|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Kemalist, Maocu ve şovenistlerden mürekkep bir oluşum... Bir de isim bulmuşlar kendilerine: Kızıl Elma Koalisyonu. Ben Hasan Cemal'in yalancısıyım; aralarında mafyayla, yeraltı dünyasıyla işbirliği yapanlar bile varmış. Bunlar "değişim"den hoşlanmıyorlar, demokrasiyi "en büyük tehlike" görüyorlar ve yegane kurtuluşun asker ideolojisinden geçtiğini savunuyorlar. Ben de "helal olsun" diyorum. Bu güzelim kavramı, "kuva-yı milliye"yi, ne yapıp yapıp, şovenizmin ve boş hayalden beslenen işsiz-güçsüz takımının ideolojisine dönüştürdünüz ya... Helal olsun! Efendim, kadim sol-sağ, laik-antilaik çelişkisi, giderek daha "sahici bir kutuplaşmaya" evriliyormuş... Savaş artık, bu ülkeyi sevenlerle, bu ülkeyi küffara peşkeş çekenler arasındaymış... Bu ülkeyi sevenler arasında IMF'yi çağırıp gözünü kırpmadan teslim anlaşmalarının altına imza atan milliyetçiler var, "Çok partili sistem Osmanlı gericiliğidir" diyen eski cuntacılar var, Bekaa Vadisi'nde geçit resmiyle karşılanan kemalist yurtseverler var, "Kemalist burjuvazi işçiyi ezmiştir" diyen Maocu militanlar var, mustafi politikacılar, emekli başsavcılar, mütekait askerler var, ama "hukuk" ve "demokrasi" diyen bir Allah'ın kulu yok. IMF'yle teslim belgesi imzalayanlar, sıra "demokratikleşme"ye gelince, yurtsever kesiliyorlar nedense. Neden acaba? Hatırlarsanız, önce yabancı vakıflar yatırılmıştı masaya. Sonra "misyonerlik" faaliyetleri, sonra "Varlık Vergisi"ni konu edinen film çerçevesinde azınlıklar, sonra "Pontus" meselesi, sonra Avrupa Birliği... "Uyum yasaları" derken, kendi küllerinden nurtopu gibi bir "kuva-yı milliye sorunumuz" oldu. Amaç ne? Amaç, belli ki, içe kapanmanın ideolojik altyapısını oluşturmak. Daha da vahimi şu: Devlet eliyle Avrupa Birliği sürecine itip bu "illüzyon"a inanmamızı sağlayanlar, şimdi de "demokratikleşme"ye karşı kuva-yı milliye cephesi"nde yer almamızı istiyor... Maocuların yayın organı, geçen yıl, MGK Genel Sekreteri Orgeneral Tuncer Kılınç'ın tartışma yaratan sözlerinden yola çıkarak, basındaki kuva-yı milliyecilerle, "vatan hainleri"nin dökümünü yapmıştı. Bu satırların yazarını da, sağolsunlar, kuvvacı ilan etmişlerdi. Kuva-yı milliye saflarında zikredilmemi sağlayan yazımda, "Avrupa Birliği'nin olanca iğvasına karşılık, Orgeneral Kılınç'ınki, nasıl derler, 'daha rasyonel' bir teklif gibi görünüyor, ama..." diyordum. Sonra da, Kılınç'ın bilerek ya da bilmeyerek Avrupa Birliği ve demokrasi karşıtlığı temelinde bir ittifak arayışını seslendirdiğini, buradaki tayin edici gücün her zamanki gibi Amerika olduğunu ekliyordum. Çünkü, dostumuz Amerika, demokratik parlamenterizme karşı (bunun acısını ikinci tezkere oylamasında çektiler), içeride "düşman kardeşler konsensusu"nu canlandırmak istiyordu. Hayır, "kuva-yı milliye ideolojisi"ne elbette itirazımız yok. Gerekirse at biner, silah kuşanır, küffara karşı dururuz. Ölmedik çok şükür... Ama, demokratik hak ve özgürlükleri budayan, okul önlerinde öğrenci joplatan, demokrasiye "balans ayarı" çektiğini itiraf edip sivil toplumun canını okuyanlarla kurulacak ittifakı benim kalbim onaylamıyor.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |