Hindistan'da heykeltıraşlar kumdan heykeller yapmışlar. Televizyonlar gösterdi.

En çok ilgiyi Saddam heykeli çekmiş. Ve galiba birinci seçilmiş.

Gelen geçen, o heykelin yanına dikilip fotoğraf çektiriyordu.

Kim ne derse desin, heykellerin sakalı yoktur diyen şaire inat, Atv ana haber bülteninde Saddam heykelini yapan heykeltıraş ile konuşuldu.

Kadın heykeltıraş çıktı, yaptığı o heykelle herkese bir mesaj vermek istediğini söyledi.

"Kumdan heykelin ömrü nasıl ki denizden gelen dalgaların insafına kalmışsa..."

Evet, dalgaların insafına kaldıysa, o heykelin ömrü fazla olmaz.

Tıpkı Saddam gibi.

Yalnız, bir mesele var. Oradaki tek heykel Saddam'ınki değildi.

Bir çok heykel vardı.

Hz. İsa'nın çarmıha gerilmiş hali bunlardan biri.

Ve diğerleri de kaleler, köprüler, şahıslar...

Hepsi kumdan yapılmıştı.

Dalgalar Saddam'ın heykelini bir vakit sonra yok edecekse, diğerlerini de aynı akibet bekliyor demektir.

Aynı haberi başka bir kanalda daha seyrettik.

Kanal 7'de, aynı görüntüler gösterildi ve heykeli yapan kişiyle konuşuldu.

Arada ufak bir fark vardı.

Oradaki habere göre Saddam heykelini yapan kişi erkekti.

Esmer, orta yaşlı bir Hintli.

Acaba hangisi doğruydu?

SAYIN HIRSIZA DUYURU

Denizli'deyiz. Saffet Avcı bildiriyor, "Nasihat mı etkili, musibet mi?" sorusunu da iliştirerek...

Fatih İlköğretim Okulu ana sınıfı öğretmenlerinden bir bayan, yeni aldığı 'sıfır' arabanın içinde çantasını unutur. Aceleden.

Farkedip döndüğünde araba camının kırıldığını görür.

Çanta gitmiştir.

Eş dost, arabanın kaskosu var mıydı diye sorar.

Ne yazık ki kasko yaptırmamıştır.

Biraz nefes aldıktan sonra kaskoya sıra gelecektir hesaba göre.

Ancak bu hırsızlık olayı, işleri hızlandırır.

Ne olur ne olmaz düşüncesiyle, ilerisi için kasko yaptırılır.

Çok geçmeden çanta bulunur.

İçinde ne varsa hepsi yerli yerindedir. Zaten çalındığında para veya değerli eşya yoktur çantada.

Kimliklerine, kalemlerine kavuştuğu için hırsıza teşekkür borçlu olduğunu söyler "Hocanım" arkadaşlarına.

Aksiliğe bakın ki birkaç gün sonra bir trafik kazası yapar.

Altı-yedi milyarlık hasarı kasko karşılar. Hocanım, sayesinde kasko yaptırdığı hırsız için "Bırakın teşekkürü, bulsam kendisine yemek ısmarlayacağım" demektedir.

Hırsıza duyurulur.

BEŞ HARFLİ BALIK

İki arkadaş masa başında oturmuş; biri elindeki gazetenin bulmacasını çözmeye başladı. Diğeri de meraklı, "bana da sor, bana da sor" diyor. Bir kaç tane basit soruyu bilemeyişine aldırmadan, ısrar ediyordu "yine sor, yine sor" diye.

Arkadaşı da kırmadı, sordu:

- Bir balık cinsi.
- Kaç harfli?
- Beş harfli.
- Hamsi.
- Değil...
- Palamut.
- Beş harfli dedim.
- Lüfer.
- Değil... Baş harfi S, orta harfi Z, son harfi de N.
- Hah, buldum...
- Ne?
- Sezon balığı.

100-DELİK

Ankara Etlik'teki bir emlakçı bürosunun camında "100-delikli eleman aranıyor" şeklinde ilan okumuş arkadaşımız Rıfat Yörük...

Merak edip sorduğunda, bunun "yüzdelikle yani primle çalışacak eleman" anlamına geldiğini öğrenmiş.

TALİH KUŞU

Hakkari'de Milli Piyango bayii bulunmadığı gibi, seyyar bilet satıcıları da yokmuş.

Hakkarili vatandaşlarımız, talih kuşunun kendilerine ne zaman uğrayacağını merak ediyor...

Büyük ikramiye İstanbul'da yaşayan Hakkarili birine çıkarsa, o zaman görürsünüz!

SOĞUMADAN

- Ne muhabbeti?
- Geyik muhabbeti.
- Ne geyiği?
- Orman geyiği.
- Ne ormanı?
- Dağ ormanı.
- Ne dağı?
- Ağrı dağı.
- Ne ağrısı?
- Baş ağrısı.
- Ne başı?
- Kuş başı.
- Ne kuşu?
- Muhabbet kuşu.
- Ne muhabbeti?
- Geyik muhabbeti.
(Cafer Acar, Muhittin Çuhadar, Hasan Rubar)

MEHMET ŞEKER

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu