|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Özdemir İnce imzasıyla Hürriyet'in sürmanşetinden yayımlanan "Mini etekli kızı diri diri yaktılar" başlıklı haberin sunumuna ilişkin eleştiriler, sonunda gazetenin genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök tarafından da "haklı" bulundu. Ertuğrul Özkök'e hem "bravo" hem de aramıza, yani "okuduğunu anlamayanlar" kulübüne hoşgeldiniz diyoruz…
Bir gazetecilik-habercilik cinayeti (hem de taammüden) olduğu hususunda en küçük bir kuşkumuz bile olmadığı için, Özdemir İnce'nin Hürriyet'in sürmanşetine (20 Aralık) yerleşen "Mini etekli kızı diri diri yaktılar" başlıklı marifeti üzerinde uzun uzun durduk. Bu işte anlayamadığımız noktalardan biri de, Ertuğrul Özkök'ün, gazetecilik açısından bu kadar problemli bir "sunum"u nasıl kabul edebildiği idi… 26 Aralık'ta kaleme aldığımız yazıda işin bu kısmı üzerinde durmuş, Taha Kıvanç'ın, "Kendi haline bırakılsa, bayağı demokrat bir gazete çıkartacağına -neredeyse- eminim" dediği Özkök'ün, böyle bir sürmanşeti onaylamış olabileceğini aklımızın almadığını yazmıştık. Aynı yazıda, Özkök'ün bir gün önce kaleme aldığı "Özdemir İnce'nin dizisini savunma" yazısı da keza anlayamadığımız noktalardan biriydi. Şöyle demiştik:
ÖZKÖK'ÜN SORUMLULUĞU?
"Doğrusu, 'savunma' yazısını okuyana kadar 'Mini etekli kızı yaktılar' haberindeki tartışma götürmez eğip bükme faaliyetinde Ertuğrul Özkök'ün sorumluluğunun olmadığını düşünme eğilimindeydik. O gün gazetede olmayabilirdi ya da o gün sayfayı görmemiş olabilirdi; samimi olarak öyle düşünüyorduk. Çünkü, sunumunda bu kadar büyük bir gazetecilik problemi taşıyan bir habere Özkök'ün sırf bu açıdan itiraz etmemiş olabileceğini aklımız almıyordu. 'Hürriyet'in asıl sahibi'nin gazetedeki temsilcilerinin o gün Hürriyet'in bir günlük gazeteden çok bir mücadele bülteni havasında çıkmasından hiçbir rahatsızlık duymamış olmalarını anlıyoruz; onların 'gazetenin itibarı' gibi kaygıları dikkate almaları beklenemez, ama Ertuğrul Özkök öyle mi? "Biz açıkçası Özkök'ün 'susma hakkını' kullanarak bu işi geçiştireceğini düşünürken, haberi savunan yazısı geldi. Gerçi haberdeki asıl problem hakkında hiçbir şey demiyor, 'dinci kesimler beğenmedi' deyip geçiyor ama olsun, savunma savunmadır. "Gene de fikrimizin bir bölümünde ısrarlıyız: Bu savunma da, Özkök'ün o sunumu onaylamadığını gösteriyor... Buna rağmen kendini, bir savunma yazısı yazmak zorunda hissetmesinin nedenini soranlara tek kelimelik bir cevabımız var: Bilmiyoruz."
'HAKLI ELEŞTİRİLER'
Bizim "savunma" yazısından karine yoluyla çıkardığımız "hatayı kabul etme" tutumu, Hürriyet'in "Okur Temsilcisi" sayfasında (29 Aralık) net bir "özeleştiri" suretinde çıktı karşımıza. Hürriyet Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, "Hürriyet, neden bu olayı manşete taşıdı" sorusuna şu cevabı verdi: ''Özdemir İnce'nin yazı dizisinde yer alan, nasıl olduğu ve gerekçeleri hâlâ tam olarak aydınlatılmamış bu cinayet, Fransa'daki türban yasağına yol açan süreçte önemli bir kilometre taşı sayıldığı için önemsendi. Zaten bu örneği dile getiren de Fransa'da türban yasağını öneren resmi komisyonun bir üyesiydi. Ancak Hürriyet'in sadece gazetecilik merakı ve refleksiyle yayına hazırladığı yazı dizisinin manşeti ve sunum biçimi haklı eleştirilere yol açtı. "Cinayetin dini motifle işlendiğine ilişkin elde herhangi bir veri bulunmuyordu. Yazıda ve spotlarda da buna ilişkin bir ifade yoktu. Ancak manşetin sunumu, kastımızı aşacak ve böyle bir algılamaya yol açabilecek biçimde oldu. "Hürriyet Yazı İşleri'nin Fransa'da yaşayan milyonlarca Müslüman'ı haksız yere itham etmek, töhmet altında bırakmak gibi amacı yoktu. Öyle bir amacımız olsaydı, türban yanlılarının görüşlerine de tam bir sayfa ayırmazdık.'' Böylece, Özdemir İnce'nin, gazetenin sunumunu problemli gören herkesi içine yerleştirdiği "okuduğunu anlamayan"lar kategorisine Ertuğrul Özkök de girmiş oluyor. Ve tabii, Zaman'a verdiği söyleşide, "Yapılan doğru bir gazetecilik değil, bu bir gazetecilik oyunu" diyen Gaye Petek de... (A.G.) 'Büyük gazete'ye işte böyle habercilik yakışır Bugün Hürriyet'e övgü günü... Ülkenin "en büyük gazetesi", dünkü sayısında (29 Aralık) bu sıfatına layık bir habercilik örneği verdi. Hem de manşetten.... Söz konusu manşet şöyleydi: "Tartışılan poz". Çok mu çok yerinde bir başlık doğrusu. İsterseniz hemen altbaşlığa da göz atalım: "Emniyet Müdür Yardımcısı, HIV virüsü taşıyan Ukraynalı bir kadının 1335 erkekle ilişki kurduğunu basın toplantısında açıkladı. Açıklama boyunca kadın da yanındaydı." Gazete haberini, yine birinci sayfadan, çok anlamlı bir fotoğrafla da zenginleştirmiş. "Erzurum Emniyet Müdür Yardımcısı Ali Ayazlar (sağda), O.T'nin ilişkiye girdiği erkeklerin çetelesini tuttuğu defteri" gazetecilere gösteriyor... Emniyet Müdürü'nün yanında Ukraynalı O.T. hazırolda bekliyor... Hürriyet haklı (hem de yerden göğe kadar haklı) olarak soruyor: "Yargısız teşhir mi, uyarı mı?" Tamam, ülkemizde böyle olaylar ilk kez olmuyor... Ama, bu tür bir "hak ihlali"nin ülkenin en büyük gazetesinin manşetine, hem de "tarafsız" bir habercilikten uzak biçimde yerleşmesine herhalde ilk kez şahit oluyoruz. Besbelli ki Erzurum'da başta vali olmak üzere "mülki erkan", "Nasıl olsa Ukraynalıdır, ne yapılsa yeridir!" diyerek bir hukuk devleti olduğunu iddia eden bir ülke açısından büyük bir "skandal" niteliği taşıyan bu olayın sahneye konulmasında hiçbir sakınca görmemişler... Peki Ukraynalı O.T. ile ilişkiye girdiği söylenen 1335 Erzurumlu erkek, onlar da Emniyet Müdür Yardımcısı'nın yanında hazıroldalar mı? Ne gezer, tabii ki değiller... Onların payına düşen, Emniyet Müdür Yardımcısı'nın kendileri için yaptığı şu uyarıdan ibaret: "Hastalığın kuluçka süresi 1-15 yıl arasında değiştiğinden test sonucu hemen pozitif çıkmayabilir. İleri aylarda ve yıllarda eliza testinin yeniden yapılması gerekiyor." Emniyet Müdür Yardımcısı'nın uyarısının ne derece "bilimsel" olduğu çok tartışılır ama "önümüzdeki aylarda ve yıllarda" süreceği söylenen bu endişe ve korku herhalde Erzurumlu 1335 erkeğin uykusunu kaçırmaya yeter de artar bile! Peki, Hürriyet'in bu gerçekten çok yerinde yayınını, diğer bazı gazetelerin aynı olaya ilişkin haberleriyle karşılaştırdığımızda ne görüyoruz? Şunu: Hürriyet'in haberinin altında Onur Sağsöz'ün imzası var. Sağsöz, DHA'nın Erzurum muhabiri. Dolayısıyla, Sağsöz'ün haberini Milliyet ve Vatan gazeteleri de kullanmış. Ama ne hikmetse, bu iki gazete Sağsöz'ün 'in haberinin asıl "can alıcı" bölümünü atlayıp, olayı sırasıyla "Erzurum'da AIDS paniği" ve "AIDS'li Oksana canlı bomba gibi" başlıkları altında birer küçük habere dönüştürmüş. "Oksana"nın (bu gazetelerde yüzü mozayiklenmemiş) Erzurum Emniyet Müdür Yardımcısı açıklama yaparken onun hemen yayında hazırolda bekleyişi ve bu bekleyişin bir "hak ihlali" olup olmadığı yönünden sorgulanması filan hak getire... Haber, Akşam ve Sabah gazetelerinde de (bu iki gazete haberi kendi muhabirlerinden almış) benzer şekilde yer alıyor. "Oksana"nın basın önünde teşhiri bunlar için de sorun teşkil etmiyor... Son olarak Hürriyet'te yer alan bir başka bilgiyi de hatırlatalım: Gazete, "Oksana"nın teşhirinin bir "hak ihlali" olup olmadığını iki hukukçuya da danışmış. Bu hukukçulardan birisi Erzurum Baro Başkanı Sadullah Kara. Baro Başkanı, bu "teşhir"de sakıncalı hiçbir yan bulmuyor; hatta bu işlem "toplumun menfaatini ilgilendiren bir durum." Görüşüne başvurulan diğer avukat ise, İHD Genel Başkan Yardımcısı Eren Keskin. Olayın iki tarflı hak ihlali olduğunu söyleyen Keskin de şöyle devam ediyor: "Birincisi O.T.'nin HIV taşıyıcısı olduğunu bilerek erkeklerle birlikte olmasıdır. İkincisi ise O.T'nin yakalandıktan sonra derhal hastaneye yatırılarak tedavi altına alınması gerekirken emniyet müdürü ve valinin katıldığı bir basın toplantısında teşhir edilmesidir." Bu arada, Hacettepe Tıp Fakültesi AIDS Tedavi Merkezi Müdürü Prof. Dr. Serhat Ünal'ın, AIDS'li bir hastanın teşhir edilmesinin dünyanın her yerinde "yanlış" olduğunu açıkladığını da unutmayalım. Evet, sonuç olarak doğruya doğru; 27 Aralık 2003 tarihli Hürriyet'in manşetten girdiği haber doğrusu tam "büyük gazete" işi bir haber... (K.B.)
Bir yerlerde durup sahip çıkılmayı bekleyen haberler ve güzel bir örnek "Haberden haber çıkarma", ilk bakışta "tembel işi" izlenimi veren bir "yöntem" gibi görülebilir... Oysa hiç öyle değildir. Üzerinde düşünmeyi, önceki bilgilerle bağlantı kurmayı gerektirir; gayret ve bilgi ister yani... Dolayısıyla böyle bir refleks ancak iyi gazetecilerde gelişir. Bu yöntemle bazen öyle haberler "üretilir"ki, "var olanı toplama" diyebileceğimiz klasik yöntemle elde edilen orijinal haberden bile daha "anlamlı" yeni haberlere ulaşılabilir... Ahmet Çelik'in 29 Aralık tarihli Posta'nın manşetindeki "HAVA ATMAYA SON" başlıklı haberi işte bu kategoriden "üretilmiş" bir haber. Okuyalım: "Gelirleri yeterli olmadığı halde hava atmak için lüks oto ve cip alanlar 9 milyara ulaşan vergileri görünce araçlarını satmak için adeta kuyruğa girdi. Satılık ikinci el cip ilanları 10 kat arttı. Fiyatlar çok düştü ama alıcı yok..." Bu haberin, birkaç gün önce açıklanan ve bütün gazetelerde yayımlanan şu rutin haberden türetildiğini anlamışsınızdır: "Yeni Motorlu Taşıtlar Vergisi araçların silindir hacmine göre belirleniyor. Örneğin silindir hacmi 2501 ile 4001 cc arasında olan 1-3 yıllık bir cip ya da lüks otonun vergisi 2.3 milyarla 9 milyar arasında değişiyor..." Posta gazetesinin muhabiri Ahmet Çelik'in bu rutin haberi okuduktan sonra şöyle bir muhakeme yaptığı anlaşılıyor: "Evet, vergiler çok yükseldi ama bu ciplere o kadar para veren birine yine de bana mısın demez bu artış. Ne var ki 'hava atmak' için kendini zorlayarak lüks cip sahibi olanların şok geçirmesine yeter de artar bile. Kurduğum bu bağlantı doğruysa, ikinci el lüks oto ve ciplerin satışında büyük bir artış olmalı. Bakalım sayılara, durum neymiş?.." Sonrası haberden belli: Bakmış ve tam "10 katı" bir artış görmüş. Eh, bu da "HAVA ATMAYA SON" manşeti için yeter de artar bile... Ahmet Çelik, doğrudan doğruya lüks oto ve ciplerin ikinci el satışlarındaki büyük artıştan yola çıkarak da ulaşmış olabilir bu sonuca. Burada da bir "bağlantı kurma" ve "anlam arama" çabası var, gazetecilik açısından o da değerli, ama biraz önce özetlediğimiz atıl yürütmedeki kadar "değerli" değil... (A.G.)
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |