AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Darbe çığırtkanları

Sokakta "bilim" yürüyüşü... Öyle mi? Cübbeler "bilim"i temsil ediyor... Öyle mi? Bunu onlar söyleyince inanmamız gerekiyor... Öyle mi?

15 metrelik bir afiş. Üzerinde tesadüfen (!) "Ordu göreve" ifadeleri yazılmış. Gene tesadüfen (!) üzerlerine "Ordu göreve" yazıları yazılmış onlarca küçük pankart taşınıyor...

Zaten o pankartı taşıyanlar da bu yürüyüşe tesadüfen gelmişlermiş... Öyle mi?

Belki rektörler adına Anıtkabir defterini imzalayan AÜ Rektörü Nusret Aras da, oraya, askeri müdahalelerin klasik gerekçesi "cumhuriyeti koruma ve kollamak için buradayız" ifadelerini, TSK İç Hizmet Kanunundan referansla tesadüfen seçip yazmıştır.

Belki Tandoğan'da "Ordu Göreve" pankartlarının taşındığı sırada yukarda askeri uçakların "prova uçuşu" yapıyor olmaları da hakikaten tesadüftür...

İstanbul Üniversitesi'nde yönetimle içiçe eylemler koyan Atatürkçü Düşünce Klüpleri Federasyonu'nun çıkardığı Türk Solu dergisinde aylar önce (23. 06. 2003) çıkan "Ordu Göreve" kapağı tesadüfen bu mitinge konuk olmuş... Mitingi kardeş kardeş düzenleyen Rektörlerle Atatürkçü Düşünce Dernekleri'nin, bu pankartlardan ve birbirlerinden hiç mi hiç haberleri yok...

Rektörler "Aman indirin şu pankartı" demişler de indirilmemiş... "Bizim bu pankartlarla ilişkimiz yok" buyurmuşlar... Oryantale bak, oryantale!!!

Bir soru:

Şimdi hükümet etmekte olan parti 29 Ekim dolayısıyla Ankara'da, 500 bin kişilik bir kutlama programlasa bunu başarabilir mi?

Cevabı açık: Bundan şüphe edilemez. Herkes bilir ki Ak Partinin bunu başarabilecek bir toplumsal tabanı var.

Peki o ziyaretle bu ziyaret arasındaki fark ne olur?

Herhalde "Ordu göreve" farkı olur...

Bir yerde halk olur, Türk Bayrakları olur, diğer yanda halk anlamsızlaşır, "Ordu Göreve" çağrısı yapılır.

Bunu, rektörleri sokağa çağıranlar herkes kadar bilirler.

Gene bu işin planlayıcıları, iktidara meydan okumak için ortaya koymak istedikleri gücün bir halk gücü olmadığını, olamayacağını bilirler...

Sürece bakalım:

İş, başından beri "rejim tartışması" eksenine sürükleniyor ve bu alanda bir gerilim oluşturulmak isteniyor.

Bu alandaki gerilimin en etkin taraflarından birisinin Türk Silahlı Kuvvetleri olacağı, geçmiş deneyimlere bakarak çıkarılan bir sonuç...

Rejim hassasiyetlerini kaşı ve orayı uyar...

Nereye kadar?

Saatlerce yanyana yürüdüğünüz birilerine "Ordu Göreve" afişleri taşıtıncaya kadar...

"Bu işin sonu oraya varır" mesajını ver.

Türk Solu dergisinin kapaklarından birinde "Üniversite direnecek... Menderes gibi geldi, Menderes gibi gidecek" ifadeleri var.

Bu vıcık vıcık darbe çığırtkanlığı değil mi? Bu vıcık vıcık, hatta iğrenç bir kan tutkusu değil mi?

"Bunlarla beraber değiliz" ha!!! Bu da sadece "Yan canibime koy" yüzsüzlüğü ya da "Görevimiz Tehlike" senaryolarında olduğu gibi "Yakalanırsan senden sorumlu olmayacağız" yaklaşımından ibaret değil mi?

Dünyada darbe çığırtkanlığının bu kadar aleniyete dökülebildiği başka bir ülke var mı acaba?

Üniversite rektörlerinin darbe çığırtkanları ile yanyana yürüdüğü bir başka medeni ülke var mı?

"Yasal planda demokratikleşme iyi ama, uygulamada problem var..." denip duruyor. Yargı alanındaki tutuculuk örnek gösteriliyor. Örnek aramaya ne hacet.... Al bu fotoğrafı Avrupa'da başkent başkent dolaştır: "Üniversite rektörlerinin darbe çığırtkanlarıyla yanyana yürüdüğü bir ülkede demokrasiye kaç asır sonra varılır?" sorusu sorulmaz mı?

Yoksa bu, AB üyeliğine karşı "Türkiye'de bir askeri müdahale bu kadar günceldir" şeklinde mesaj vermeyi amaçlayan bir provokasyon mu?

Gerçek şu ki, sadece bu görüntü bile üniversitelerde ne kadar acil bir reform ihtiyacı bulunduğunun göstergesidir.

Kimi sözümona demokrat (!) gazeteler, ancak dipnotlarda gördüler "Ordu göreve" afiş ve pankartlarını... Vatan'ın "AYIP" manşeti ile verdiği, Tercüman'ın "Cübbeli tahrik" diye duyurduğu, Zaman'ın "Rektörler 'Ordu Göreve' pankartının gölgesinde Anıtkabir'e yürüdü' manşetiyle sunduğu, Sabah'ın bile "Demokrasi ayıbı" demeye layık gördüğü bir haberi Milliyet neden "onbinlerce" notu iliştirilmiş halde ve "profesör öğrenci birlikte yürüdü" başlığı ile, Hürriyet neden "Büyük Yürüyüş" diye verir?. "Ordu Göreve" kışkırtmasının haber değerini önemsemedikleri için mi, yoksa andıçlamadan geçtikleri için mi? Hayret! Demokratik hassasiyeti bilinen Radikal'in bile dili dolaşmış sanki. "Ordu göreve" pankartlı görüntü yok, haber manşete "Üniversite kavgası Anıtkabir'e taşındı" başlığı ile gelmiş, spotlarda ise pankart konusunda rektörlerle ADD'liler temize çıkarılmış... YÖK reformu denince Doğan Grubunun demokratlığı şaşıyor.. Garip doğrusu mu demeli, hayra alamet değil mi demeli?

Gürüz ve ekibi, Türkiye ile oynuyor, Türkiye'nin temel kurumlarını da oyun malzemesi halinde kullanıyor. Ben bu sorumsuz gerilim tırmandırışı karşısında gerilim içine çekilmek istenen kurumların da nasıl tavır koyacaklarını merak ediyorum. Ankara'da, rektörlerin yanıbaşında "Ordu göreve" diye afişler taşınıyor. Acaba "Ordu göreve" çağrısı karşısında Ordu ne diyor? Gerçekten biri söylemesi gerekiyor mu? Gerekmiyor mu?


27 Ekim 2003
Pazartesi
 
AHMET TAŞGETİREN


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED