|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Dînî Yayınlar Kongresi ile ilgili olarak medyaya pek bir şey yansımadı. Ben bugün kongrenin "Alevi Kaynakların Neşri" başlıklı bölümü ile ilgili düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye, İslam, Alevilik, Diyanet konuları ülkemizin hassas bir meselesinin köşe noktalarını ifade ediyor. Konu tartışılırken bilim adamları tarafından seslendirilen "Alevilik ülkemizin yumuşak karnı haline getirilmek isteniyor" tesbiti de, meselenin hassas niteliğinin bir ifadesi. Avrupa'da kimi ülkeler ve Amerika'da kimi mahfellerde Alevilik "Türkiye hesapları" içinde özel bir gündemle ele alınıyor. Konunun içerde toplumsal barışla ilgili hayati bir boyutu var. Konunun, toplumun din hizmet talepleriyle devletin hassasiyetleri arasında uyum sağlamakla yükümlü olan Diyanet'in "Alevi talepleri"ni ne ölçüde karşıladığına dair bir boyutu var. Ve bizzat Alevi vatandaşlarımız, kendi içlerinde bir "kimlik, erozyon, dönüşüm, hatta asimilasyon tartışması" yapmaktalar. Bütün bunlar, "Alevilik" denen müessesenin, "ne olduğu" na dair bir soruyu gündemle getirmiyor mu? Ve bu soru, "Alevi kaynakların neşri" gibi bir meseleyi önemli kılmıyor mu? Bu konu kongrede gündeme geldi. Yrd. Doç. Dr. Osman Eğri'nin tebliği ve Dr. Hüseyin Tuğcu ve Doç. Dr. Sönmez Kutlu'nun müzakereci olarak katkılarıyla ele alındı. Osman Eğri, hemen hepsi arşivlerde bulunan velayetname, erkanname, salavatname, fakrname, icazetname, çarhname, cönkler, gülbanklar, saltuknameler, gazavatnameler, fütüvvetnameler, Battalnameler, cenknameler, buyruklar olmak üzere çok zengin bir Bektaşi-Alevi kültür mirasının bulunduğuna işaret etti. Doç. Dr. Sönmez Kutlu ise, bütün bu eserlerin ya hiç gün yüzüne çıkmadığını, ya da, bilinçli tahrifatlarla veya fahiş tercüme hataları ile neşre konu olduğunun altını çizdi. "Eserlerin başındaki besmele, hamdele ve salveleler çıkarılmış ve eserler İslami bağlamlarından koparılmaya çalışılmış" sözü Sayın Kutlu'nun bir tesbiti... "Ticari amaçlı yayıncılık, siyaset ve gazeteci üslubu" da Bektaşi-Alevi kaynaklarının neşrine yönelik bir başka eleştiri. Şu tesbit de Doç. Dr. Sönmez Kutlu'ya ait: "Yazılı kaynaklar bilimsel anlamda tenkitli neşirler halinde yayınlandığında yaşayan Alevilik'le otantik Alevilik arasında önemli farklar ortaya çıkacaktır. Bu bir çatışmaya yol açar mı? Açmaması lazım. Çünkü yazılı kaynaklar, Alevi camiaya bizzat kendilerini tanıtacaklar." Doç. Dr. Kutlu'nun ve kendisi de ilahiyat eğitimi almış Alevi kökenli bir bilim adamı olan Dr. Hüseyin Tuğcu'-nun altını en net biçimde çizdikleri husus şu: "Safevi taraftarlığını Anadolu'da yaymayı amaçlayan bazı "Buyruk"lar istisna edilirse, Alevi kaynaklarına baktığımızda bunların Sünni kültürden çok farklı olmadığını görüyoruz. Çünkü Sünni kültür de aslında Ehl-i Beyt sevgisi etrafında örgülenmiştir." Hatta Doç. Dr. Kutlu, İslam toplumlarında yaşayan farklı kültürlerin bir gökkuşağı oluşturduğunu ve bunun renklerinin öz olarak Kur'an'da buluştuğunu ifade etti ki bu da Alevi kaynaklarının otantik dünyasına ulaşmanın önemini bir kere daha ortaya koymuş oldu. Bu konuda kongrenin en dikkat çekici yanı, bizzat, Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Mehmet Görmez'in kamuoyuna sunduğu sonuç bildirisinde Doç. Dr. Kutlu'nun teklifinden yola çıkarak Diyanet'e "Aleviliğin belli başlı eserlerinden oluşan bir kitap seti hazırlama" çağrısı yapması oldu. Bu kitapta neler bulunmalıydı.? Bunlar şöyle sıralandı: -Kur'an-ı Kerim.
Ben şahsen, Doç. Dr. Kutlu'nun "Alevi ve Bektaşiler araştırmacı yetiştirmeli, bunun için İlahiyat Fakülteleri'nden istifade edilmeli" çağrısının da yer aldığı kongrenin, Aleviliğin sağlıklı bir zeminde değerlendirilebilmesi için çok hayati bir açılım sağladığını düşünüyorum. Hep farklılıkları vurgulamak ve Aleviliği Türkiye'de yeni bir azınlık statüsü içine sürükleme çabalarına karşı, ilmin yol göstericiliğinde yapılabilecek pekçok şey vardır. Bu noktada samimiyetin, iyi niyetin çok olumlu gelişmeler sağlayacağı inancındayım.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |