve bu, 28 Şubat gibi örtülü askeri desteğe sahip bir süreç doğurduğundan bu yana, başka oluşumlar mı hedeflenir bilmiyorum, ama hadisenin bir iktidar hesaplaşmasının adımları olduğu kesindir. İlk sonuçlar, iktidarın lehinde gözükmüyor. Bir kere hadisenin, YÖK cenahının arzuladığı mecraya girdiğini söylemek mümkün. Nedir o? Bir yanda siyasi iktidar, diğer yanda üniversiteler gibi bir cepheleşme görüntüsüdür. İktidar bunu mu istiyordu? Yıllardır YÖK'ün tepesinde yer alan ve üniversite camiasında yoğun tepki topladığı bilinen kadro, şimdi akademik camia adına meydan okuma ve eylem kotarma noktasındadır. Buna karşılık Milli Eğitim'in hazırladığı üniversite reformu tasarılarının arkasında hangi akademik birikimin bulunduğu – böyle bir ekip çalışması bulunduğu halde- net olarak ortaya konabilmiş değildir. Bir şey daha, YÖK'ten müşteki akademik camia da, reform talebini seslendirmek şöyle dursun derin bir sessizlik içine gömülmüş, adeta yaşanan kavgada kimin öne çıkacağını ve sonuçta kime tâbi olacağını tercih beklentisi içine girmiş bulunmaktadır. Ayrıca, YÖK cenahından yapılan açıklamalar hemen hiçbir nezaket ve saygı üslubu taşımamakta, aksine çatışma üslubu bilerek tercih edilmektedir. Bu gerilim sürecinde bir bakan değişikliğine gidilmiştir ve bu halkta "YÖK kazandı" tarzında algılanmıştır. Yeni Bakan Sayın Hüseyin Çelik'in siyasi kararlılığı müsellemdir. Üniversite camiası içinden gelmiş ve YÖK zirvesinin ruhunu bilmektedir. Ama bir gözlemci olarak söylüyorum, onun YÖK girişimi de henüz artıya geçişi sağlayabilmiş değildir. Aksine, YÖK adına odaklaşma ve tırmanma sürmektedir. Üniversitelerarası Kurul toplantısından sonra rektörlerin, veto ettiği tasarılardan dolayı Cumhurbaşkanı Sezer'e tebrik ziyaretinde bulunmaları ancak geniş bir odak oluşturma stratejisinin parçası olabilir. (Olaydaki Sezer'in duruşu da daha şık değildir. Sezer'in tavırları da tarafsız bir Cumhurbaşkanı'nın eylemlerini değil, muhalefet odağında yer almaya çalışan bir kişiliğin jestleri olarak görülmektedir.) Burada dikkat edilmesi gerekli bir husus daha var: Birçok icraatında hükümete destek veren ve aslında YÖK'ün tepe kadrosuna karşı da mesafeli durması beklenen medyanın bir kesimi, YÖK konusunda garip biçimde muhalefet odağını besleyici tutum içine girmektedir. (Mesela Doğan grubunun tavrı budur. İktidar kadroları kısa bir inceleme ile bu tavır farklılaşmasını tesbit edip, sebebi üzerinde kafa yorabilir.) Eğer böyleyse, iktidarın işi çok daha ciddiye alması gerekmektedir. Ekonomi, dış politika yoğunluğu tamam, ama burada -YÖK alanında, eğitim alanında bir hesaplaşma süreci işletiliyor ve bana göre ilk etaplar hükümet adına iç açıcı değil. Birinci bakan değişikliğini, bir anlamda Başbakan değişikliği kamufle etti. İkinci bakan değişikliğini kamufle edecek bir gerekçe bulunamaz. O zaafın anıtı olur. Hükümet bir YÖK ve eğitim oturumu yapmalı... Hem de acilen... Sonra da topyekün bir duyarlılıkla meseleye sahip çıkılmalı. Eğer bu konuda motivasyon yetersizliği söz konusu ise, Gürüz'ün herhangi bir demecini bir kere dinlemeye, seyretmeye ne dersiniz!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |