AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Türban yasağından, sakal yasağına TBMM de tabur lokantası olayı

Bir milletvekili, TBMM içinde bulunan tabur lokantasına sakallı olduğu için alınmamıştır. Oysa, tabur lokantasına milletvekilleri serbestçe girebilirler. TBMM tarihinde böyle bir olay ilk defa cereyan etmektedir.

Bir milletvekilinin tabur lokantasına girmesine engel, bazı makul sebepler olabilir. Yer müsait değildir. Tabldot bitmiştir. Lokanta kapatılmıştır. Ancak böyle makul sebepler yokken, milletvekili sakallı olduğu için oraya alınmıyorsa, bu olayın üzerinde ciddiyetle durmak gerekir.

Muhafız taburu

TBMM meclisi bünyesinde, bir muhafız taburu vardır. Bu tabur, Meclis Başkanının emrindedir. Meclis idare amirleri, TBMM başkanına niyabeten bu yetkiyi kullanırlar. Muhafız taburunun lokantası TBMM içindedir. Konuyu bu haliyle düşündüğünüz zaman, milletvekilinin oraya sokulmaması eyleminin, bir apartman yöneticisinin, kat maliklerinden birisini evine sokmamasından farkı yoktur.

Kısaca söylemek gerekirse, TBMM başkanlığı, tabur lokantasının işletilmesinde bir otorite boşluğu bırakmıştır. Elbet te bırakılan boşluklar birileri tarafından doldurulacaktır. İşin dikkat edilmesi gereken yönlerinden birisi budur.

Konunun asıl önemli yönü

Konunun asıl üzerinde durulması gereken başka bir yönü ise, milletvekilinin lokantaya sokulmama gerekçesidir. Sakal, tabur lokantasını yönetenler tarafından yasak bir simge kabul edilmiş, buna göre bir uygulama yapılmıştır.

Sakal neyin simgesidir? Tarihte sakal konusu asırlar boyu tartışılmıştır. Bir zamanlar Çarlık Rusya'sında, sakalları tıraş etmek, homoseksüelliğin bir simgesi olarak kabul edilmiştir. Rus Çarı, 19. asrın ortalarında, sakal bırakmayı yasakladığı zaman, halk tarafından büyük bir mukavemetle karşılaşmıştır.

Bir dönem gelmiş, Çe Güyevera'nın sakalı, başka bir dönem, Kastro'nun sakalı, moda haline gelmiş, bu modaya uyanlarla uymayanlar arasında ideolojik çatışmalar olmuştur. İşin gerçeği şudur ki, kendi fikirlerini açıkça savunmaktan korkanlar, bunu sembollerle ifade etmeye veya sembollerle mücadele etmeye çalışırlar. Bu çeşit mücadeleler, bir ülkede hürriyetlerin, demokrasinin yerleşmesi önündeki engellerdir.

Türkiye'deki türban krizinin temelinde de bu yatmaktadır. Bu krizde, yasakçı tarafı tutanlar, Türbanın irticaın bir sembolü olduğunu, bu sembolü kullananların Cumhuriyetin temellerini ortadan kaldıracaklarını iddia etmektedirler. Bu yasağa karşı çıkanlar ise, Türban takmanın insan haklarından birisi olduğunu ve yasaklanamayacağını söylemektedirler.

Türban çatışması alelade bir anlaşmazlık değildir. Bir simgeye karşı açılmış bir mücadeledir.

Tarihte iktidar savaşları

Aslına bakılırsa, asırlar boyu, hakim sınıflarla, geniş halk tabakaları arasında iktidar mücadelesi vardır. Bu mücadele, her ülkede, kendine has metotlarla yapıla gelmiştir. Türban gibi spesifik konular, büyük bir mücadelenin içerisinde, sadece bir noktadır.

Demokrasiler, orta çağda mevcut feodal güçlere karşı geniş avam tabakasının baş kaldırmasından doğmuştur. Bu savaşın temelinde, bir atasözümüzle ifade edildiği gibi, "halk mı yaman, bey mi yaman" esprisi yatmaktadır.

Batı ülkelerinde, avam tabakasının feodal güçlere karşı yaptığı savaşın ayni, Türk demokrasisinin tesisinde de yaşanmaktadır. Bilinmektedir ki, Osmanlı yönetimine hakim güç bir koalisyondur. Bu koalisyonun ortakları, seyfiye, yani askerler, kalemiye yani bürokrasi ve ilmiye yani medreselerdir.

Bu gün de başka isimlerle de olsa, ayni prensiplerle kurulmuş bir koalisyon vardır. Demokrasi tarihimizde ilk günden itibaren, bu koalisyonla, avam tabir edilen halk kitleleri arasında bir çekişme yaşanmaktadır.

Türban çekişmesi

Yukarıda da dediğimiz gibi, Türban konusunda yapılan mücadele, bu iktidar yarışında verilen meydan savaşlarından sadece bir tanesidir. Dikkat ederseniz türban yasağını savunanlar, tutucu bir kısım Intellerle birilikte, bürokratlar ve üniversitelerdir. Türban takma hürriyetini savunanlar ise hür seçimlerle iktidara gelmiş partilerdir.

İşin esasına bakarsak, iki taraf ta böyle bir ihtilafı başlatmakla yanlış yapmışlar ve adeta kazanmaları mümkün olmayan bir savaşa girmişlerdir.

Sakal meydan muharebesi mi?

Yukarıda bahsedilen gözle bakıldığı zaman, tabur lokantası konusu, yeni bir simge ihtilafının başlangıcıdır. Türbandan sonra bir de sakal mücadelesi başlayacaktır.

Milletvekilini tabur lokantasına sokmayan yetkilinin kafasında sakalın, irticaın bir simgesi olduğu imajı vardır. Yani o milletvekili, sakalıyla Kastro'yu veya başka birisini temsil ettiği için değil, irticaı temsil ettiği için lokantaya sokulmamıştır. Konu bu yönüyle ele alındığında, bu olayın üzerinde ne kadar ciddiyetle durulması gerektiği ortaya çıkar.

Her türlü sakal veya bunun bir tarzı, irticaın sembolü olarak kabul ediliyorsa, Türkiye yeni bir anlaşmazlığın içine sürüklenmektedir.

TBMM Başkanlığı, tabur lokantasında bıraktığı bu otorite boşluğunu doldurmalıdır. Bu boşluk doldurulmazsa, devlet otoritesinde başlayan bu çatlak büyür, TBMM'nin bütün saygınlığını ortadan kaldırabilir.

Unutmamalı ki, 28 Şubat ta, bazı alanlardaki otoritelerin yetkili organlar tarafından boş bırakılması ve bu boşluğun başkaları tarafından doldurulmasıyla başlamıştır.


27 Ekim 2003
Pazartesi
 
CEVDET AKÇALI


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED