|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Sıra geldi nihayet Prof. Burhan Şenatalar'ın "AKP kadar YÖK de hatalı" başlıklı yazısına... Aslında yalan değil, Şenatalar'ın yazısının başlığı, AKP'nin "Taslak"ı ile YÖK'ü hataları açısından aynı kefeye koyduğu için doğrusu çok doğru bir bakışı yansıtmıyor. Başlığa gözü ilişen bir okurun, hiç değilse, "AKP iyi şeyler yapmaya çabalayan daha dünkü çocuk, oysa YÖK yirmi yılı devirmiş bir 12 Eylül kurumu, o halde bu iki kurumun hatası/günahı nasıl denk düşer?" diye sorması çok meşru! Ancak başlık sizi yanıltmasın. Dünkü yazıda söylediğim gibi keşke Şenatalar da, kendisine yakın düşünen öğretim üyeleriyle birlikte "Taslak"ı hazırlayan "komisyon" içinde yer alsaydı. Çünkü, Şenatalar'ın yazısının başlığı her ne kadar "orta yolcu" bir bakış açısını yansıtıyorsa da, yazının tamamı okununca anlaşılıyor ki (en azından ben öyle anladım), yazara göre de asıl sorun (kendi ifadesiyle) "YÖK sistemini aynen korumak isteyen, dolayısıyla daha sağlıklı bir arayış süreci sonunda reform sözcüğünü hak edecek bir değişimin de önünü tıkayan yaklaşım"dadır. Bunun böyle olduğu "Taslak" tartışmasının Şenatalar'ın yazısının çok büyük bölümünü işgal etmesinden de belli. Belli, çünkü YÖK'ün "yeminli" savunucularının ortaya attığı tartışılabilecek ve geliştirilebilecek tek bir olumlu tez bile yok... Şenatalar, yıllardır "Üniversite" ve dolayısıyla YÖK üzerine düşünmüş, yazmış-çizmiş bir öğretim üyesi olarak, yazısına bugünün dünyasında "Üniversite" reformundan ne anlamak gerektiğini açıklayarak başlamış. Yazara göre, İngiltere ve Almanya'dan verdiği örneklerle de desteklediği gibi, Avrupa da üniversitelerini değiştirmek/dönüştürmek istemektedir. Şenatalar, Avrupa'da gözlenen bu değişim sürecini tetikleyen nedenleri şöyle sıralıyor: "Teknolojide devrim ve bilgi toplumuna geçiş süreci, küreselleşme sürecinin getirdiği olumlu ve olumsuz etkiler (baskılar), AB ile ilişkili olarak Avrupa Yükseköğretim Alanı'nı oluşturma gereği..." Yazarın buradan hareketle çıkardığı temel ders şudur: "Yükseköğretim tartışması ve arayışı sürekli ve geniş katkılarla olmalıdır." Şenatalar, Türkiye'de hiçbir Milli Eğitim Bakanı ve YÖK Başkanı'nın benzer bir sürece öncülük etmediğini düşünüyor. Dolayısıyla, hükümetin Milli Eğitim Bakanı'nın girişimiyle hazırladığı "Taslak"a da çok mesafeli duruyor. Yazara göre bu işin aceleye gelir tarafı yoktur. Nitekim, AKP'nin üniversite reformuna "Acil Eylem Planı" içinde yer vermesi hatalıdır. Buna karşılık, sürekli "Mali konular dışında bir sorunumuz yoktur" diyen YÖK ve Üniversitelerarası Kurul'un tavrı da hiç mi hiç ikna edici değildir; "bir askeri rejim döneminde kurulmuş olan yapının ve ilişkilerin bunlarla bütünleşen bir düşünüş tarzının aşılması gereği de açıktır." Şenatalar, Türkiye'deki üniversite tartışmasında "politik motif ve hedefler"in Batı ülkelerinde görülmeyen derecede ağırlık taşıdığını söylüyor. AKP'nin "türban ve imam hatip liseleri" ile ilgili hedefleri, "YÖK düzenini olduğu gibi sürdürmek isteyen ve özgürlükçü açılımlara karşı olanların eline önemli kozlar vermektedir." Ve sonuç olarak, "Her iki pozisyon da üniversiteye aşırı politize bir bakış açısı ortaya koymaktadır." Görüldüğü gibi, Şenatalar'ın (yazısının başlığında olduğu gibi!) yasak karşıtı ve yasakçı yaklaşımları aynı kefeye koyması çok yadırgatıcıdır. Ancak yazarın "yasakçı" takımını, biraz önce aktardığım gibi, "Özgürlükçü yaklaşımlara karşı olanlar" şeklinde nitelemesi, herşeye rağmen az şey değildir. Şenatalar'ın yazısı şu cümlelerle son buluyor: "Kanundan bugüne kadar geçen sürede yeterli ve sağlıklı bir reform tartışması yapılmamıştır. Bunun sorumluluğunu yalnızca hükümete fatura etmek de olanaksızdır. Hiçbir biçimde tartışmaya yanaşmayan ve YÖK sistemini aynen korumak isteyen, dolayısıyla daha sağlıklı bir arayış süreci sonunda reform sözcüğünü hakedecek bir değişimin de önünü tıkayan yaklaşımın sorumluluğu da gözardı edilemez." Şimdi; aktarmaya çalıştık ki, Prof. Şenatalar'ın meseleye bakışı hükümetin yaklaşımıyla örtüşmese de, ikisi arasında (hem de "orta yolcu" olmayan) bir ortak payda tesis etmek herhalde o kadar zor değildir. Demek istediğim, madem ki ülkede üniversite reformuna ilişkin birbirleriyle bir biçimde uzlaşabilecek görüşler vardır, o halde "helva" yapımına niçin başlanmamaktadır?! Sonuç olarak dünkü yazıda da söylediğim gibi, hükümet ülkeyi bu YÖK kâbusundan kurtarmak için cepheyi genişletmeli, kendi içinde "Taslak"ı ile mesut ve memnun yaşamayı bırakarak "sivil toplum"u fethetmenin yollarını aramalıdır.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |