Sezonun ilk derbisinde maç öncesi güzellikler özlemini duyduğumuz manzaralarla doluydu. Özellikle taraftarlar arasındaki diyalog ve ileriye dönük barış temennilerini alkışlıyorum. Hah şöyle be birader.. Büyük takımların büyük taraftarı olduğunuzu gösterin artık da biz de kahır mektupları yerine iç açıcı yorumlar yazalım.

Oyuna Fenerbahçe rüzgarı arkasına alarak başladı. Bunu bir avantaj olarak mı görmüşlerdi bilemem. Belki kazanılacak frikikleri ve Hooijdonk'un sihirli vuruşlarını düşünmüşlerdi. Ama bekledikleri olmadı. Fenerbahçe ilk yarıda tek frikik kazanmadı. Kontra atak düşüncelerinde de top hep futbolculardan hızlı gitti. Orta alanda pas yüzdesi oldukça düşüktü. Sanki Fenerbahçe'nin orta sahası yok gibiydi. Topa daha çok sahip olan Galatasaray'dı. Ancak onlar da şut mesafesine giremediler. İlk yarıda aklımda kalan tek şut Batista'nın 40 metreden savurduğu fişek gibi şutu, Recep aynı güzellikte çeldi. Van Hooijdonk'u ceza alanı içinden kaçırdığı pozisyondaki şutunu attığı güzel gollerin hatırına unutabilirim.

İlk yarının son dakikalarına sığdırılan iki güzel golde Modragon hatalı, Baliç ve Arif ise çok başarılıydı.

İkinci yarıya iyi başlayan Fenerbahçe, Hooijdonk'un golüyle skor üstünlüğü yakaladı ama, daha bu gole sevinemeden Hakan Şükür'ün golünü kalesinde gördü. Hani her zaman söyleriz ya, "futbol sürprizler, ya da hatalar oyunudur" diye. İşte Hakan'ın golü de bu yaklaşıma cuk oturdu. Pozisyonda Prates çok kötü bir şut attı. Top Hakan'ın kafasına çarpmasa taça çıkacaktı. Ama çarptı ve gol oldu.

Belki maçın hakkı beraberlikti, belki şans Galatasaray'a gülmüştü. Fenerbahçe'ye de güldüğünü söylesek yanlış değil. Çünkü Muhittin Boşat, İlk yarıda Fenerbahçe'nin, Galatasaray'ın da son dakika içinde oluşan net penaltısını görmemişti. Özetle maçın hakemi güzelliklerinden sözedebileceğimiz bir derbide yetersiz kaldı.

SALİH SEZER

Künye

Temsilcilikler

Abone Formu

Mesaj Formu