AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Bazı aşklardan parça parça ölerek çıkarız...

Bu dünyada yaşayan bir fani olarak, çoğu zaman kalbimizin götürdüğü yere gideriz. Bazen rüzgarına kapıldığımız o korkunç sarsılmalar, bizi bir "aşk volkanı"nın içine savurur. Bazı aşklardan yeniden doğarak çıkarız, bazı aşklardansa parça parça ölerek...

Her aşk bir başka insanın tenine, kokusuna karışarak başlar ve onun ruhunda dağılarak çoğalır. Bir gün yolun sonunda dağılan parçalarımızı topladığımızda, içimizde ya bir çoğalma ya da bir yoksullaşma kalır. Bazen de "aşk çölü"nde mahsur kalırız. İşimiz, hayalle hakikat arasında dolaşıp durmaktır sanki...

Sıradan bir günün akşamında bir hayalin peşine düşer, kendimizi ateşlere atarız, "aşk"tan başka bir kılavuz almadan ineriz bir 'hafız'ın denizlerine... Yaralarımıza tuzlu denizlerini basarız, çıldırasıya bir maviyle sevişiriz incilerinin aydınlığında, çıldırasıya yanar, çıldırasıya ölürüz...

Ve bir ömür boyu o gemi hiç kalkmaz bu limandan. "Sandallar ne yapsın" aşka ölüm varsa bu dünyada... Bu yüzden, yalnızlıktan daha zalim denizlerine açık bırakırım pencerelerimi.

Ve kalbimi bir inci kadar değerli gözleriyle başbaşa bırakırım, bütün gece hafızla danseden o yıldızın altında...

Şimdi Eleni Karaindrou'nun "eternity and a day" şarkısıyla çığlık çığlığa bir hafızın kederli adalarına koşuyorum. Biliyorum, "Herkes kendi kıyametiyle gidecek buradan/ Aşk şarkı söyleyecek/ yüzümdeki son sözün ilahisiyle" belki bir gün, kimselerin keşfedemediği o hafız'ın incileriyle yeniden uzak "seferler"e çıkacağım...

Şimdi ona her limandan aynı çığlığı gönderiyorum: "Hafız! Götürme ellerini yoksa yanarım."

Ayrılığın hançeri yüreğimi her gün bin parçaya bölse de, o pırıltılar hep titreşecek ve sen hep orada olacaksın. Derin mavilerinden kıyılara vuran incilerinin kıymetini kimseler bilmese de, sonsuza dek o hafızı bekleyecek bütün sureler...

Şimdi, gözlerinde açan o kederli karanfilleri alıp dünyanın en uzak kıyılarına kaçıyorum. Ve vuslata erişmeden yarım kalan bütün şiirlerimi saçlarının kokusunda yakıyorum...

Biliyorum, ayrılığın şiiri, bıçak kadar keskin dizelerin kalbimin üzerinden geçişi gibi acılı olacak. Biz dünyanın "aşk mağdurları"yız, dünya durdukça bir hafızın ateşinde yansak da kalbimize asla "veda" etmeyiz. Kader bizi bin türlü belaya düçar etse de, gözlerinin en güzel hapsinden vazgeçmeyiz...

Dostlukla aşk arasındaki "araf"ta kalırız hep. Bu kapının aşka mı, dostluğa mı açılacağını bilmeden...


24 Ağustos 2003
Pazar
 
MEHMET OCAKTAN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
AboneFormu
MesajFormu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED