AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Seğirmek meğer sekirmek imiş…

Alev Alatlı'nın 23 Ağustos 2003 tarihli Zaman gazetesinde yayımlanan yazısına, neredeyse sayfanın üçte birini kaplayan bir Süreyya Ayhan profili eşlik ediyor ve yazıyı çok güzel bütünlüyordu. Alatlı'nın "Neden koşuyor?" başlıklı yazısı şöyle başlıyor:

"İpi göğüslerken çekilmiş bir fotoğrafını gördüm: her bir kası seyiriyordu, yüzü acıyla tekallüs etmişti. Görüp görebileceğiniz en büyük sancıdır, diyorlar. "Glikojeni hemen tümüyle tüketmiş olan beden, derhal durmanızı haykırır. Ama durmazsınız, duramazsınız. Bu kâbustan meğer ki ipi göğüsleyesiniz, çıkış yoktur."

"Seyiriyordu" sözcüğüne takılıyorum. TDK İmlâ Kılavuzu'nu açıp bakıyorum: "seğirmek". Tamam. Sayfaları çeviriyorum, "seyirmek" var mı diye. Yok. Baktığım birkaç sözlük de hep "seğirmek" diyor. Demek ki, Alev Alatlı, belleğine güvenerek "seyirmek" yazıyor. Yumuşak g ile y'nin karıştığı, karışabildiği böyle sözcüklerimiz var: eğer, eyer, çiğ, çiy. Bunların birbirine karışması, karıştırılması, kuşkusuz "öğle" ile "öyle"nin karışması, karıştırılması kadar vahim değil.

"Seğirmek"in "seğrimek" de olabileceğini düşünüyorum. Hüseyin Kâzım Kadri'nin Türk Lügati'nde kelime, karşıma "sekremek" biçiminde çıkıyor. İlginç. Kelimenin Çağatay kökenli olduğu belirtildikten sonra şu tanımlar verilmiş:

"az sıçrar gibi kımıldamak, seğirmek, seğremek"
"sekrimek-sıçramak, atlamak"

Bunları görünce, "sek-ir-mek"in yumuşama yoluyla "seğ-irmek"e dönüştüğünü ve bu hâliyle "istemsiz sektirme" anlamını belirtmek üzere kurulan "sek-ir-me"nin güzel bir yapısı olduğunu düşünüyorum.

Lügatte sekremek'ten sonra yer alan "seyrek"i görünce, Hüseyin Kâzım Kadri Bey'in sadece sözcüğün "garp" Türkçesine ait bir "sıfat" olduğunu, "sık zıddı: araları açık" anlamına geldiğini belirtmekle yetinmesini yadırgıyorum. Seyrek'in "sek-erek, seğ-erek, seğrek" ve nihayet "seyrek" olduğu düşünülemez mi? Yoksa, benim bu düşünüşüm, tarihsel metinlerle desteklenmedikçe hiçbir değer ve anlam taşımayan bir yakıştırmadan mı ibarettir?

Alev Alatlı'nın yazısında "Glikojeni hemen tümüyle tüketmiş olan beden, derhal durmanızı haykırır." cümlesinin başında açılan tırnak, nedense kapatılmamış. Aslında, bu "nedense"nin karşılığı sanırım şu ikisinden biridir: Dikkatsizlik ve acelecilik. Birbirlerini doğurabilecek, besleyebilecek iki durum. Bu tırnak işareti, bir alıntıyı değil de, vurgulanmak istenen "glikojen"i göstersin diye açılmıştır belki de. Her neyse.

Alev Alatlı'nın şu cümlesi ilginç geldi bana: "Bu kâbustan meğer ki ipi göğüsleyesiniz, çıkış yoktur." Bu hâliyle cümle, "İpi göğüsleseniz bile bu kâbustan çıkış yoktur." gibi bir anlam uyandırıyor. Oysa, yazarın söylemek istediği sanırım, şu: "Bu kâbustan ancak ipi göğüslemekle çıkabilir/kurtulabilirsiniz." Fakat bu anlamı iletmek için cümlenin söz diziminde değişikliğe gidip cümleyi şöyle kurmak gerekir: "Bu kâbustan çıkış yoktur, meğer ki ipi göğüsleyesiniz." İşin böyle olduğunu, olabileceğini kavramak için durup düşünmem gerekti.

Alev Alatlı, belki de konuşma ile yazma arasındaki ayrıma yeterince dikkat etmeden yazdığı için böyle yorucu cümleler kuruyor. Oysa ben bir okuyucu olarak cümlelerin biçiminden çok, içeriğiyle yorulmayı tercih ederim.


26 Ağustos 2003
Salı
 
İBRAHİM KARDEŞ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED