|
AYDINLIK TÜRKİYE'NİN HABERCİSİ |
| |
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Cumartesi, iki Sinagog'a vuku bulan saldırı yetmezmiş gibi bu sefer de İngiliz Konsolosluğu ile, "İngiliz Bankası "HSBC'nin önünde dün sabah baş gösteren iki patlama ile, bu işte öyle "Hizbullah" veya "el-Kaide" ile "Cihad ve't-Tekfir" gibi örgütlerin işi olabileceği ihtimalini pek zayıf görüyoruz. Zira, böyle bir durum vaki ise, o zaman içteki "istihbarat örgütleri" ile "millî güvenlik" birimlerinin kafalarını kuma sokmuş olmaları basiretsizliği gündeme gelir. Öyle ki, Hizbullah'ın işi bitmiş ve elebaşları "tenkil" edilmişti. Adından da kalıntıları üzerinde gereken işlem ve bilgi bankasının "istihbarat" toplaması gerekmez miydi? Bir "Cihad ve't-Tekfir" örgütü, Enver Sedat'ın öldürülmesi ile, Mısır'da hükmü bitmiş, elebaşları idam edilmişti. Kala kala bir "el-Kaide" var ki bunun için, ABD, hem Afgaristan ve hem de Irak'ı yerle bir edip, işgal etmiş oldu. Amma "el-Kaide" hâlâ gündemde... Bu ve benzeri "terör örgütü" diye gündemde kalanlar, karşıt örgütler tarafından nasıl oluyor da, gereği gibi, enterne edilemiyor? Bir MOSSAD veya bir CIA ile Scotland Yard'ın bu uluslararası terör olaylarında "armut" mu toplaması gerekir? Madem ki, uluslararası terör, her ülkeyi tehdit ediyor, niçin, ülkeler arası istihbarat birimleri ortaklaşa bir strateji etrafında bilgi alışverişi ve örgüt bağlantıları kurmaz? Hele, Sinagog patlaması ile, elini kolunu sallayıp, Atatürk Hava Alanı'ndan hiçbir kontrolden geçmeden, Şişli ve Şişhane'ye giden ZAKA üyeleri "neyin nesidir" diye hiç mi birileri sogulayıp yardımcı olmaz(?) veya " Hey hemşehrim nereye?" diye bir sormaz? Anamızı-bacımızı, dedemizi, hacımızı, kılık kıyafetinden ötürü sorgulayıp, "biniş kartı" vermeyenler, İsrailli "sivil istahbarat birimi" ZAKA üyelerini "iniş kartı" veya "vize" işlemi gibi bir soru ve kontrole tâbi tutamazlar mıydı? Bu işte başka varsayımlar da öne çıkıyor. Ankara'ya randevusuz inişine izin verilmesinin ardından iki Sinagog'a baskın düzenlenmesi arasında bir irtibat kurulabilir mi? Veya Mossad'ın "bilgi bankası" olma özelliğini veya Semitizm'in çağdaş versiyonu gibi, kılık-kıyafet gösterisine çıkan bir Zaka Örgütü'nün taşıdığı malzemeler ile çantaların içi ne ile doluydu, bilen var mı? Hem de olaydan birkaç gün geçmeden, Irak Geçici Konseyi Başkanı Cealal Talabanî, Türkiye'ye geliyor, Doğu'da on-on iki güvenlik görevlisi ve asker şehit ediliyor, bu da yetmezmiş gibi, dün de bir İngiliz bankası ile konsolosluğa vaki saldırı sonucu yüzlerce yaralı ve 26 kadar ölü verilmesi, nasıl izah edilebilir ki? "Ceset parçalarını toplamaya geldik" diye beyanatta bulunan bir örgütün yaşı 70-80'lere varmış bir üyesinin saçı-sakalı birbirine karışmış bir halde "İsrail'de polis" olduğunu söylemesi kadar düşündürücü bir cevap olamazdı. Geçen yıl, İsrail'de şehit edilen bir subayımızın öldürüldüğü yerde tetkikte bulunmak için, TC istihbarat birimlerine izin vermeyen bir ülkenin "polis teşkilatı" nasıl bir cesaretle, ta evimizin kapısına kadar gelip, çöp torbaları ile, ceset parçaları dilenciliğine soyunur? Bütün bunları gözönünde bulundurduğumuzda, beynelmilel /uluslararası örgütlerin Türkiye üzerindeki oyunlarının asırlara dayanan birer uzantısı veya bir başka halkası gibi bir görüntü veriyor bize... Bunun niçin "hemen , bugün" eyleme dünüştürüldüğünün cevabını ise, Pazar'a ertelemiş olalım.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Ramazan | Arşiv Bilişim | Dizi | Karikatür | Çocuk |
© ALL RIGHTS RESERVED |