AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
İktidar sorunu...

Ahmet Şık bu ülkenin cesur ve dürüst gazetecilerinden biridir. İnsan hakları ihlalleri, suistimaller, devlet içi çarpıklıklar konusunda iyi nabız tutar, iyi işler çıkarır. Birçok benzeri gibi Ahmet Şık'ın haberleri de son zamanlarda gazetesinde sıkça yer bulamıyor. Sorun Ahmet'te değil elbette; gazetede, gazetenin ince denge politikalarında, oto sansür mekanizmasında.

Ama bu kez öyle olmamış, Radikal Gazetesi Şık'ın Diyarbakır'dan geçtiği haberi manşete almış...

Haber şu: "Diyarbakır Jandarma İl Alay Komutanlığı, uyum yasalarının verdiği haklardan yararlanarak Kürtçe isim alabilmek, Kürtçe kurs açabilmek için mahkemelere başvuranların listesinin peşine düşmüş. Ayrıca Kürtçe kursları izlemek isteyenleri yakın takibe almış. Alay Komutanlığı'nın savcılığa yaptığı başvurudaki gerekçe, 'uyum yasalarının istismar edilmesinin engellenmesi' şeklinde; savcı da bu talebi uygun bulmuş ve listeler jandarmaya teslim edilmiş..."

Kürtçe isim ve Kürtçe dil kursunun önündeki yasal engellerin kalkmasına rağmen, bu yöntemle başvuranlara yönelik dolaylı baskının, başvuranların takibinin anlamı açık:

Kimi devlet kurumları nezdinde yasal adımlar göstermelik ya da birer zorunluluk; Kürt sorunu bir entegrasyon ve demokrasi sorunu değil, mutlak bir asayiş sorunu... Ve kimliğine yakın duran her Kürt kökenli hala bir takip nesnesi...

Durum, 2003 yıl sonu itibariyle geldiğimiz noktayı özetliyor... Bu nokta, "kararları kim veriyor, kararların hayata geçmesini kim kontrol ediyor, iktidar kim, nerede" sorularına gönderme yapıyor.

Bu açıdan Ahmet Şık'ın haberindeki adımları ve benzerlerini emniyetin ya da yargının değil, jandarmanın atması da oldukça sorunlu ve anlamlı...

İlk sorun usûlle ilgili...

Jandarmanın mücavir alanda, kentsel bölgelerde işlem ve operasyon yapma yetkisi yok. Buna rağmen kah kırsal sorunları kentte takip etme gibi bir gerekçeyle kah yasal bir gerekçeyle kah fiili durumlar yaratılarak jandarma kentsel bölgelerde etkili oluyor. Örneğin yetkili olamamakla birlikte İstanbul'da istihbarat yapıyor, eski eser kaçakçılığı işini kovalıyor, yolsuzluk takibatına girişiyor.

Bir anlamda alanını genişletiyor. Bu alan genişletilme projesi epey eskiye dayanmakla birlikte son aylarda iyice hız kazanmış görünüyor. Yerel yönetim yasasında mücavir alanların genişletilmesi askerin tepkisini bu yüzden çekiyor. Kimi bilgiler jandarma teşkilatının, operasyonel istihbarat dışında bilgi toplama yetkisi olmamakla birlikte, GSM telefonlarını dinlemek için son aylarda 22 milyon dolarlık alım yaptığı yönünde.

Emniyetin bir çok yerde jandarma, dolayısıyla denetime kapalı bir kurum ordu tarafından ikame edilmesinin siyasi sonuçları son derece önemlidir, demokrasi açısından kaygı vericidir.

Gelişmeler, mevcut durumu "post modern darbe" yerine "post modern sıkı yönetim" hazırlığı olarak tanımlayanları haklı çıkaracak hatta ilerliyor...

Esasla ilgili sorun da bu noktada başlıyor...

Ortada siyasi bir çaba görüntüsü var...

Bu çaba, kimlik-asayiş-siyaset ilişkilerinin fiilen tanımlandığı, demokratik ve yasal hakların uygulandığı sahaların kontroluna yöneliktir. Bu sahalar sivil siyasetin dışına taşınmaya çalışılmaktadır. Durum, aynı zamanda siyasi iktidarı farklı bir şekilde kuşatma, MGK yerine jandarmayı devreye sokma arayışlarını da akla getirmektedir...

Değişime direnç sadece lafzi ya da kişilere yönelik nokta atışlarıyla, siyasi iktidarı iktidarsızlaştırarak, her adımda bir rejim krizi çıkararak, Kıbrıs konusunda toplumu seferber ederek yapılmıyor. Direnç aynı zamanda kamu otoritesini temsil mücadelesi çerçevesinde, idari, polisiye ve icrai mekanizmaları da devreye sokarak örgütleniyor.

Özetle, Ankara'da bir süre önce bazı kurumların kimi gazete patronlarına uyum yasalarının uygulanmasının Fırat ötesi Kürt projesini ifade ettiğini, bu konuda ve Kıbrıs meselesinde taviz verilmeyeceğini, karşı önlem alınacağını söyledikleri toplantıların bir yansımasıyla karşı karşıyayız.

Başbakan Tayyip Erdoğan, son konuşmasında üstü kapalı da olsa bu tür gelişme ve kuşatmalardan duyduğu rahatsızlığı, demokrasinin altını kuvvetle içerek dışa vuruyordu.

Kanımız o dur ki, Türkiye kısa bir süre sonra bu günleri ve çabaları geride bırakacaktır...

Ama olanı bilmek, çözmenin esasıdır.


30 Aralık 2003
Salı
 
ALİ BAYRAMOĞLU
ALİ BAYRAMOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED