AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ
Albaraka Türk

Y A Z A R L A R
Düşünceyi 'düşünce' kılan nedir?!? (I)

"İslâm Düşüncesi" ile "Çağdaş İslâm Düşüncesi" arasındaki farklara işaret ettiğimiz kadar "İslâm (Dini)" ile "İslâm Düşüncesi" arasındaki farklara da işaret etmek zarureti hasıl olduğundan, şimdi bütün gövdemizle bu ikinci ayrıma yöneleceğiz:

1) İslâm Dini bir "akaid, ibadet ve muamelât" manzumesidir. Akaidi (inanç ilkeleri) iman etmeyi, ibadet ve muamelâtı ise kendileriyle amel etmeyi gerektirir. Akaid, İmam-ı A'zam'ın adlandırmasıyla Fıkh-ı Ekber'dir! Bir müminin sahip olduğu inanç ilkelerini bilmesinden, bu ilkelere ittibâen hayatını tanzim etmesinden daha tabii ne olabilir? Öyle ya, kendisinin 'mümin' sıfatını almasını sağlayan, onu başkalarından ayıran da zaten bu ilkeler (Tevhid/Uluhiyet, Nübüvvet ve Mead inancı) değil midir? Hiç kuşkusuz bir de amel ciheti var ki bu cihet de ibadet ve muamelât başlıkları altında yer alır. Çünkü vacib, mendub, müstehab, mekruh ve haram gibi çeşitli derecelerde tanımlanan fiillere nazaran bir mümin amelî hayatını düzenler. Nitekim Kur'an'da sıklıkla geçen "iman edip salih amel işleyenler" nitelemesi hem akaide, hem amellere verilen öneme, hem de bu ikisinin birbirinden pek kolaylıkla tefrik edilemeyeceğine gayet veciz surette delâlet eder.

2) İslâm Düşüncesi'ne gelince, o, İslâm akaid, ibadet ve muamelâtına tâbi olan müminlerin bu pozisyondan hareketle bütün mevcudâtı, yani dil, düşünce ve varlık'ı anlama ve yorumlama maksadıyla ortaya koydukları çabaların ürünüdür. Şayet belirtmek gerekiyorsa, bu düşünmenin kendisi 'ilahî' olmadığı gibi, bu düşünmenin ürünü olan düşünceler de 'ilahî' değildir; zira ilahî olana iman etmiş müminlerin düşünmeleriyle meydana gelmiş düşüncelerdir. Daha açık söyleyelim: İslâm Düşüncesi İslâm değildir ve fakat İslâmî'dir. Çünkü İslâm'ı merkeze alarak yapılan düşünmenin mahsulüdür. Nass değildir ama nassa bağlıdır; nassa bağlı olarak dünyayı anlama ve yorumlama faaliyetlerinin hâsılasıdır. Kendisini 'İslâmî' kılan salt İslâm'a müstenid olması değil, bu isnad iddiasının sıhhatidir de. Nitekim işbu sıhhat tartışmaları muvacehesinde, akaidde Eş'arî veya Maturidî ya da Şiî, amelde ise Hanefî, Şafii veya Caferî olduğumuzu söylemiyor muyuz? Nass ile nassın yorumu arasındaki mesafe değil midir müminleri bu mekteplerden birine mensub kılan? Ne yapıp edip anlam ve yorumun nassla irtibatını kurmak endişesi, yorumu muhakkak ve her halukârda nassa bağlamak konusundaki hassasiyet, nassı incitmeden, ona ters düşmeden düşünme çabası, esas itibariyle düşünmeyi de, düşünceyi de İslâmî kılar ve bu düşüncelerin sahiplerinin İslâm dairesi içerisinde mütalâa edilmesini gerektirir. Mektepler ve mezhebler arasındaki tartışmalardan utanılmamalı ve asla şikâyet edilmemeli. Çünkü bu tartışmaların mevcudiyeti dahi düşünmenin İslâm'la irtibatını kurmak konusundaki derin hassasiyetin göstergesidir. "İslâmî olan budur! Hayır, asıl İslâmî olan o değil, şudur!" şeklindeki tartışmalar, bizatihi düşünmenin kendi kaynaklarına bağlılığının ve bu bağlılığı muhafaza etmeye yönelik şiddetli arzunun bir tezahürüdür. Sanıldığı gibi bu tartışmalar tefrikayı tevlid etmemiş, düşünmenin hakkını veren âlimler her halukârda itidali bulmasını bilmiştir. [Siz Kelâm İlmi'ni "Eş'arî Kelâmı", "Maturidî Kelâmı" diye ayıran şimdiki safdil ilahiyatçılara bakmayınız; zira Eş'arî Kelâmı, Maturidî Kelâmı yok, Eş'arî Akaidi, Maturidî Akaidi vardır. Kelâm İlmi, Kelâm İlmi'dir! Kelâm İlmi mebadii, mevzûu, mesail ve maksadı taayyün etmiş bir ilm-i müdevvendir. VE muhakkak bir sıfatla temyize ihtiyaç varsa, o takdirde "İslâm Kelâmı" demek yeterlidir. Arzu edenler Şerh-i Mevakıf ile Şerh-i Mekasıd'dan Kelâm İlmi'nin tarifi hakkındaki açıklamaları bir kez daha ve dikkatlice gözden geçirebilirler.]

"İslâm" ile "İslâm Düşüncesi" arasındaki temel farklara sıfat-ı kâşifeleriyle [genel karakteristikleriyle] de olsa işaret ettiğimi sanıyorum. Bu bakımdan şimdi düşünmenin yoluna devam edebilmesi için soruyu bıraktığımız o izbe yerden alıp tekrar ve özenle ikamet etmesi gereken kendi yurduna taşımayı deneyelim. Şayet sorunun yurduna dönmesine izin verirsek belki o takdirde soruyla birlikte cevabı da orada bulmayı ümid edebiliriz:

— İslâm Düşüncesini 'düşünce' kılan nedir?

Uzun süredir kenara atılmış olmaktan dolayı sorunun kendisinde saklı şiddeti ilk bakışta dışa vurmakta isteksiz davranacağından kuşku duymamakla birlikte, 'İslâm' sıfatının düşünceyi sadece İslâmî olmayandan ayırdığını, bu ayrımı ise delilleriyle göstermenin zor olmadığını ve fakat sorunun bizlerden taleb ettiği özenle üzerine katlanmamız halinde düşünce'yi düşünce kılan şeye yaklaşabileceğimizi umuyorum.

Deneyelim o halde: Nedir düşünceyi 'düşünce' kılan bu şey?!?


8 Kasım 2003
Cumartesi
 
DÜCANE CÜNDİOĞLU


Künye
Temsilcilikler
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED