|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
Amerika'nın belki kendi sonunu da hızlandıracak bir savaş konusunda Türkiye'deki büyük iş çevrelerinin bu kadar istekli durmalarının normal bir durum olmadığını düşünüyorum. İş adamı, tüccar, sanayici; sonuçta tüm ahlaki ve manevi sorumlulukları bir yana bırakacak olursak karını düşünen insan demektir. Bir savaştan en fazla etkilenecek kesimin başında iş çevreleri gelir. Sermaye çevrelerinin, iş adamlarının savaştan etkilenmesi hem olumlu hem olumsuz olarak okunabilir. Bir ülkede iş çevreleri savaştan olumlu etkileniyorsa bu savaş ekonomisinden beslenen bir ticari ve sınai yapının varlığına işaret eder. Örneğin Amerikan ekonomisinin zaman zaman savaş çıkararak tıkanıklıkları aşmaya çalıştığı, savaş sanayinin canlanmasıyla ekonominin büyüdüğünden bahsedilir. Sermaye ile savaş ilişkisinin bu denli iç içe olduğu devletler de dünyada çok azdır; günümüzde bunun tek örneği belki de Amerika'dır. Sermayenin, iş çevrelerinin savaş yanlısı olabilmesi için genel anlamda ülke ekonomisininin savaştan beslenecek kadar siyasal ve askeri olarak büyük devlet olması gerekir. Sermayeyi ayakta tutan devletin küresel ölçekte ekopolitk sahibi olması, imparatorluk çapında askeri güç kullanma becerisine sahip olmalı ki devletin ve ülkenin gelişmişliği, refahı savaş ekonomisine bağımlı olabilsin. Küresel ve bölgesel gücü sınırlı, normal şartlarda borçla ayakta durabilen bir ekonomik yapıya sahip ülkelerde sermayenin, iş çevrelerinin savaştan yana olmasının izahı olamaz. Bu tür ekonomilerde savaştan karlı çıkanlar savaş vurguncuları olmuştur onlar da yer altı ticareti yapanlardır. Oysa, Türkiye'de savaş yanlısı olan sermayeye baktığımızda ne yeraltı illegal örgütlenmelerin uzantısıdır ne de savaş ekonomisinden beslenecek çapta üretim kapasitesi olan yatırımcılardır. Hepsi de saygın, etkin ülke ekonomisinde belirleyici güce sahip iş adamlarını görüyoruz.
Sermayenin yerlilik sorunu
Bu noktada Türkiye'de ekonomiyi elinde tutan sermayenin, iş çevrelerinin, sanayici ve tüccarların ürettikleri ile zihniyetleri arasında ilişki kurmak zorundayız. Sermayenin ülke ekonomisine kazandırdığı girdiler ile ürettiği zihinsel katkılar birbirinden tümüyle bağımsız faktörler gibi gözükmüyor. Özellikle Türkiye'de, Osmanlının son dönemlerinde artarak devlet eliyle yerli bir sermaye, müteşebbis sınıf oluşturma çabalarının olduğu bilinen bir gerçek. Bu nedenle Batıdaki örneklerinde olduğu gibi, devletten bağımsız bir kapitalist sınıftan bahsetmek mümkün değildir. Gücünü devlet katındaki ayrıcalıklarından alan bir sermaye söz konusudur. Bu hazırcılık, riski almadan kazanma alışkanlığı Türk sanayicisinin, girişimcisinin ortak özelliği haline gelmiştir. Bu ayrıcalıklı sınıfın dışında oluşmaya başlayan Anadolu kökenli küçük teşebbüsler de yine devlet desteği ile, çoğu kez ideolojik argümanlar kullanılarak bastırılmasının izahını bu noktada aramak gerekir. Savaş bağlamında iyice ortaya çıkan durum "yerli" sermayenin küresel ölçekli büyük sermaye ile kurduğu ilişki biçiminin bir şekilde yansıması gibi durmaktadır. Adı yıllardır sanayiciye çıkmış büyük iş adamlarımızın kendi adına ürettiği tek bir ürünün, tek bir markanın sahibi olmadan yerli sermaye rolü oynamasının bitişini gösteriyor. Türk burjuvazisinin zaten "tatlısu Frenkliği" ile malül zihni yerlilik iddiaları beslendiği ekonomik değerin muhtevası açısından da tartışmalı hale gelmiş görünüyor. Ekonomi ne kadar küreselleşirse küreselleşsin, bizdeki ölçekte sermayenin çıkarı toplam çıkarı ait olduğu ülkenin genel çıkarı ve selameti ile yakından ilgilidir. Türkiye'de yıllardır tek ürün üretmeden büyük şirketlerin distribütörü olmaktan ileriye geçemeyen büyük iş adamları, hegomon gücün savaş siyaseti ile ülkesinin selameti, ve ülkesine olan sorumlulukları arasında sıkışmış kalmış görünüyor. Gücünü ülkesine yaptığı yatırımlardan çok uluslararası sermayenin şubeliğinden alan kimi sözde yerli iş çevrelerinin savaşı körükleyen tavırlarını bu ilişki yeterince açıklayıcı olmalı. Bu ülkeye sağladığınız katkı ile bu ülkenin değerleriyle olan ilişkiniz arasında doğrudan bir bağ vardır. Bu katkının entelektüel ya da ekonomik olması arasında fazla bir fark yok. Evrensel olanla yerel olanının kesiştiği noktayı ayırt eden de zihnen ve iktisaden esasta nereye ait olduğunuz, nereden beslendiğinizdir.
|
|
|
Kültür | Spor | Yazarlar | Televizyon | Hayat | Arşiv Bilişim | Dizi | Röportaj | Karikatür |
© ALL RIGHTS RESERVED |