AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

K Ü L T Ü R
Mizah topluma yüz çevirdi

1800'lü yılların sonlarına doğru Türk dünyasına giren ve o tarihlerden itibaren yakın bir zamana kadar hep siyasi ve toplumsal bir eleştiri aracı olarak görevini sürdüren karikatüre, artık bireysellik hakim.

  • ÜRÜN DİRİER
    Özellikle son 10 yıldır dergi ve gazetelerde yalnızca kadın-erkek ilişkilerini ve zaafları alaya alan ve çiziden çok yazıya dayanan karikatürlerin yer alıyor olması, karikatürün toplumsal işlevini yitirdiğini açıkça gösteriyor. Günümüzün yazısı bol karikatürleri, kişiyi düşündürerek güldüren çizgili anlatım sanatını da yok ediyor. Öyle ki, ülkemizde yazısız karikatür yapan karikatür sanatçıları, herhangi bir mizah dergisinde iş bulamadıkları için, ancak uluslararası yarışmalara katılarak kendilerini gösterme fırsatı bulabiliyor.

    "Bu devri Gır Gır başlattı"

    1920'lerden 1970'lerin sonlarına kadar varlığını sürdürerek, Türk siyasi ve toplumsal yaşamının birer belgesi niteliğinde olan Akbaba Dergisi türündeki dergiler de yok artık piyasada. Sayıları 20'yi bulan mizah dergilerinin hepsi, belden aşağı denen türe geniş yer ayırıyor. Karikatür ve Mizah Müzesi'nin başında bulunan Erdoğan Bozok, konuyla ilgili şöyle konuşuyor: "Günümüzde mizah dergileri ve gazetelerde yer alan karikatürler, belden aşağı konuları işliyor. Tektipleşmiş de olan karikatürün bu hale gelişinin temelinde ise Gır Gır Dergisi var. Bir de çizimden çok yazı kullanılıyor. Halbuki karikatürün sanat olması için evrensel bir dilinin olması gerekiyor, ancak yazılı karikatür yalnızca bizim ülkemiz için bir anlam ifade ediyor. " Karikatürcüler Derneği Başkanı Metin Peker, karikatürün işinin muhalefet olduğunu, ancak günümüzde bu görevini yapamadığını belirtiyor. Toplumsal işlevini yerine getiremeyen mizah dergilerine de talebi karşılıyor oydukları için kızamadığını söylüyor.

    Türk karikatürünün altın çağı

    Bu yıl uluslararası 5 yarışmada dereceye giren karikatür sanatçımız Muhittin Köroğlu ise, karikatürcünün dünyaya bir düşünür gibi bakması gerektiğini ifade ediyor: "Her sanat dalı, dünyanın içinde bulunduğu düşünce akımından etkilenir. Akbaba ekolünün yok olması ise, devrinin bitmiş olmasından kaynaklanıyor. Şu gün itibariyle Türk karikatüründe bir dinamizm arayışı var, espriler tekrarlanıyor, bir duraklama dönemi diyebiliriz. Ama aynı zamanda bu yıl Türk karikatürcülerinin altın çağı. İsmet Lokman, Eray Özbek, Raşit Yakalı gibi bir çok isim uluslararası yarışmalarda başarılara imza attı çünkü." Leman Dergisi'nin yazarlarından Vedat Özdemiroğlu ise, mizahın toplumun bir göstergesi olduğunu belirterek şöyle diyor: "Günümüzde, eskisi gibi sokağa taşan bir kutuplaşma, sosyal örgütlenme ve kitlesel heyecan arayışları yok. Bu yüzden mizah dergilerinde siyaset değil, yüzde 80 oranında geyik muhabbeti işleniyor."

    Bireysel olalım derken egoist olduk

    Bir gazetenin ünlü bant karikatürlerinden biri olan "Ademler ve Havvalar"ın yazar-çizeri Piyale Madra, tüm dünyada bant karikatürün önde olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Batı'da başlayan ve son 30 yılda ülkemizi de olmak üzere tüm dünya mizahını etkisi altına alan bant karikatür, karikatürün toplumsal işlevini sürdürmesine engel oluyor. Çünkü bant karikatür sosyal olaylardan çok bireysel olayları anlatmaya uygun bir tür. Ama bir çok siyasi çizer bant türünü kullanıyor. 1970 öncesinde siyasi karikatürler gazetelerin baş sayfalarına otururdu, şimdi onların görevini köşe yazarları üstleniyor. Karikatür ise güldürüye dayalı hale geldi. Karikatür toplumsallıktan uzaklaştı ve bireyciliğe döndü. Bunun nedeni ise, birey olma ile bireyselliğin karıştırılması. Bireysel olalım derken egoist olmaya başladık."

  •  
    İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri verildi
    28. İsmet Küntay Tiyatro Ödülleri, Kültür ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun da katıldığı törenle sahiplerini buldu.
    Grup Tan'dan 'Sesler'
    1980'li yılların başlarında bant tiyatroları ile başladığı çalışmalarında, yorumladığı Şehit Tahtında adlı parça ile önemli bir hayran kitlesi edinen Ömer Karaoğlu, Karaoğlu ve Eşref Ziya'nın albümlerinde çalışan Hakan Aykut ile Dokuz Eylül Üniversitesi'nde aldığı Müzokoloji eğitimini farklı kulvarlarda yaptığıı çalışmalarla sürdüren Taner Yüncüoğlu'nun ortak imzasını taşıyan Sesler; projesi 1999'un son aylarına dayanan bir albüm. Uzun bir zamandan beri her hangi bir müzik çalışmasına katılmayan Barbaros Ceylan'ın fikri ve desteği ile ortaya çıkan albümde Mevlana Celaleddin-i Rumi Hazretlerinden iki, ünlü Alman şairi Goethe'den bir şiir yeniden yorumlanıyor. İkisi entrümantal olarak seslendirilen parçaların müziklerini Hakan Aykut ve Barbaros Ceylan yaptı. Doğulu ve Batılı birçok sazın stüdyoda bir araya getirildiği albümde her parçanın ayrı bir öyküsü var. Goethe'nin ilk kez 1774 yılında Muhammed'in (SAV) Nağmesi adı altında basılan kitabında yer verdiği Yakarış adlı şiirinin, Hz. Mevlana'nın Rubai'si ve Aşk'a Sema adlı eserlerini takip ettiği albümde, Hayri Küçükdeniz ve Ahmet Albayrak, Yakarış ve Çığlık adlı parçalardaki şiirleri yorumluyorlar.
  • ÖMER ÇAKKAL

  • 28 Aralık 2003
    Pazar
     
    Künye
    Temsilcilikler
    Abone Formu
    Mesaj Formu
    Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
    Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
    Bilişim
    | Dizi | Çocuk

    Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
    © ALL RIGHTS RESERVED