Milli Güvenlik Kurulu, Irak'a asker gönderme meselesinde net bir açıklama yapmadı. Yapılan yorumlara bakılırsa ABD'nin Kuzey Irak'taki PKK-KADEK'in varlığını betraraf etme konusunda yanıtını geciktirmesi nedeniyle, asker gönderme kararının 'ağırdan alınması' eğilimi öne çıkmış oluyor.

Bir gazetede çıkan değerlendirme yazısında, "Ağırdan alıp asker göndermeyi aceleye getirmeme" eğilimini benimseyen Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, bu ay sonuna kadar ABD'den PKK-KADEK'in Kuzey Irak'tan temizlenmesi konusunda beklediği yönde somut bir adım gelmemesi halinde, ABD Başkanı George W. Bush ya da Başkan Yardımcısı Dick Cheney'i telefonla arayabileceği de" bildiriliyor.

Telefonu açıp da ne diyecek Başbakan?

"Bizim adımıza şu KADEK'ı oradan atar mısınız lütfen" şeklinde bir rica mı yöneltecek?

Ya da, şart mı koşacak? "Irak'a asker göndermemizi istiyorsanız KADEK'i oradan atmalısınız"

Buna karşılık ABD'nin cevabı çok net ve ne zamandır bunu dillendiriyor. "Terörü bitirmek için kararlıyız. Ama Irak'ın bütünlüğündeki güvenlik daha önemli."

"Şimdi KADEK'le falan uğraşamayız" diyorlar ama açıkçası uğraşmaya da fazla bir niyetleri yok.

Şu anda KADEK, ABD'yi hiç rahatsız etmiyor.

ABD kaynaklarına bakılırsa, "Bu mesele çok dikkatli planlama ve hesap gerektiriyor. Eve Dönüş Yasası'nın süresinin dolması beklenmelidir. Mümkün olduğu kadar PKK-KADEK militanının Türkiye'ye dönüp bu yasadan yararlanmasına çalışılmalıdır. Yasa yetersiz ise uygulamaya bakılmalıdır. Bazıları, Türk Hükümeti'ne, önce bu mesele bitsin diye baskı yapıyor ve istikrar için Türkiye'nin asker katkısına bağlıyor. Bu bizi tekrar o zor günlere götürür. Sağlıksız bir yaklaşım... Irak'ın tümündeki güvenlik daha önemlidir."

Evet, "Sağlıksız bir yaklaşım" değerlendirmesini yapıyor ABD kaynakları Türkiye'nin bu anlamsız ısrarı karşısında...

Görüldüğü gibi hepsi birbirine bağlı meseleler bunlar. Bunları yok sayarak bölge politikası oluşturmak mümkün değil.

Hele hele bu anlayışı Kuzey Irak'ın şu andaki hakimi ABD'ye kabul ettirmek mümkün değil.

Artık kapalı kapılar arkasında dile getirilen değerlendirmeler açıkça dışa vuruluyor. "Kendi meselenizi kendiniz çözmelisiniz. Ama bu meselenin çözümü askeri güç kullanmaktan geçmiyor."

Irak'ta güç kullanarak egemenlik yerleştirmeye çalışan ABD Irak'ın kuzeyindeki 'istikrar bölgesi'nde silahlı çatışmalardan uzak kalmak istiyor.

Laf olarak 'terör örgütü' yakıştırmasında bulunduğu KADEK'e yönelik fiili bir baskı uygulamak istemiyor.

Netice olarak onu da bir Kürt örgütü olarak görüyor.

Uzantılarının ve etkisinin Kuzey Irak'ta resmen ve fiilen işbirliği yaptığı Kürt yönetimlerinin tabanlarına kadar uzandığını hesabedebiliyor.

Eve Dönüş Yasası'nın işleyemeyeceğini bildiği halde, bu yasanın öngördüğü sürenin dolmasının beklenmesi gerektiğini söylüyor.

Çünkü süre dolup yasanın fiyasko olduğu anlaşılınca yeni bir yasaya ya da mevcut yasada değişiklik yapılması gerekeceğini Türkiye'deki yetkililerden daha iyi biliyor. Onlar Türkiye'nin meselelerini bizimkilerden daha iyi anlıyor.

Bizimkiler anlasalar bile anlamaz görünüyorlar.

Değerlendirme ne diyor? "Bazıları, Türk Hükmeti'ne, önce bu mesele -yani KADEK'in tasfiyesi- bitsin diye baskı yapıyor." 'Bazıları' diye nitelendirilenler mutlaka askerler olmalı...

Meseleye, meselelere sadece güvenlik açısından bakan anlayış Irak'a asker gönderme meselesini de Kuzey Irak'la ilgili her meseleyi de dönüp dolaşıp KADEK'e, Kürt meselesine bağlıyor.

Bu durum aslında hükmetin de işine geliyor.

Kürt sorununu askerlere havale etmiş görünüyorlar ve ağızlarından bu Türkiye'nin en önemli meselesi hakında bir sözcük bile çıkmıyor.

Ve sonuçta ABD tavrını açık bir şekilde ifade ediyor:

"Siz istiyorsunuz diye KADEK'e savaş açamam.

Kendi Kürt meselenizi kendiniz çözün."

Türkiye'nin sorununun ne olduğunu ABD bize söylüyor.

Anlayan ya da anlamak isteyen varsa tabii...

KORAY DÜZGÖREN

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu