AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Terörü siyasetle yenebiliriz!

ABD ile küresel terör ikiz kardeştir. Dünya tarihinde de yeni bir dönemdir bu ve her dönemin kendine uygun bir savaşı vardır.

Gerçek Hayat, sadece yaşça genç olanların değil, genç kalmak isteyen herkesin haftalık dergisi. Genç kalmak, Efendilerin empoze ettiği söylemi reddetmekle başlar. Yılın son haftasında Murat Menteş'le Türkiye, Amerika ve terör üzerine konuştuk. Konuşmamızın bir kısmını sizlerle paylaşayım. Gerisini merak edenler, bayiden birer dergi alıversinler lûtfen.

ABD ile küresel terör ikiz kardeştir. Amerikan siyasî eliti, kapitalizmin mantığına ters bir yol deniyor: İmparatorluk. Sömürge imparatorlukları, merkezin çevreye hükmetmesiydi. Küresel İmparatorluk, bazı çevre unsurlardan da güç alarak, merkezin sadece çevreye değil diğer merkezi güçlere de hükmetmesidir. Dünya tarihinde yeni bir dönemdir bu ve her dönemin kendine uygun bir savaşı vardır. Sıcak savaşta devletler çarpışır; ideolojik konumlar geri plandadır. Soğuk savaşta devletler geri plandadır; ideolojiler, siyasi projeler savaşır. Soğuk Savaş döneminde ABD ile SSCB iki devlet olarak savaşmadılar ama bunların ideolojileri çarpıştı. Şimdi, Soğuk Savaş sonrası dönemde devletler de savaşmıyor, ideolojiler de.

Küresel İmparatorlukla Küresel Terör savaşıyor. İşte yeni ikiz kulelerimiz! Emperyal proje komünizmle savaşamaz, çünkü insanlar üzerinde etkisi kalmamış. Dinlerle savaşamaz çünkü dinlerin dayandığı ilke buna müsait değil. Din ölüm karşısında bir 'şifa'dır. Emperyal proje tamamiyle dünyevi bir projedir ve dindarın da dinsizin de nefretini çekebilecek 'uçuk, muğlak, her türlü olumsuz anlamın yüklenebileceği' sevimsiz bir düşman 'imal etmesi' lazım. Küresel ya da ulus-ötesi terörizm dediğimiz şey tam da böyle bir nitelik taşıyor.

Türkiye, mümkünün peşinde olmalı

Türkiye ne mevcutla yetinmeli, ne de Saddam veya Kaddafi gibi muhayyelin peşine düşmelidir. Mevcut şudur: ABD, Türkiye'yi Soğuk Savaş dönemindeki ucuz maliyetle, bir tür yanaşma güç olarak kendi yedeğinde tutmak istiyor. Muhayyel şudur: Sizi halkınıza karşı koruyacak muhafız alaylarınızdan başka ciddi bir gücünüz olmadığı halde, şarlatanca dünyaya meydan okuyorsunuz. Mümkün şudur: Türkiye, jeopolitik ve jeokültürel imkânlarından yararlanarak, kendi bölgesini derleyip toparlayabilir. Kendine ve bölgesine güç katabilir. Bunu küresel güçlere kafa tutma ihtiyacı duymadan da başarabilir. Elli yıl önceki Batı Avrupa'dan daha güçsüz değiliz. Avrupa 50 yılda kendi evini düzene koydu, son 10 yılda Doğu Avrupa'yı da içine alacak konuma geldi ve doğal sınırlarına ulaştı: Rusya, Ukrayna, Türkiye. Bu sınırlar içinde mahpus kalırsa, Avrupa 'bölgesel' bir güç olacak, küresel bir güç olamayacaktır. Bir dünya gücü olabilmesi için Asya'ya açılabilmesi lazım. Bunun anahtarı da, Rusya ve Türkiye ile kuracağı ittifaklardır. Yani Türkiye'nin Avrupa'ya ihtiyacı, Avrupa'nın Türkiye'ye ihtiyacından daha büyük değildir.

Türkiye'yi önemsemeliyiz. Son 1000 yılda Asya'nın ortasından Avrupa'nın ortasına kadar geniş bir coğrafyada, büyük siyasi yapılar kurmuş, sayısız din, dil ve kültüre sahip çok sayıda insanı birarada yaşatmayı becerebilmiş siyasi elitlerin sayısı bir elin parmaklarını geçmez. Osmanlı bunlardan biri ve en önemlisidir. Bugün yeryüzünde 200'den fazla devlet var. Ama bunların yüzde 90'ı devletlik vasfına sahip değil. Kuveyt diye, Bahreyn diye, Ermenistan diye, Gürcistan diye, hatta Yunanistan, Bulgaristan, İsrail... diye devlet olmaz. Bunlar, daha büyük bir yapı içerisinde, özgürce yaşayan topluluklar olarak varlıklarını sürdürebilirler. Büyük bir siyasi güç için en temel mesele, kuşatıcı bir dünya görüşü ve ona dayalı evrensel siyasi stratejidir. Ödünç dünya görüşleri, empoze siyasi stratejilerle elbette bir bölge toparlanamaz.

Toparlanmanın ekonomik boyutuna gelince. Türkiye 25 yıl önce başlattığı ekonomik açılımı sürdürebilseydi, bugün çok farklı konuları tartışıyor olacaktık. Fakat henüz yürüyüşünü tamamlamadan, İran, Irak, Libya vs. kapıları (müttefiklerimiz tarafından!) birer birer kapatıldı. Eğer o kapılar kapanmadan biz kuzeye ve batıya doğru, yani Azerbaycan, Gürcistan hatta Rusya, Romanya, Bulgaristan'la olan ticari ilişkilerimizi de geliştirmiş olsaydık, bugünkü 50 milyar $'lık ihracat düzeyine biz 10 sene önce ulaşabilirdik ve bugün 250 milyar $'lık bir ihracattan; dolayısıyla nominal olarak 500 milyar $'lık, satınalma gücü gösterge alındığında da 1 trilyon $'lık bir millî gelirden söz eder hale gelirdik. Ekonomik bakımdan büyümüş bir ülkenin büyük siyasi hesapları olur. Bölgesini toparlayabilme gücü, yabancıların müdahalesini önleyebilme gücü artar. Yani ekonomi kendi başına bir güç değil ama yapabilecekleri, sağlayabileceği imkanlar bakımından önemlidir.

ABD, Irak'a Türkiye'yi yedeğine alarak girebilseydi, ne bölgede, ne de dünyada karşısına hiçbir güç çıkamazdı. Ama bu, Türkiye'nin, Türklüğün sonu olurdu. Hiçbir Türk, dünyanın neresinde olursa olsun, hiçbir müslümanın ve hiçbir insanın yüzüne bakamazdı. Türk devleti, [burada hükümeti ayırarak konuşmuyorum ve bence son bir yılda yapılanlar bir hükümet tasarrufundan ziyade bir devlet eylemidir], "Türkiye'nin kullanılması yoluyla Ortadoğu'nun işgali projesi"ni engelledi. Fakat bu direncin çok yönlü olması lazım. İlmî direnç göstermeden siyasi direnç gösteremeyiz. Siyasi direnç gösteremeden ekonomik direnç gösteremeyiz. Ekonomik direnç gösteremeden askerî direnç gösteremeyiz... Yani, hayatın bütün alanlarında direncimizi ortaya koyuyor olmamız lazım. Dolayısıyla, yeni emperyalizme direnmek basit bir siyasi anti-Amerikancılık tarzında yürüyemez. Dünya çapında bir proje ortaya konuyor. Bu projeden Müslüman olarak da, insan vasfımızla da etkileniyoruz. Böyle bir mücadelenin her kademesinde yandaşlarımızı bulmak, onlarla çeşitli işbirliği yollarını aramak zorundayız. Bizim de kendimize ait kapsayıcı projelerimizin olması lazım.

Ulusal terörizm artık mümkün değildir

Artık ulusal terörizm mümkün değildir. İkiz Kuleler'in uçurulmasına kadar, terörizm ağırlıklı olarak ulusal bir olguydu. Yani her ülkenin kendi 'teröristleri' vardı. Bugün İspanya'daki Bask milliyetçilerinin liderine medya 'Taliban' lakabı takıyor. Ulusal terör, artık ulus-ötesi teröre atıfla anlam kazanabiliyor. Küresel terör, Emperyal projenin tüm dünyaya uyguladığı şiddeti dengelemeye yarıyor. Emperyal projenin ya karşısındasınız, ya yanındasınız. Eğer Amerika'nın müttefiki değilseniz, Taliban'sınız ya da El-Kaidesiniz. El-Kaide bir tek ülkenin sınırları dahilinde faaliyet gösterseydi, Amerika'nın onunla savaşmasının anlamı olmayacaktı. Küresel terör, emperyal proje ona ihtiyaç duyduğu için var.

Ulusal terörün sonu, ulus-devletlerin de konumunu müphemleştiriyor. Ulus devletler hâlâ önemlidirler ama ulus-devlet olarak değil, 'bölge devlet' olarak önemlerini koruyabilirler. Hiçbir ulus-devlet bundan sonra sadece 'ulusluğunu' öne sürerek etkili olamaz. Bunu Avrupalılar 50 yıl önce gördüler. O yüzden bugün Avrupa Birliği diye bir olgu var.

Bölge devlet olmak, ulusluğu ya da o ulusun/halkın köklerini terketmesi demek değil. Almanlar Almanlığı, Fransızlar Fransızlığı terk etmeden Avrupalı olmaya çalışıyorlar. Biz de kendi bölgemizde Türklüğü, Araplığı, Farslığı, Kürtlüğü.. terkedecek değiliz. Bunları içeren [İster İslamlık deyin, ister daha coğrafi terimler kullanıp Mezopotamyalılık veya Ortadoğululuk deyin], bütün bu renkleri benimseyen, içselleştiren, bir arada yaşatan ama bunları 'aşan' bir bölgesel kimlik ve güç oluşturamazsak, sadece kendi ulusluklarımızla gücümüzü yarına taşıyamayız. Araplık ve Türklük projelerinin artık yürümediği bir uğrakta, Kürtlük projesi hiç tutmaz. Devletleri kurmak değil, yaşatabilmek önemlidir. (İktisatçı yanımı da konuşturayım: En düşük maliyetle yaşatabilmekten söz ediyorum. Türkiye sadece 'PKK terörü' denen ateşi söndürebilmek için 20 yılda 120 milyar dolar ve 35 bin insan harcadı. Buna rağmen, ABD hala Türkiye'yi sıkıştırmak için PKK'yı koz olarak kullanabiliyor. Bu kadar yüksek maliyetle bir yönetimi sürdürmek, devlet kuruculuk vasfıyla bağdaşmaz.)


28 Aralık 2003
Pazar
 
MUSTAFA ÖZEL


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED