AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Entellektüel sermaye paylaşıldıkça azalmaz, çoğalır

Dünyanın her yerinde en büyük ve en başarılı okullar, İstanbul gibi kültür ve medeniyetlerin harman olduğu şehirlerdir. Dünyadaki şehirlerin her biri, ülkelerinin duvarsız ve kapısız üniversiteleridir. Öğrenmesini öğrenen okullar, bağrında büyüyüp geliştikleri şehirlerin doyma bilmez öğrencisi olmasını bilenlerdir. Çünkü öğrenme şehirin çevresinden başlayıp, merkezine doğru devam eden kesintisiz bir süreçtir. Şehirlerde öğrenmenin yolunu kesenler, kendileriyle birlikte toplumlarını da yoksullaştırır.

Öğrenmesini öğrenme yolunda, gelen günlerini geçen günlerinden daha güzel, daha iyi ve daha verimli kılanlar, değişimi yönetmesini bilenlerdir. Gerçek eğitim öğrenmesini öğrenmek, başka bir deyişle öğrenirken öğretmek, öğretirken öğrenmektir. Öğrenmenin yeri ve zamanı yoktur. Şehirlerde öğrenme beşikten mezara kadar devam eden keyifli bir yolculuktur. Ömür boyu süren bu yolculukta, okullar geçici, şehirler ise sürekli öğrenme alanlarıdır.

Sanayi toplumunda hayatın odak noktasında finansal sermaye, bilgi toplumunda ise, entellektüel sermaye vardır. Sanayi toplumunda herkesin finansal sermaye sahibi olması mümkün değildir. Bilgi toplumunda ise, her yetişkin entellektüel sermaye sahibi olabilir. Temel eğitim almış biri, kendi entellektüel sermayesini büyütebileceği gibi, toplumun entellektüel sermayesine de katkıda bulunur. Çünkü entellektüel sermaye, finansal sermaye gibi, paylaşıldıkça azalmaz, tam tersine çoğalır.

Her ülkede entellektüel sermayeyi zenginleştirmek yalnızca okulların değil, özel, kamu yada gönüllü bütün kurum ve kuruluşların görevidir. Entellektüel sermayeyi büyütmek için okullar gibi, bütün kurumların da, öğrenmesini öğrenen kuruluşlar olmalıdır. Öğrenmesini öğrenmek için, hocaların profesyonel öğrenci, öğrencilerin amatör hoca olmaları gerekir. Çünkü öğrenme hocadan öğrenciye, öğrenciden hocaya devam eden çift yönlü bir süreçtir. Okullarda öğrencilein birbirlerinden öğrendikleri, hocalarından öğrendiklerinden bazen daha fazladır.

Hafta sonunda İrfan Koleji Genel Müdür'ü Turhan Ateşçi'nin yönettiği toplantıda, hoca ve öğrencilerle "Öğrenen Okul Olma" yolunda, entellektüel sermayeyi geliştirmenin yöntemlerini konuştuk. Okul Kurucu Temsilcisi Fahreddin Tivnikli'nin katkılarıyla, bir yandan öğrenci sayısını, diğer yandan da eğitimin kalitesini artırdı. Edebiyat öğretmeni Tuba Güneş Erdem Bayazıt'tan Rasim Özdenören'e kadar sanat ve kültür dünyasının ustalarını da öğrencileriyle tanıştırmayı planlıyor.

İrfan Eğitim Kurumları daha önce birbirlerini hiç tanımayan öğrencileri arkadaşa, arkadaşları da kardeşe dönüştürmede oldukça başarılı. Çünkü okul Türkiye'nin entellektüel sermayesini geliştirmeyi değişmez bir amaç olarak belirlemiş. "Yüksek ahlaklı, kendine güvenen, sorumluluk sahibi, dengeli, fedakar, bilim ve teknolojiyle donanmış nesiller yetiştirmek" ana hedefleri olmuş. Bu bağlamda, okul yöneticileri, hocaları, öğrencileri ve velileriyle yorulma bilmez bir gayretle çalışıyor.

Entellektüel sermayenin en büyük kaynağı öğrenmesini öğrenen, öğrendiğini öğreten eğitim kurumlarıdır. Liseler öğrencilerini aynı zamanda Batı Üniversitelerine de hazırlamak zorundalar. Globalleşme bütün kuruluşlar gibi, okulları da dünya standartlarını yakalamaya zorluyor. Bunun için de, artık üniversite eğitimi öncesinde her öğrencinin iyi ingilizce ve bilgisayardan yararlanmasını bilmesi bir zorunluluktur.

Öğrenme özürlü toplumlar, entellektüel sermayelerini geliştiremezler.

Entellektüel sermayenin gelişmediği bir toplumda finansal sermaye işe yaramaz.


28 Aralık 2003
Pazar
 
NAZİF GÜRDOĞAN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED