|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Değişime karşı direnmek mümkün değil. Zamana karşı durulamadığı gibi. Kente göç eden bir ailenin, orada da ebediyen köylü kalmasını istemek gibi birşey bu. Ya da cep telefonunu, bilgisayarı inkar etmek gibi.. 1990 öncesi, Türkiye nüfusunun yüzde 55'i köylerde yaşıyordu. 1990 sonrası şemsiye tersine döndü. Bugün nüfusun yüzde 60'tan fazlası kentlerde yaşıyor. Kişi başı milli gelirimiz artmadı ama, üniversite bitirenlerin, bilgisayar kullananların sayısı arttı. Daha çok otomobilimiz var. Yollarımız daha iyi. Özellikle genç nesil çok farklı. Teknolojiye açık. Kentte yaşamak istiyor. Ve modernizmi seviyor. Araştırmalar böyle diyor. ÖSS tercihleri bu araştırmaları bir kez daha doğruladı. Başarılı gençlerin ilk tercihleri elektrik, elektronik, bilgisayar, endüstri, genetik gibi mühendislik dalları olmuş. Ya hiç tercih edilmeyenler. Arıcılık, bağcılık, hayvan yetiştiriciliği, ipekböcekçiliği, tohumculuk, tıbbi ve aramotik bitkiler. Bunların hepsi önlisans programı. Kontenjanları dolmadı, sınıfları boş kaldı. Diğer önlisanslar dolarken bunların boş kalmasının nedeni kırsal kesime yönelik olmalarından kaynaklanıyor. Demek ki gençler, köylerde, kasabalarda iş bulsalar, para kazanacak olsalar da pek yaşamak istemiyorlar. Bunda kızacak, alınacak birşey yok. Kentli olmayı istemek herkesin hakkı. 1980'li yılllarda Türkiye'nin ihracatının yüzde 60'ını tarım ürünleri oluşturuyordu. Fındık, tütün, pamuk başı çekiyordu. Şimdi ihracatımızın yüzde 80'i sanayi ürünlerinden oluşuyor. Bu da gösteriyor ki, öyle ya da böyle Türkiye artık bir sanayi toplumudur. Gençler bunu biliyor ve geleceklerini bu gerçeğin içinde aramak istiyorlar. Onlar haklıdır.
İşler açıldı, işsizlerin şansı açılmadı
Soruyorlar: -Madem ekonomi canlandı, piyasa açıldı, ihracatımız patladı da niçin iş bulamıyoruz? Ekonomi dersi veriyorlar. -Hani üretim ve satışlar artınca istihdam da artardı? Eleştiriyorlar: -Ekonomi iyi diyorlar da ben hiç yeni bir fabrika yapıldığını duymadım. Tabii bunları ben değil, aslında Başbakan'ın ya da bir bakanın cevaplaması lazım. Onlara ulaşamadım. Size Yavuz Donat'ın bir yazısını nakledeyim. Yavuz Donat, 24 Ağustos tarihli köşesinde Türk Müteahhitler Birliği Başkanı Nihat Özdemir ile bir sohbetini anlatıyor. Diyor ki, Özdemir: "Yatırımlar yavaş. Çok yavaş. Hükümetin ilan ettiği ölçülerin bile altında. Bu yıl yatırımlara 8 katrilyon ayrıldı. Sonra tasarruf nedeniyle 7 katrilyona düştü. Eğer yılsonuna kadar 5 katrilyon harcanırsa başarı sayılır." Yavuz Donat'ın yazdığına göre, sohbete tanıklık eden Necati Çetinkaya, Nihat Özdemir'e hak veriyor. Yani "Doğru" diyor. Necati Çetinkaya kim mi? AKP'nin Seçim İşleri Başkanı. Partinin ileri geleni bile, yatırımların iyi olmadığını kabul ettiğine göre, benden ne söylememi bekliyorsunuz?
Futbol basınında Pinto bilmecesi
Vallahi, ben bu futbol yazarlarının maçı izleyip izlemediklekleri konusunda şüphedeyim. Ya maçı izlemiyorlar, piknikten falan yazıyorlar. Ya da maça gidiyorlar ama, gözlüklerini yanına almayı unutuyorlar! Çünkü yazdıkları çelişkili yorumlara bakılınca birilerinin miyop olması gerek. Ben onları okuyunca, kim iyi oynamış, kim kötü oynamış bir kanıya varamıyorum. Okur olarak, "Kafası spor yazılarını pek almayan" bir kişi durumuna düşüyorum. Galatasaray-Bursaspor maçından sonra okuduğum yorumlardan sonra iyice sersemledim. Size Pinto'lu bir örnek veriyorum. Bu futbolcu iyi mi oynamış, kötü mü oynamış, ben bir karara varamadım. Siz, spor yazarlarının yorumlarından ortak bir sonuç çıkardıysanız, insaniyet namına lütfen beni de aydınlatın! Şimdi buyurun Pinto üstüne yorumlara: "Fatih Terim'in PAF takımı ile oynanan hazırlık maçında bile tahammül edemediği Pinto'yla oyuna başlamasını kabul etmek mümkün değil. Pinto'nun attığı gol de kanımızı değiştirmez. Üstelik bu golde şut yanlış tercihti."
"İleride çabuk hareket eden ama ağır düşünen Pinto, ile düşünebilen ama ağır hareket eden Hakan Şükür vardı.".
"Ergün ve Pinto'nun yanlış pasları ya da dripling yapma sevdası yüzünden kaptırılan toplar G. Saray kalesinde tehlike yaratıyor. Hasan ve Pinto pozisyon üretmeyi bırakın kendilerine sahip çıkamıyor ki, başkasını yardım etsin."
"Pinto'nun çıkarılması hataydı. Terim bu çocuğu prangaya vuruyor. Gol atmış, hem de mükemmel gol. Adam kendine gelmiş. Ne çıkarıyorsun be hocam. Topa vuran tek adam Pinto."
"Pinto sağ kanattan devamlı aktı, gol pozisyonları yakaladı ama forvetler beceriksizdi."
"Pinto'nun attığı gol sahanın en kötü oyuncusuna yakışmayan güzellikteydi. Pinto, bu donuk kopuk haliyle Galatasaray'a birşey veremez."
Bilmeceyi çözebildiniz mi?
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |