|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Ali Yılmaz ve ismi mahfuz eşhas, "Türk gençliğinin bir yumruk olup emperyalizme kafa tutmasından niçin rahatsız olduğumu" soruyor. Olmuyorum. Türk gençliğinin "sağ-sol gibi gümüzde demode olmuş kavramları aşarak milli hassasiyetlerde birleşmesini" de ayrıca takdirle karşılıyorum. Fakaaat... Bu birleşmenin, yani "yeniden kuva-yı milliye hareketi"nin iyi niyet mahsulü olduğuna inanmıyorum. Daha doğrusu, inanmak istemiyorum. "Demokrasi ve meşruiyet karşıtlığı" temelinde vücuda getirilmiş bir ittifak, olsa olsa psikolojik savaşın parçası ve devamıdır. Diyeceksiniz ki, "Ne var yani, milliyetçi sağcıyla, ulusal solcu kuva-yı milliye saflarında birleşmişler. Siyasî uzlaşma açısından hiç de fena bir tablo değil." E ben de tersini savunmuyorum ki. Zaten ayrılmamışlardı. Soğuk savaşın "zorunlu" kıldığı ve bir CIA tertibi olduğu bugün apaçık görülen "sağ-sol" kutuplaşmasında birbirlerinin kanına ekmek doğramış, karşılıklı bilmem kaç bin "şehit" vermişlerdi; lakin, bu görece ayrışma aynı kökene ait olmadıkları anlamına gelmiyor. İttihat ve Terakki'nin evlatları birbirlerini yemişlerdi alt tarafı. Üç-beş bin insan ölmüştü. Amerika öyle istemişti. Amerika şimdi de belki meşruiyete, hak ve özgürlüklere, hatta Avrupa Birliği'nin zorunlu kıldığı "demokratikleşme yasaları"na karşı düşman kardeşler konsensusunun canlandırılmasını istiyor. Demokrasiye karşı kuva-yı milliye. Parlamentoya karşı kuva-yı milliye. TBMM'den çıkan meşru hükümete karşı kuva-yı milliye. Özgürlüklere karşı kuva-yı milliye. Başörtüsüne karşı kuva-yı milliye. Dinî ve millî değerlere karşı kuva-yı milliye. İyi de, hiçbir zaman bu toprakların ruhuyla, ahlakıyla, kültürüyle kesişmemiş (örtüşmemiş, örtüşmeyi zül addetmiş) insanlar nereden de "kuva-yı milliye ruhu"nu temsil ediyorlar? Ayıp olmuyor mu? Mao'dan, Pol Pot'tan dolana dolana gelip önce komünizme, sonra kürtçülüğe, sonra "kemalizm"e kapağı atmış kazurat takımıyla mı kuva-yı milliye? "Çok partili hayat Osmanlı gericiliğidir" diyen cuntacı artıklarıyla mı? IMF patentli teslim anlaşmalarının altına imza atan ulusal solcularla mı? Demokrasiyi katletmekle övünüp, bir de "balans ayarı" çektiğini itiraf eden postmodern darbecilerle mi? Elbette bölünme tehlikesine karşı duralım, elbette millî bütünlüğümüzü muhafaza edelim, elbette Amerika'nın ve Avrupa Birliği'nin iğvasından sakınalım, elbette güzel memleketimizi iç ve dış tehditlere karşı koruyup gözetelim. Gerekirse silaha da sarılalım ve vatan savunması için mümtaz solcularla, ürkek milliyetçilerle, mütekait cuntacılarla, kimliği meşkuk ajanlarla, balansçılarla aynı safta duralım. Ama, milletin değerleriyle savaşmadan. Milletle kavgalı olmadan. Milletin tarihini, örfünü, yaşam biçimini "tehdit" olarak görmeden. Benim itirazım, "tek yumruk olup emperyalizme kafa tutan" Türk gençliğine değil, milletimizi öncekilerden besbeter acılara garkedecek o "pis" ve "sinsi" oyunun aktörlerine. Kimleri kastettiğimi çok iyi biliyorsunuz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |