|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
YÖK üniversite kapılarını başörtülülere kapattı, sorun bitti!!! Acaba bitti mi? Cumhurbaşkanı, Çankaya'nın kapısını başörtülülere kapattı, sorun bitti!!! Acaba bitti mi? Son olarak Yargıtay'da bir hakim, başörtülü bir sanığı mahkeme salonundan çıkarttı, sorun bitti!!! Acaba bitti mi? Bitmedi... bitmez... AİHM'nin kararları da bitiremez başörtüsü meselesini... Anayasa Mahkemesi'nin kararları da... Fransa Cumhurbaşkanı Chirac'ın başörtü öfkelerini despotluk gerekçeleri olarak ithal etseniz gene bitmez. AB İlerleme Raporu'nda her özgürlük aksamasının altı çizilip, başörtüsü ile ilgili sancılarda üç maymun rolü oynanması da bitirmez sorunu. Çünkü "bitti" dediğiniz yerde, çözülmemiş bir dünya sorun kalıyor. Acaba Avrupa, Türkiye'de en hararetli tartışmalara konu olan böşartüsünün kendi sınırları içinde de gittikçe artan bir dozda tartışılacağını düşünür müydü? Belki aklına gelmeyebilirdi, ama tartışılıyor işte... Hem de başörtüsünden yola çıkıp, laikliğin sınırlarına, inanç özgürlüğünün sınırlarına, kamusal alanın sınırlarına kadar... Ve Avrupa'nın kutsalı "haç" da boyuna kadar girdi tartışmanın içine... Nereye el atsanız sadece tartışma çıkıyor... Avrupa'nın bazı ülkelerinde başörtüsü, özellikle kamu görevi yapanlar için yasaklandı. Bazı ülkelerde öğrenciler de yasak kapsamına giriyor. Gerekçe olarak da başörtüsünün "dini bir sembol" olması ve bu niteliğin, kamu görevinde ayrımcılığa yol açması ihtimali gösteriliyor. Bu kural Müslümanlara karşı uygulandığında bazı Avrupalıların kafa konforu yerindeydi. Hele Hristiyani bir hassasiyetten yola çıkıyorlarsa, bu yöntem, gittikçe Avrupa'da daha çok görünülürlük kazanan Müslümanlığın alanını daraltmış olduğu ve Avrupa'nın Hristiyanlığını kurtardığı için şahaneydi. Ama bu arada İtalya'da başka bir şey oldu. Adil Smith isimli bir Müslüman, ironik bir laiklik yorumu ile, mahkemeye başvurarak, kendi çocuğunun da devam ettiği Antonio Silveri Di Ofena isimli okulda kocaman bir haç bulunduğunu, bunun "dini bir simge" olduğunu ve farklı dindeki çocuklar üzerinde yönlendirici etki yaptığını, bu haçın kaldırılmasını talep etti. Yargıç Mario Montanoro, Adil Smith'in başvurusunu inceledi ve onu haklı buldu, "haçın okuldan kaldırılması"na karar verdi. Ve kıyamet koptu İtalya'da... "Nasıl olurdu bu? vs..." Olmuştu işte... Laiklik bunu gerektirmiyor muydu? "Dini sembol" gerekçesi sadece Müslümanlığa ait dini semboller söz konusu olduğunda mı gerekçe olarak kullanılacaktı? Hollanda'daki işçilerimiz anlatmışlardı: Oradaki Müslümanlar ana okulu yaşındaki çocuklarını, kiliseye ait olan değil, laik okullarda okutmayı tercih ediyorlardı, çünkü kilise okullarında Hristiyan din adamları çocukları yoğun biçimde motive ediyordu. Laik okullarda ise çocuklara, ailesinin tercih ettiği din eğitimi veriliyordu. Görüldüğü gibi konu karmakarışık, çok farklı boyutları var. Acaba doğru olan yöntem, İtalya'daki gibi Müslümanların da haçı yasaklatması mıydı? Acaba doğru olan yöntem, kimi Hristiyanların alkışladığı gibi Avrupa'da Müslüman görünülürlüğünün yokedilmesi miydi? Bu çerçevede AİHM'nin ve kimi yerel mahkemelerin yasakçı tutumu, Chirac ve benzerlerinin yasağa yönelmesi işi çözecek miydi? Avrupa, gerektiğinde laiklik konusunda çifte standardı göze alıp, Hristiyan duyarlılığı adına, Müslüman vatandaşları ikinci sınıf muamelesi yapıp, müslümanlık alanını daraltmalı mıydı? Bu çıkış yolu muydu? Avrupa'dan farklı sesler de yükseldi. Fransa'da hahamlık, başörtüsü yasağına karşı çıktı. Daha ilginci Lourdes'ta toplanan Fransız piskoposlar da başörtüsü yasağına karşı olduklarını açıkladılar. (Zaman, 7 kasım 2003, Ali İhsan Aydın'ın haberi) Piskoposlar Konferansı Başkanı Jean Pierre Ricard "Acil olan şeyin Fransa'da birlikte yaşama fikrini öne çıkarmak olduğunu" söyledi. Birazcık sağduyusu olan biliyor ki, bir başkasının özgürlük alanına saldırıldığında, ya güç kullanıp çifte standardı sürdürebildiğiniz kadar sürdürmeye çalışıyorsunuz, ya da saldırı dönüp bumerang gibi sizi vuruyor... Müslümanların görünülürlüğünü yasakladığınızda Hristilyanların haçını ne yapacaksınız, Yahudilerin kippa veya fötrlerini, sakallarını, altı köşeli David yıldızlarını ne yapacaksınız? Yoksa tüm dinlerin görünülürlükleri üzerinden laiklik buldozerini mi geçireceksiniz? Bunu tüm dinlerin bağlılarına karşı mı yapacaksınız? Kim yapacak ve hangi laik güçle? Bunlar ve daha bir dünya soru... Neredeyse tüm dünya çok kültürlü bir yapı içine girdi... Homojen bir toplum yok. Farklı inanç bağlılarının birbirine saygı göstereceği bir bilinç ve bir ortam inşası... Ve her inanç bağlısının paylaşabileceği ortak insani değerlerden oluşan bir kamusal alan... Bu yapının adı, tüm dinlere karşı bir din halinde algılanacak ve tüm din bağlıları ile sonu gelmez bir boğuşma ortamını üretecek bir laiklik midir? Ya da tüm inanç bağlılarına, veya hiçbir şeye bağlı olmayanlara, birbirinin özgürlük alanına müdahale etmeden özgürlük sağlayacak bir yapının adı nedir? Çağdaş küresel dünyada insanlar, sürdürülebilir bir sosyal barış ortamı inşa etmek için mutabakat sağlayabilirler mi? Yoksa inanç gruplarının birbirleriyle, devletin de "tüm inançları dışlayıp" inanç gruplarıyla boğuştuğu bir kaos mudur beklenen? Ben Avrupa'daki Hristiyan ve Musevi din adamlarının başörtüsü özgürlüğüne sahip çıkmalarını çok önemsiyorum. "İnsanlık ölmedi" dedirten çıkışlar bunlar. Ve bu çıkışlar içinde "çok kültürlü Avrupa"nın geleceğindeki uyum ümidi var... Biz uyum paketleriyle kendimizi Avrupa'ya hazırlıyoruz ya, Avrupa'nın da, şayet homojen Avrupa adına tüm farklılıkları biçmeye yönelmeyecekse, kendi iç uyum paketleriyle kendini küresel çağın özgürlük kriterlerine hazırlaması gerekiyor... Zaman gelecek, bir İlerleme Raporu da Avrupa için düzenlenecek... Şayet Türkiye'de birileri, Avrupa'nın İslam'a yönelik yasaklarının üzerine abanmayı ve onları Türkiye'ye taşımayı bırakıp, kendi insanının inanç özgürlükleri de dahil, daha ileri bir özgürlük talebi ile ortaya çıkabilirse...
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |