AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Kim sahip çıkacak bu "öncü kuşaklar"a?

Bu bir isyan yazısı... Bu tür yazılar yazabileceğimi hiç düşünmezdim... Ama hayat bu işte... Yazılamayacak olanı da yazdırtıyor bazen, demek ki...

Tam üç haftadır, uyuyamıyorum; hafakanlar basıyor uykudayken...

Neye isyan ediyorum? Uykularımı kaçıran, bana hafakanlar yaşatan şey ne, peki? Bunu birazdan anlatacağım... Ama önce yaşanmış, tüylerimi diken diken eden bir "hikâye" anlatmam gerekiyor...

1986 yılının son ayları... Üniversite bitmiş, İngiltere'ye gitmek için hazırlıklarımı tamamlamakla meşgulüm...

Taksim'de uçak biletini aldığım şirkette parlak, pırlanta gibi bir çocukla tanışıyorum... Galatasaray Lisesi'ni yeni bitirmiş ve Amerika'da üniversitede okumak için burs almış bir yerden... Sevinçten uçuyor çocukcağız... Bursu nereden aldığını soruyorum: "Rotary klüpten" cevabını alınca, yıkılıyorum. Bir saldırıya uğramış gibi hissediyorum kendimi; bir tacize... Çocuğa "başka bir yerden bulamadın mı? Bu adamlar, tehlikeli adamlar" diyorum ama nafile... Benim uyarım "soğuk duş etkisi" yapıyor çocukta sadece... Çocukcağız, olup bitenlerin ve olup biteceklerin farkında değil tabii... Şimdi hangi kurda kuşa yem olmuştur bu çocuk, kim bilir...

O gün bugündür; yetenekli, ülkesi için her şeyini feda etmeye hazır, ahlâklı, asâlet ve şahsiyet sahibi genç kuşaklarla yakından ilgiliyim. Milli Eğitim'den burs kazandığım sıralarda, Hollanda'dan Türkler'e ait özel bir kurumdan da burs kazanmıştım; ama "bunu ihtiyacı olan başka bir arkadaşa verin" diyerek teşekkür etmiş ve nazikçe geri çevirmiştim bu burs teklifini. Önce biraz anlamakta zorlanmışlar; ama sonra durumu anlatınca anlayışla karşılamışlardı...

Gerek üniversite yıllarımda, gerek İngiltere yıllarımda, gerekse İngiltere'den döndüğüm zamandan bu yana hep yetenekli, ahlâklı, kişilik sahibi genç kuşaklarla haşır neşirim...

Geleceğimizi ve kaderimizi kendi ellerimize alabilmemizin yegâne yolu, uzun vadeli ve kalıcı işler yapabilmekten ve yetenekli, ahlâk ve şahsiyet sahibi öncü bir kuşak yetiştirmekten geçiyor...

Bu kaygımı bilen, farkeden yeni genç arkadaşlarla, yeni okuyucularla tanışıyoruz sık sık...

İşte beni isyan ettiren, uykularımı kaçıran hadiseye konu olan bu tür genç arkadaşlardan birinin şu ân İngiltere'de yaşadığı burs sıkıntısı. O kardeşimi rencide etmemek için ismini zikretmeyeceğim burada.

Bu arkadaş, şu ân dünyanın en iyi ekonomi ve siyasetbilimi eğitimi veren okulu olarak kabul edilen Londra'daki LSE'de (London School of Economics) master yapıyor. LSE'de master yapabilmek her babayiğidin harcı değildir; bunu erbabı iyi bilir.

Arkadaş, şu sıralarda okuldan diplomasını alacak ve ardından da Imperial College'de doktoraya başlayacak. Ama okul parasını ödeyemediği için diplomasını alamıyor ve ödemeyi yapamazsa Imperial College'de doktoraya da başlayamayacak! Üstelik Abdüssealam gibi Nobel ödüllü bilim adamlarını yetiştiren Imperial College'e burslu olarak kabul edilmiş durumda! Ki, Imperial College'e Türkiye'den burslu olarak kabul edilebilecek çapta öğrenci sayısı çok azdır; 12 yıl İngiltere'de yaşadım, Imperial College'de hem hoca, hem de öğrenci olan pek çok arkadaşım oldu ve ben Imperial College'e burslu kabul edilen birine hiç rastlamadım.

Bu arkadaş, size abartılı gibi gelebilir ama dâhî bir arkadaş. Sadece yaşadıklarından bir olayı anlatayım, o zaman bana hak vermekte zorlanmayacaksınız: Master yaptığı LSE'ye okul parasını ödemediği için sınavlara girme hakkı yok. Ama bu arkadaş bir yolunu bulup dört dersten ikisinin sınavına girmeyi başarıyor ve iki dersten de 100 üzerinden 100 alarak ortalama 50 puanla sınavlarını veriyor. Tabii sınava girdiği iki dersten de bizim arkadaştan başka 100 üzerinden 100 alan yok!

Tüm zorluklara rağmen, tüm sıkıntılara rağmen başarıyor bunu! Oysa bu insanların alınlarından öpmek gerekiyor ama biz öyle yapmıyoruz; sipsivri ortada bırakıyoruz!

Ben bu arkadaşa burs bulmak için birkaç yere müracaat ettim. Sadece bir yerden sağolsunlar imkânlarını zorlayarak 2000 dolar verebileceklerini söylediler. Ama bu arkadaşın 13 bin İngiliz Sterlini'ne ihtiyacı var. Eğer bu parayı ödeyemezse böylesine yetenekli bir arkadaş harcanıp gidecek!

Beni isyan ettiren şey işte bu. Türkiye'de bu ülkenin yetenekli çocuklarını kafesleyip yurdışına gönderen, bu ülkenin hayrına olmayacak işler yapan çok sayıda "şebeke" biliyorum. Ama biz, bu ülkenin geleceğinin tek sigortası olan, yetenekli, ahlâk ve asâlet sahibi genç kuşaklara sahip çıkamıyor; onları kaderlerine ve kurdun kuşun pençelerine terkediyoruz!

Zaten nadir bulabildiğimiz bu genç, yetenekli ve dâhî arkadaşlara sahip çıkamadığımız; onları sadece bu ülkenin altını oyan şebekelerin pençelerine terkettiğimiz ve geleceğimizi hazırlayacak ve bizi gönendirici, ufuk ve umut vadeden geleceklere hazırlayacak bu öncü kuşaklara sahip çıkamadığımız sürece, Allah'ın gazabının ve lanetinin üzerimizden hiçbir zaman eksik olmayacağını bilelim diyorum vesselâm...


27 Ağustos 2003
Çarşamba
 
YUSUF KAPLAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED