|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
İbn Rüşd'ü akılcı, Gazzali'yi akla karşı vahiyci olarak anlayan ve gösteren, üstelik bu konularda bilgisi yetersiz olduğu halde bunu yapanların niyetleri de kötü olduğu (belli bir İslam anlayışını mahkum ve mağlub etmek istedikleri) için bu iki İslam büyüğünün akıl ve vahiy hakkındaki inanç ve düşüncelerini kendi eselerinden vererek konuya açıklık getirmeye devam ediyoruz: Gazzali: Akıl-nakıl (vahiy) arasında çelişme görüntüsü ortaya çıktığında hangisinin tercih edileceği meselesinde uçlarda ve ortada olmak üzere üç gurup tespit ettikten sonra ortada yer alanları tercih ederek şöyle diyor: "Bu gurup aklı ve nakli birlikte araştırır, her birini önemli birer bilgi kaynağı olarak kabul eder, akıl-nakıl arasında çelişki olacağını reddederler. Aklı yalanlayanlar dini yalanlamış olurlar; çünkü dinin doğruluğu akıl ile anlaşılmaktadır; eğer akıl delilinin doğruluğu kabul edilmezse peygamber ile yalancı peygamberi birbirinden ayıramayız... İşte bu gurup hakkı ve gerçeği yakalamış olan guruptur... Akıl ile nakıl arasındaki çelişki görüntüsünü (bu iki kaynağa zarar vermeden) gidermek kolay bir iş değildir... Tevil (yorumlayarak uzlaştırma) yolunu tutanlara üç tavsiyem olacak: 1. Her şeyi bilme iddia ve beklentisinden vazgeçilmeli; bazı konular beşerî bilgi sınırının dışında kalabilir. 2. Aklın kesin hükümleri yalan ve yanlış sayılmamalıdır. 3. İhtimaller birden fazla ve eşit güçte olduğunda tevil yapmayıp duraklama tercih edilmelidir." Kanunu't-te'vîl (Mecmua içinde), s.126. Gazali'ye göre bir varlık zâtî, hissî, hayalî, aklî ve şibhî olarak beş çeşittir. Vahiy de bu beş varlık türünden birini ifade etmiş olabilir; yani bir şeyin öz varlığını değil de onun akıl, hayal ve histeki varlığını, misalini veya benzerini ifade etmiş olabilir; bu durumda ortada bir mecaz yollu anlatım var demektir. Bir kimse vahyi yorumlarken beş varlıktan birini kabul ettiği, sözü bu beş varlıktan birini ifadeye ait kıldığı sürece onun, dini veya vahyi inkar ettiğinden söz edilemez. Tevil bu beş varlığı da ortadan kaldırıyor ve sözü anlamsız, gerçekle ilişkisiz kılıyorsa o zaman inkarla eşit hale gelir. (Faysalu't-tefrika, s.79-83) İbn Rüşd, Faslu'l-mekal isimli kitabında, Gazzali'nin yukarıda naklettiğimiz "varlık, tevil, tekfir" konusundaki düşüncesine katılıyor, ancak onun bu kuraldan hareket ederek bazı filozfların tevillerini inkar olarak değerlendirmesine katılmıyor (usulde anlaşıyor, uygulamada ayrılıyorlar), bir de avamın kaldıramayacağı tevilleri onlara açıklamasını uygun bulmuyor (s. 17 vd.). İbn Rüşd, Bidâyetü'l-müctehid... isimli fıkıh kitabında vahyi temel alarak hem ibadet, hem de sosyal hayatla ilgili din kurallarını açıklıyor, kaynak bakımından birini diğerinden ayırmıyor. Yine Faslu'l-mekal'de akıl ile nakıl arasında gerçekte çelişme olmayacağını, böyle bir görüntü varsa vahyin mecaz yolunu kullanmış olduğuna hükmetmek ve usulüne göre tevil etmek gerektiğini, tevil usulünde en önemli noktanın da vahyin lafzı ile tevil anlamı arasında bir tutarlık ilişkisinin bulunması olduğunu yazıyor (s.8) Aynı eserde Peygamberimizin en büyük mucizesinin Kur'an olduğunu ve Kur'an'ın eşsizliğinin, beşer üstülüğünün de içeriğinden anlaşıldığını söylüyor; ona göre Kur'an'ın verdiği bilgiler ve emirleri ile yasaklarının çoğunun, tek başına akıl ile bilinmesi ve bulunması mümkün değildir (s.100-101). Bu yazı serisinde aklın ve ilmin sınırlı olduğunu, İslam'da akıl ve bilim ile vahyin çelişmediğini, dinin akıl ve bilimi dışlamadığını, ama onları aşan noktalarının bulunduğunu, insanlara yol gösterme bakımından akıl ve bilim yanında dinlerin (vahyin), yerinin başka bir şeyle doldurulamayacağını açıklamaya çalıştık; biri felsefe diğeri kelam ve tasavvuf okullarına mensup iki büyük alimin de bu temel kurallarda ittifak halinde olduklarını göstermeye çalıştık. Daha fazla uzamasın diye sözü şimdilik burada noktalıyoruz.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |