AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Pazarda turp satmak

Washington’daki ‘savaş lobisi’nin en etkili isimlerinden Paul Wolfowitz’in, görüştüğü Odalar Birliği (TOBB) heyetine söylediği, “Ordunuz Irak’a huzur getirir” cümlesini gazetede okuduğumda, aklım biraz önce bir Arap gazetesinde karşıma çıkan fıkraya takılmıştı.

Osmanlı dönemine ait fıkra şu: Vaktiyle emri demiri kesen bir paşa, düşkünlük günlerinde, medâr-ı maişet motorunu çalıştırabilmek için, eş-dostun da yönlendirmesiyle, pazarcılık yapmaya karar verir. Tezgâha doldurduğu turplarla pazara geldiğinde eski şaşaalı günleri gözünün önünde canlanır paşanın ve bağırması gerektiğinde, ağzından “Haydi turp burada, hayvanlar”, “Eşekler, haydi turp alın” haykırışı dökülür...

Arap yazar, bu eski fıkrayı, ABD dışişleri bakanı Colin Powell’ın Cenevre’deki temaslarını ve düzenlediği basın toplantısını izledikten sonra hatırlamış; “Bush yönetimine mensup kişilerin son açıklamaları beni keyiflendiriyor” deyip anlatıyor... Bırakın Avrupa başkentlerini, Arap dünyasından bakıldığında bile ‘savaş lobisi’nin içine düştüğü durum izleyenlerde acıma duygusu uyandırıyor... ABD ve İngiltere’de yönetime hâkim olanların halk desteğini kaybettikleri iyice ortaya çıksın, dünya fıkra külliyatından daha neler hatırlanacaktır, hep beraber göreceğiz...

Gazete köşelerinden, televizyon ekranlarından ‘savaş’ kışkırtıcılığı yapanların tavrı da pazarcılık yapmak zorunda kalan eskinin güçlü paşasının davranış tarzını andırıyor. Irak’ta durum iyice kötüye sardığı için doğrudan savunmak güç hale geldiğinden, siyasette ve askerî bürokraside “Asker gönderelim” tezini dillendirenler, “Bizi Iraklılar istiyor” gerekçesi ardına sığınmaya çalışıyorlar. Medyadaki Türkiye’nin burnunu pisliğe sokma niyetliler ise, kendileri gibi düşünenlere bu kadarcık bir ‘mâzeret’ kapısı dahi aralamak niyetinde değiller; düşkün Osmanlı paşası edasıyla, “Gitme kararı verecekseniz, unutmayın, Iraklılar istediği için değil, Amerika sizden talep ettiği için gideceksiniz” tafrasındalar...

Bugünler geçsin, Amerikalılar “Nerede hata yaptık?” sorusuna cevap ararken, bugüne kadar ülkemizde yaşadıkları her olumsuzlukta ‘medyamızdaki dostları’nın rolünü de mutlaka keşfedeceklerdir. “Bu tezi kim savunuyor?” sorusuna cevap teşkil eden isimlere bakıp “Aman, onlar mı, kalsın” diye tavır belirleyen pek çok kişi var. Medyadaki Bush’tan fazla Bushçu, Wolfowitz’den fazla Wolfowitzçi tavırlar, siyasileri ve bürokratları ürkütmekten başka bir işe yaramıyor...

Aslında havalara girmek için geç kaldılar; George W. Bush ve ‘neo-con’ tanımı dışında kalan yönetimden isimler, diğerleri ile aralarına mesafe koyma çabasına girdiler bile. Bir süre sonra, bazı kilit isimlerin istifalarını sundukları görülürse sakın şaşırmayınız. Topun ağzındaki iki isim, Savunma Bakanı Donald Rumsfeld ile yardımcısı Paul Wolfowitz... Hani, Rıfat Hisarcıklıoğlu’nun, “Ordunuz Irak’a huzur getirir” dediğini naklettiği Wolfowitz... Baskı altındakilerden biri de, sırtında, Irak’ın yeniden yapılanması işi ihalesiz üzerinde kalan Halliburton şirketinden ödenen 2 milyon dolar kamburu da bulunan başkan yardımcısı Dick Cheney...

Bu kanaati besleyen gelişmeler yaşanıyor.

Gelişmelerden ilki, George W. Bush’un, geçtiğimiz hafta ortasında, “11 Eylül ile Saddam Hüseyin arasında irtibat bulunduğu konusunda elimizde kanıt yok” demesiyle yaşandı. Bu sözü önemli kılan, Bush’un “Kanıt yok” demesinden sadece 48 saat önce, yardımcısı Cheney’in, 11 Eylül ile Saddam arasında doğrudan irtibat kurmuş olması... Bush, o konuşmada, İsrail-Filistin ihtilâfında da açmaza girildiğini itiraf etti; oysa Şaron’un uyguladığı -Arafat’ı Filistin’den çıkartmak da dahil- izlenen politikaların hepsi ‘neo-con’ damgalı... Bush’un garipsenen çıkışı, kendisi ile yeniden seçilme şansını aşağıya çektiklerini fark ettiği ‘neo-con’ takımı arasına mesafe koyma niyetiyle ilintili olabilir.

İkinci önemli gelişme Adalet Bakanı John Ashcroft’un kendini savunurken kullandığı üslup... 11 Eylül sonrasında ABD’de devreye sokulan ‘kısıtlı’ hak ve özgürlükler rejiminin uygulayıcısı Ashcroft, ‘terörle mücadele’ amacıyla çıkartılan ‘yurttaşlık yasası’nı eleştirenlere cevap verirken, “Kütüphanelerden ödünç alınan kitapların listesini gözaltında tuttuğumuz, mâsum Amerikalıları izlediğimiz kocaman bir yalan” dedi. Ashcroft iki yıla yakın süredir uygulanan yöntemleri yalanlamakla, kendisini ‘neo-con’ cemaatinden ayrı bir yere koymuş oluyor. Bundan böyle, FBI’nın da âmiri olan Adalet Bakanlığı adına gönderilecek emirlere itaat eden pek çıkmayacağı için, ‘savaş lobisi’nin işi ABD içinde de zorlaşacaktır...

ABD’de düşkün politikacılar pazarda turp satmak zorunda kalmıyorlar...


22 Eylül 2003
Pazartesi
 
FEHMİ KORU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED