AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ

Y A Z A R L A R
Gönül Panayırı

Geçen hafta Tokat'ta sekiz ayrı mahallede ev ziyaretinde bulundum. Bu ziyaretleri Tokat Muhtarlar Derneği Başkanı Mehmet Elibol muhtar arkadaşlarıyla birlikte organize etmişlerdi.

Ziyaret ettiğimiz her evden yüreğimiz dağlanmış olarak çıktık.

Hasta, kimsesiz, yoksul, kuruş geliri olmayan sosyal güvenceden mahrum, çevresindeki hayırseverlerin desteğiyle hayatını sürdüren insanımızı gördükçe hem üzüldüm hem teselli buldum.

Giyecek doğru dürüst elbisesi, kullanacak ev eşyası, yakacak odunu kömürü, kirasını ödeyecek geliri olmayan bu insanlar bizim insanımız.

Bu insanlar onurlu insanlar. Kimseye avuç açmıyorlar, sokakta dilenmiyorlar ama bir şekilde hayatlarını sürdürüyorlar.

İşte teselli bulduğum nokta da burası.

Bu insanlar hayatlarını sürdürüyorlar çünkü toplumumuz hamdolsun henüz dayanışma ve yardımlaşma duygusunu kaybetmiş değil. "Komşusu açken tok yatmanın vebalini bilen insanlarımız az değil."

Bizim büyük şehirlerde hasret kaldığımız komşuluk ilişkileri Anadolu'da şükür ki hâlâ devam ediyor.

İhtiyaç sahibi komşu gözetiliyor. Evine bir ekmek alan baba bir tane de komşusuna gönderebiliyor. Hele kırsal kesimde komşular bir aile gibi mutfağında tuzu biberi var mı onu dahi biliyor ve ihtiyaç sahibi komşu her daim gözetiliyor.

Toplumumuzdaki bu dayanışma ruhu ölmediği için insan bir nebze teselli buluyor. Ama bu dayanışma hacet sahiplerinin tüm ihtiyaçlarını karşılamaya yeterli mi?

Yeterli değil elbet.

Devletin sosyal devlet olduğunu göstermesi hep işçi, memur, emekli ve gelirini kaybetme ihtimali bulunanlar için istenir. Ama kuruş geliri olmayıp 4 çocuğuyla hayat sürdürmeye çalışan dul kadın çoğu kez kimsenin aklına gelmemiştir.

İlk kez Özal fakir fukaraya yardım amaçlı bir fon oluşturmuş ve binlerce insanın yarasına merhem olmuştu. O fon hala çalışıyor. Fakirlere kömür yardımı da bu fon aracılığıyla yapılacak.

Lakin her şeyi devletten beklersek ihtiyaç sahiplerinin çoğunun mahrumiyeti devam eder.

Bu bağlamda birilerinin hoşuna gitmese de iftar çadırlarının çok önemli bir açığı kapattığını kabul etmemiz gerekir. İnsanımızın özellikle Ramazan ayında kabaran yardımlaşma duyguları nice yüzleri güldürmeyi sürdürüyor hamdolsun.

Ama asıl önemlisi bu yardımlaşmada sivil toplum örgütlerinin üzerlerine düşeni yapmasıdır.

İşte bu noktada Ankara Ticaret Odası'nı kutlamak istiyorum.

ATO adını "Gönül Panayırı" koyduğu bir hayırlı uygulamayı hayata geçirdi. Ankaralılardan kullanmadıkları eşyayı topladı tamir etti temizledi ve büyük bir market açtı. Bu markette iğneden ipliğe herşey var. Mobilya, beyaz eşya, elbise, oyuncak, aklınıza ne gelirse.

Tamir edilmiş temizlenmiş ve yeni bir ürün gibi paketlenmiş bu eşyayı raflara dizdi. Büyük bir market oluşturdu. Müşteriye arz etti.

Müşteri dediysek yanlış anlaşılmasın. Bu "Gönül Panayırı"nın müşterileri ihtiyaç sahibi vatandaşlar. Gönül panayırına tıpkı bir markete girer gibi giriyor tekerlekli alışveriş arabasını alıyor ve ihtiyacı olan ürünü seçip arabasına/sepetine koyuyor. Çıkarken de kuruş para ödemiyor.

Yani "Gönül panayırı"ndaki herşey ücretsiz.

İşte sivil toplum örgütü budur. İşte insanlık budur. İşte dayanışma budur. İşte hayır budur.

Sinan Aygün'ü her kuruluşa örnek olacak bu çalışmasından ötürü içtenlikle kutluyorum.

Benzer panayırlar öteki şehirlerimizde neden kurulmasın?

Bir engel mi var?!


15 Kasım 2003
Cumartesi
 
Resul Tosun
RESUL TOSUN


Künye
Temsilcilikler
ReklamTarifesi
Abone Formu
Mesaj Formu

Ana Sayfa | Gündem | Politika | Ekonomi | Dünya
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv
Bilişim
| Dizi | Karikatür | Çocuk
Bu sitede yayınlanan tüm materyalin HER HAKKI MAHFUZDUR. Kaynak gösterilmeden çoğaltılamaz.
© ALL RIGHTS RESERVED