|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Bir gün sonra geride bırakacağımız 2003 yılının en önemli olayı nedir diye bir soru sorsak muhtemelen her birimiz farklı cevaplar veririz. Önce dünya genelinden bakalım. Herhalde dünyada 2003 yılının en önemli olayı Amerika Birleşik Devletleri'nin müttefikleriyle birlikte gerçekleştirdiği Irak'ın işgali olmalıdır. Konuyla ilgili tartışmalar, çarpıtmalar, tehditler ve gösterilerden sonra Irak'ın üzerine yağdırılan bombalar, ülkeye salınan yüzbinlerce yabancı asker Irak'ı dünya gündeminin en önemli sorunu haline getirmiştir. Biyolojik ve kimyasal silah öcüsü ile yıldırılan dünyanın gözü önünde kocaman bir ülke işgal edildi. Bu savaş sırasında ne kadar masumun öldüğü, kaybolduğu, evini ve işini kaybettiği henüz bilinmiyor. Irak trajedisi devam ediyor. Irak'ın nasıl bir harabe ülkeye dönüştüğünü her gün televizyon ekranlarına yansıyan görüntülerle izliyoruz. Bu konuda söylenecek çok şey var. Sadece küçük bir ayrıntıya dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu ülkedeki işgalcilere karşı gerçekleştirilen saldırılarda ölen Amerikalıların çetelesi tutuluyor. Haberler şöyle sunuluyor: "1 Mayıstan bu yana Irak'ta ölen Amerikalıların sayısı ...... ulaştı..." Bu cümle ile kamuoyunun olaya dikkati çekilmek isteniyor. Peki Irak'ta savaşın bittiğinin ilan edildiği 1 Mayıstan bu yana ölenler sadece Amerikalılar mıdır? Bu ülkedeki yerli halktan ölenlerin çetelesi niçin tutulmuyor? Yerli halk çetelesi tutulacak kadar değerde mi değil, yoksa yerlilerden ölenler o kadar çok ki artık onların sayılarını tutmak bile mi mümkün değil? Burada tarihin derinliklerinden gelen Batılı insanın zihnindeki beyaz adam ve diğerleri ayrımını görmezlikten gelmek olmaz. 19. yüzyılda denizaşırı ülkelere sömürgecilik için giden Batılı beyaz adam, buralara medeniyet götürdüğünü söylüyordu. Bugün de Irak'a özgürlük ve demokrasi götürdüğü şarkısını söylemekte ve bu kutsal misyon için ölenlerin çetelesini sektirmeden tutmaktadır.
Türkiye özelinde 2003'ün en önemli olayı geçen ay gerçekleşen İstanbul'daki terör saldırıları mı, yoksa Recep Tayyip Erdoğan'ın başbakan olması mı? Avrupa Birliği sürecinde çıkarılan uyum paketleri, enflasyonun yüzde yirminin altına düşmesi, Amerikan askerlerinin Kuzey Irak'a geçişine izin veren teskerenin Mecliste reddedilmesi gibi pek çok önemli olay akla gelebilir. Ama ben R. T. Erdoğan'ın başbakan olmasını 2003'ün en önemli olayı olarak hepsinin önüne koyuyorum. Çünkü Sayın Erdoğan'ın başbakanlığa uzanan uzun ince yolda nelerle karşılaştığını, ne tür muamelelerle yüz yüze geldiğini, "artık muhtar bile olamaz " diye manşetler atıldığını unutmuş değiliz. Aslında Sayın Erdoğan'ın başbakan olmasının sembolik bir anlamı vardır ve bu Türk siyasetinin dönüşümünü ifade etmektedir. Erdoğan Türk siyasetinde öne geçen yeni neslin, anlayışın ve yönelişin temsilcisidir. Altmışlı yıllardan bu yana siyasetin aktif aktörleri olan Soğuk Savaş döneminin refleksleriyle şartlanmış siyasetçi nesli 2002 genel seçimleriyle Türk siyaset sahnesinden çekilmişlerdir. Demirel, Ecevit, Erbakan ve onlarla birlikte hareket eden ekipler görevlerini günahı ve sevabıyla tamamlayarak siyasete veda etmişlerdir. Seksenli yıllarda T. Özal siyasete yeni bir anlayış ve soluk getirmişti. Kişiliği, ilişkileri, toplumun içindeki davranışları ve vizyonu ile halkın takdir ve beğenisini kazanarak hem siyasette yeni bir devir açmış hem de ülkeye büyük hizmetlerde bulunmuştu. Onun çizgisi siyasette farklı bir renkti. Şimdi de Sayın Erdoğan'ın siyasete yeni bir üslup, renk ve anlayış getirmesi söz konusudur. Kişiliği, kimliği, davranış ve tutumu ile siyasette farklı bir çizgi olduğu gibi başbakanlığını yürüttüğü hükümeti ve partisinin icraatları ile de yeni bir dönemi ve açılımı başlatmış olacaktır. Diğerlerini bir tarafa bırakalım, sadece kamu yönetimi reformunu gerçekleştirmesi bile onun farklı siyasetini ortaya koymaya yetecektir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |