AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Şapkamı önceden çıkartıyorum

'Derin' bir yerlerde durup her şeyi planlayan kişiye buradan şapkamı çıkartmayı görev biliyorum...

Ak Parti kendisini 'merkez parti' olarak tanımlıyor. Bugüne kadar izlediği politikalara baktığımızda 'radikal' bir tavrı görülmedi Ak Parti'nin... Yerinde herhangi bir başka hükümet olsaydı nasıl kararlar alacaksa Ak Parti hükümeti daha 'ileri' bir karar almadı. Daha dürüst, daha akılcı belki, ama daha radikal değil...

İmam hatipler ve başörtüsü gibi demokrasiye önem veren herhangi bir siyasî kadronun derhal çözmek isteyeceği iki konuda bile, başta Başbakan Tayyip Erdoğan, tabana hoş gelmeyeceği bilindiği halde, "Ülkeyi gerilime sürükleyecek konuları dayatmaktan uzak duracağız" mesajını vermekten çekinmedi AKP... 23 Nisan krizinde yaşandığı gibi, gerektiğinde 'geri adım atmak' olarak görülebilecek demokratik tâvizler de verdi...

Ne olduysa şu birkaç gündür oldu. Dâvetiyelerin 'eşli-eşsiz' olarak gönderilmesiyle Ak Parti ile 'başörtüsü' arasında doğrudan bir ilişki kurulabildi. Meslek lisesi mezunlarını düz liseli arkadaşlarıyla 'eşit' hale getirecek 'haklı' düzeltme için girişilen çaba da, yeni tartışma yüzünden, "İmam hatiplere kıyak" biçiminde algılanmaya müsait hale geldi.

En başta neden kaçınmayı kararlaştırmışsa AKP yönetimi, şimdi, o konudaki tartışmaların bir parçası haline dönüştü. Bunu 'derinlerde' kalarak planlayan kişiye şapka çıkartmamı tuhaf karşılamayınız lütfen...

Bugün Ramazanın ilk günü. Aynı 'derin şahsiyet' büyük ihtimalle bu ayı zehir etmek üzere kimbilir nice sürprizler hazırladı. Oturduğu masanın arkasındaki ayrıntılı takvimde, önümüzdeki bir ayın çoğu gününe 'kırmızı kalem' ile düşülmüş notları görür gibiyim. Bir 'eylem planı' o takvim. Her gözünde, 'eylem, yöntem, kim tarafından icra edileceği, alınmak istenen sonuç' gibi hânelerin bulunduğu takvim, daha önceki örneklerden biliyoruz, bir dağıtım planına da sahip olmak zorunda... O eylemle ilgili kimin ne tür bir programı hangi kanalda yapacağını, hangi yazarın konuyu nasıl ele alacağını da öngörüyor olmalı o takvim...

Refahyol'un sonunu getiren bir Ramazan ayıydı, herhalde hatırlarsınız... Ali Kalkancı, Emire Kalkancı, Fadime Şahin, Aczimendiler, tarikat şeyhleri gibi 'önemli' figürlerin televizyon kanallarında tefrika edildiği Ramazan... Ay bittiğinde hükümet fiilen düşmüştü aslında, tarihe karışmadan önce birkaç ay daha uzatmaları oynadı... O günlerde de 'cüppeli' muhalefet var mıydı?

Beş yıl önce hazırladığı plan 'başarıyla' uygulanmış olan 'derin' şahsiyet bugün de işbaşında. Sonuç aldığını denemeyle bildiği taktiklerini bu defa Ramazandan önce devreye soktu; AKP ve tabanı tetikte olmazsa, esas trüklerini bugünden itibaren sergileyeceğine emin olabilirsiniz... Cebinde, koltuğunun altında, heybesinde hepimize şaşkınlığa düşürecek epey mahareti var çünkü o şahsiyetin...

Bu bir 'tuzak' ise, siyasîler bu tuzağa düşmekten kendilerini nasıl koruyabilirler? Bu sorunun 'kesin' cevabını bildiğimi iddia edemem; ancak oyun bozucu bir taktik hemen aklıma geliveriyor: Beklendiği gibi davranmamak... Sessiz kalmanız beklenirken tepki vererek, tepki vermeniz gereken yerde susarak oyunu bozabilir, hatta karşı taktiklerle oyunu kendi lehinize çevirebilirsiniz...

Cumhurbaşkanlığından gelen dâvetiyeyi Ahmet Necdet Sezer'in imzasına rağmen 'derin' bir planla irtibatlayabilirdi Ak Parti; o durumda konuyu tartışmaya açık tutmak yerine koyu bir sessizlikle karşılayabilirdi... Zor gibi görünse de başka konularda deneyip sonuç alabildiği bir taktik bu Ak Parti'nin; uygulayabilseydi, bu yılın Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu da sonunda 'eşli' katılımla gerçekleşebilirdi.

Bunları yazıyorum, ama geçmişte benzer bir operasyonun 'belgesi' elime geçtiğinde "Bu doğru olamaz" tepkisini verdiğimi de itiraf ederim. Bir toplantı için Almanya'daydım ve belge, "Gerçek olabilir mi?" sorusu eşliğinde kaldığım otele faksla geçildi. Şemdin Sakık'ın yakalanmasının bazı kişi ve kurumları yıpratma amaçlı nasıl kullanılabileceğine dair bir eylem planıyla ilgili belgeye ilk tepkim "Sahte olabilir" kuşkusu oldu...

Devletin önemli kollarından birinin, bir partiyi ve ona destek veren kitleyi kötü duruma düşürecek, bu arada toplumda isim sahibi bazı yazar ve gazeteciyi 'vatan haini' konumuna düşürecek, sivil toplum önderlerini karalamaya yarayacak bir plan yaptığı kolayca kabul edilebilir bir ihtimal gibi geliyor mu size? Bunu sağlamak için, bazı televizyoncu ve gazetecilerle medya patronu ve yöneticilerinin kullanılabileceği? Hele, o belgede yazılanların 'hepsi' gerçekleşmişse? "Bunu, biri, gelişen olaylara göre 'sonradan' kaleme almıştır" kuşkusuna bu yüzden kapılmıştım... Belge yayınlanınca, ilgili devlet birimi, doğruluğunu onayladı...

Şimdi, 'sevgilisi' futbolcu Arif ile yollarını ayırmış spiker Ece'nin, "Yahu, biz altı ay önce ayrıldık, sebebi de benim başımı örtmemi istemesi değil" dediği halde sesini duyuramadığı ortamda, benzer bir belgenin hazırlanıp yürürlüğe konulduğundan hiç kuşku duymuyorum. Belgeyi kimin hazırladığını bilmesem de...

Ne demişler: Beni bir kere aldatırsan senin ayıbın; ikinci kez aldatılırsam benim ayıbım... Umarım, o 'derin' kişiye sonunda şapka çıkartmayız...


27 Ekim 2003
Pazartesi
 
TAHA KIVANÇ


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED