|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
11 Eylül sonrası dünyadaki gelişmeleri doğru okuyabilmek için asgari iki şart vardı; ilki dünya sisteminin işleyişi hakkında sağlıklı bilgi ve entelektüel kapasite, ikincisi muhtemel sonuçları aleyhinize de olsa doğruyu söyleyecek kadar dürüst olmak. Yani, bir insan olarak herhangi bir okuyucunun sahip olması gerektiği kadar ahlak sahibi olmak. Kitleleri etkileme gücü dikkate alınırsa, belki daha fazla ahlaki sorumluluk yüklendiğinin bilincinde olarak kaleme sarılmak. Yukarıda belirttiğimiz temel sorumluluk alanını ihmale etmeden 11 Eylül sonrası yaşanan gelişmeler üzerine iki farklı yaklaşıl sergilenebilirdi. Nitekim 11 Eylül sonrası gelişmeler onu nasıl okuduğunuza bakıp sizin dünyayı kavrayış biçiminiz hakkında fikir verecek mihenk taşına dönüştü. Çünkü yaşanan sadece bir terör olayı değil, bununla birlikte harekete geçirilen ahlaki, stratejik, askeri yapılanma söz konusuydu. Dünya sistemi yeniden şekilleniyor, bu yeni durum karşısında takınılacak tavırlarda her hangi bir entelektüel yorum olmaktan daha fazla anlam taşıyordu. Küresel hegomonya dünyaya şekil verirken, belli ki 11 Eylül saldırıları, bundan sonra geliştireceği stratejinin uygulamaya konması için en azından meşrulaştırıcı bir araç olarak kullanacaktı. Burada iki türlü tavır takınılabilirdi. Ya bunu bir terör olayı olarak görür, Amerikan medyasının yansıtmaya, Bush yönetiminin tüm dünyayı ikna etmeye çalıştığı gibi uygarlığın dini fanatizme karşı mücadelesine dönüştürür, buna kaynaklık eden terör odaklarının üstüne yürürsünüz. Nitekim dünya medyasının büyük kısmı gibi Ttürkiye'deki medya da bu yönde tercihini koydu. Bir yanda uygarlık değerleri ve onun temsilcisi başta Amerika olmak üzere batı dünyası diğer tarafta kör fanatizmin bu uygarlığa ve hayat tarzına karşı duyduğu öfkeden beslenen terorizm. Ve bu terörizlin beslendiği dini kültür ve yuvalandığı koskoca bir İslam dünyası… Böylesi bir izahın çok rahatlatıcı ve de prim yapan bir tarafı olduğunu itiraf etmek gerekir. Her türlü eleştirel düşünceden, sorgulamadan uzak "düz okuma" biçimleri gibi; yaşananları belli bir coğrafyanın, belli bir kültürün düşmanına saldırısı olarak ortaya koyan entelektüel çözümlemeler bilgi ve etik sınavında hiç de iyi not almadılar. Bir kısım açıkca saldırganlaşan, hatta Suzh yönetiminin açık saldırganlığına alkış tutan uygarlıktan yana saldırgan bir dil kullanan hür bası8n Sovyet blokunun sansürlenmiş resmi yayın organlarının yerini aldı. Sansürcü medyanın yerini eklemlenmiş (embedded) medya almıştı. Tüm gelişmelere bindiği Amerikan tankının vizöründen bakan bir gazeteci, entelektüel tip ortaya çıktı. Ezip geçtiği sadece şehirler paletlerin altında can veren insanlar değil bizzat gerçeğin kendisiydi. Böylesi politik bir duruşla 11 Eylül sonrasını okumaya, daha doğrusu 11 eylülde ne olup bittiğini kavramaya ve bunun gerçek sorumlularının kim olduğu sorusuna doğru cevap verebilmenin imkansız olduğu ortada. Bu yaklaşımla dünyayı okumaya, uluslararası sitemin işleyiş mantığını görmezlikten gelerek güçlü olanın yanına gömülerek (embedded) uygarlıktan yana olduğunu söylemek sadece 'bilgi eksikliği sorunu' olarak geçiştirilemez. Batı düşüncesinin en önemli ayırtedici özelliklerinden biri olan 'eleştirel düşünce-okuma'dan hiç nasibini alamamış 'batılı değer' savunucusu entelektüellerin içine düştüğü sefaletin etik boyutu devreye giriyor. Türkiye gibi bir ülkede yaşadığı halde İslam karşısındaki tavrı bir batılıdan daha kör ve de nankör (bu ifade tesadüfen kullanılmadı) medyatik derinliği aşamamış aydınların tavrı çok daha vahim. Sadece Batı uygarlığının felsefi ve etik yapısını kavramamak gibi temel zafiyet içinde değil aynı azmanda yaşadığı çağın ekonomik ve siyasal yapısını da kavramak konusunda acziyet sergiliyor. Üstüne üstlük büyük gazetelerde Amerikanın başını çektiği hegomonik yapılanmanın açıktan oynadığı oyunu deşifre etmeye çalışan, gelecekteki dünya sisteminin gelecekte alacağı şekli ve bunun dayandığı ekonomik, askeri, siyasi temelleri çözümlemeye çalışan zihinleri ise komploculukla itham etmek gibi ucuzculuk peşindeler. Amerikan vatandaşında daha fazla Amerikan çıkarları hesabına yorum yaptığı intibaının veren bu kalemlerin entellektüel acziyeti tüm çıplağıyla ortaya serilmiştir. Bilhassa İslamcı aydınları terörü lanetlememekle itham ederek köşeye sıkıştırma ucuzculuğuna düşünlerin kendi toplumlarına, tarihlerine, ve ülkelerine ilişkin sınavdan geçtiklerini söyleyemeyiz. Hele hele Türkiye gibi bir ülkede yaşadığı halde İslam ve terörizmi ilişkin bu denli aynileştirmek, Amerika'nın şekillendirmek istediği yeni hegonomik güç merkezli dünya sistemini İslam- terör bağlamından analiz etmeye çalışmak sadece entelektüel bir zaaf değildir. Terörün yeni dünya isteminin bir objesi olduğu, terör olmazsa yeni Amerikan stratejisinin işleyemeyeceğini görmemek, görmezlikten gelmek sadece entelektüel kapasite meselesi değildir vesselam.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |