|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Gazete "Erdoğan ATA'nın huzuruna çıktı" başlığı altındaki haberi okuyunca kendi kendime "Hadi şu konuyu da yazayım artık!" dedim. "Şu konu" dediğim, epeydir aklımda olan ama kağıda dökmeye bir türlü fırsat bulamadığım bir konu. "Şu konu"dan söz edilecek olmasını yerinde bir iş olarak göreceklerin sayısının çok az olduğunu biliyordum. Pek çok çevrenin "Sıra şimdi de buna mı geldi?" diye homurdanacağını da... Hadi artık fazla bekletmeden "şu konu"ya girelim bari! "Erdoğan ATA'nın huzuruna çıktı" başlıklı haber, Başbakan'ın AKP'nin 2. kuruluş yıldönümü dolayısıyla Anıtkabir'i ziyareti hakkında bilgi veriyordu. Her ziyatette olduğu gibi bu sefer de çelenk konulmuş, "özel defter"e ziyaretin nedeninin de içinde yer aldığı her zamanki sözler yazılmıştı... Söz konusu haberi okuduktan sonra hatırlamaya çalıştım: Başbakan'ın bir önceki Anıtkabir ziyareti ne zaman gerçekleşmişti? Hatırlamam zor olmadı, çünkü bir önceki tarih çok yakında: YAŞ toplantısı dolayısıylaydı (Bu arada iyi hatırlayamadım; Anıtkabir ziyareti YAŞ toplantısının öncesinde mi, sonrasında mı, yoksa her iki durumda da mı gerçekleşmişti?). Evet bakın, "şu konu"ya hızlı girmiş bulunmaktayız! Yani "şu konu" şu konu: Demokrasi açısından değerlendirecek olursak, "Devlet Zirvesi"nin Anıtkabir'i bu derece sık ziyareti "normal" bir "teamül" müdür? Hiç şüphesiz demokrasilerde de, milli tarihi ya da "hafıza"yı sembolize eden "anıtlar" mevcuttur ve bu mekanlar "Devlet Zirvesi" ve toplum tarafından belli zamanlarda ziyaret edilir. Ama siz söyleyin: Demokrasilerdeki "anıtlar" bizde olduğu gibi, bu derece sıklıkla ziyaret edilir mi? Bizdeki durum, biraz abartarak söyleyecek olursak aşağı yukarı şöyledir: "Devlet zirvesi"nin Anıtkabir ziyaretinden arta kalan zamanı o kadar kısıtlıdır ki, insanın "Madem öyle, 'zirve'nin çalışma mekanları Anıtkabir'e taşınsın!" demesi işten bile değildir... Hatırlamaya çalışalım; "Devlet zirvesi" yılın kaç gününü, kaç saatini Anıtkabir'de geçiriyor? Her fırsatta, ama aklımıza gelen her fırsatta gerçekleştirilen bu ziyaretlerden geriye ne kadar zaman kalıyor ki... Besbelli ki biz Türkler "abartmayı" seven bir milletiz. (Konuyla bir ilgisi yok ama tatilimi geçirdiğim Ayvalık'ta da bu "abartı"nın güzel bir örneğiyle karşılaştım: Belediye başkanı, sahil yollarını üzerinde "Ne Mutlu Türküm" özdeyişinin yer aldığı panolarla donatmış. Türkler'in "Türk olmaktan" memnun olmaları doğal, anlaşılır bir duygu tabiî ki... Ama bu uygulamada da bu "duygu"nun abartılması söz konusu değil mi? Başkan Bey ne demek istiyor yani; Ayvalık'ı ziyarete gelen başta Yunanlı yabancı turistlerin "Ah keşke ben de Türk olsaydım da mutlu olsaydım!" demelerini mi?!) Anıtkabir tabii ki, milletin gözünde çok özel bir yer. Aynı zamanda, ülkemize gelen resmi sıfatlı yabancıların evsahibi ülke karşısında besledikleri saygıyı belirttikleri en başta gelen "anıt." Ama bir "anıt" ülkenin resmi çevreleri tarafından bu kadar sık da ziyaret edilmez ki... Görüyorsunuz; "sivil toplum kuruluşları"nın (STK) Anıtkabir ziyaretlerinden, bu özel mekanda bulunan "özel deftere" kaydedilen "Ata'ya şikayet" mektuplarından hiç söz etmiyorum. STK'lar adı üzerinde "sivil" oldukları için nereyi, yılda kaç kere ziyaret edeceklerini sadece kendileri bilir. Ama "Devlet zirvesi"nin bu konudaki "abartısı", sanırım üzerinde düşünülmesi gereken bir olgudur. Dikkat ettiyseniz, Anıtkabir ziyaretini bugün sadece "zaman tasarrufu" açısından değerlendirmeye çalıştım. Meselenin "sembolik" boyutunun demokrasi açısından taşıdığı sakıncaları belki daha önemli. Madem ki söz Anıtkabir'den açıldı, Erdoğan'ın son Anıtkabir ziyareti dolayısıyla gazetelerde yer alan bir başka habere de değinelim. Cumhuriyet'in haberi şöyleydi: "Kurucularla birlikte Anıtkabir'e giden bazı partililerin ceket yakalarındaki ampul rozeti askerler tarafından çıkarıldı. Güvenlik görevlileri, Anıtkabir'de rozetlerini takmamaları konusunda partilileri uyardı." Çok şaşırtıcı bir haber doğrusu... Anıtkabir'deki güvenlik görevlileri "ampul rozeti"ni niçin çıkarttırmış olabilirler ki?... Hadi diyelim ki burası "kabir" olduğu için "türban" yasak; peki ya "rozet yasağı"nın açıklaması nasıl? Bazı okuyucularımı şimdiden uyarıyorum: "Kamusal alan olduğu için!" demeyin sakın!
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |