|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
2003 yılı taraftarı olduğum takım (Fenerbahçe) için hiç de parlak geçmedi. Umutlar yarına (yani 2004'e) kaldı; ancak bu da delik-deşik olmuş, liderin on bir puan gerisine düşmüş, iyicene zayıflamış bir umut. Yönetim sürekli geleceğin Fenerbahçesini kuruyoruz söylemini kullanıyor. Tesisler açısından doğrudur; bütçe ise önümüzdeki kongrede açığa çıkacak. Galatasaray uzun süre, Beşiktaş geçen yıl ve bu yıl başarılarının, kupalarının şölenini düzenlediler. Bize ise transfer şölenleri düştü. Şimdi 5 Ocak'ta yine bir transfer şöleni olacak. Skandala dönüşen bir macera ile Fenerbahçe'den ayrılan Ariel Ortega, Nobre ile birlikte dönüyor. Bunlara Tuncay ve iç transferden daha başka isimler ekleyebilirsiniz. Alın size bir transfer şöleni. İdare edin. Keşke bunların yerine altın tepside sunulan Samsun ve Sebat maçlarını alabilseydik. Tabi transfer şöleni deniyor ama, kaleci sorunu da ortada lök gibi oturuyor. İkinci yarının ilk maçlarında yine kaleci hataları yüzünden puan kaybı olursa ortalık yeniden karışacak. Korkarım bu aşkın sonu yine hüsran olacak. * * * Galatasaray imparatorlukların yükseliş ve çöküş sürecini bütün acıları ile yaşıyor. Fatih hocanın transfer atakları yaraya merhem olmadı. Ve yönetim ara-transferde nefesi kesilmiş bir tutumla "bir şey yapamayız" kararına vardı. Bu hazin duruma bir de kongre çekişmelerini ilave ederseniz -Geride stad meselesi de var- gelecek karanlık görünüyor. * * * Her ne kadar Şampiyonlar Liginden kıl payı dönmüş olsa da Beşiktaş UEFA umudunu muhafaza ediyor. Hadi onu da bir yana koyalım sezon ortasında neredeyse şampiyon ilan edildi. Takım en fazla bir santrafora ihtiyaç duyuyor. Yine de ben şunu iddia ediyorum: Beşiktaş ilk yarının pek çok maçını Lucescu'nun şansı ile kazandı. İkinci yarıda bu şans geri döner, bir kaç maçta puan kaybına uğrarsa gerisi çorap söküğü gibi gelir. Beşiktaş çok oturmuş, çok sağlam görünen yapısına rağmen pek çok maçını yüzde kırkla oynayan Sergen sayesinde kazandı. * * * 2003'ün en hazin macerasını elbetteki Milli Takım yaşadı. Bir üst tura geçeceğimiz neredeyse çantada keklik sayılırken, hesapta olmayan Letonya'nın tokadını yedik. Bu hezimet Şenol Hoca'nın pamuk ipliğine bağlı itibarını zedeledi. Medya koro halinde "çekil artık" dese de hoca anlaşmasının son gününe kadar herhalde takımın başında kalmaya niyetli. Fatih Terim de aynen Şenol Hoca gibi taraftarlarını hayal sükûtuna uğrattı. Bu sezon belki de Fatih Hoca'nın Galatasaray'daki son sezonu olacak. Dört yıl boyunca kazandığı onca kupa bir anda unutuldu ve hoca hedef tahtası haline geldi. Mustafa Denizli büyük umutlarla aldığı Vestel-Manisa'yı istenilen noktaya getiremedi. Buna mukabil Samet Aybaba tuhaf bir biçimde ayrıldığı Trabzon'da geriye genç -enerjik- süratli, zevk veren bir futbolu devam ettiren bir takım bıraktı. Ziya Doğan'ın Malatyaspor'u da aynı. 2003'de üç büyüklerden çok Gençlerbirliği'nin, Antep'in, Denizli'nin başarıları ile sevindik. Bir diğer sevindirici nokta da, süper ligde oynayan her takımın artık kolay lokma olmaktan çıkması idi. Bence bu son olgu futbolumuzun bu hüsran yılında en fazla üzerinde durulmaya değer kazancıydı.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |